Sizin yerinize utanmaktan utanıyoruz

O günlerde bu ‘örgütlü kötüler’ aptalca yalanlarını sıralarken onlar adına utanmak yine ‘normal vatandaşa’ düşmüştü. Ama günün sonunda ‘başkaları için utananlar’ yine o başkalarının düştüğü durumları ibretle izlemek zorunda kalmıştı. Muhalefetin bugün izlediği yol, o günlerden farklı değil. Taktikleri aynı. Yalanlarının boyutları aynı. Ulaşmak istedikleri hedef bile aynı. Ve kuvvetle muhtemel, akıbetleri de aynı olacak. Onlar adına utanan normal vatandaşa ise, yine onlar adına üzülmek kalacak.
O günlerde bu ‘örgütlü kötüler’ aptalca yalanlarını sıralarken onlar adına utanmak yine ‘normal vatandaşa’ düşmüştü. Ama günün sonunda ‘başkaları için utananlar’ yine o başkalarının düştüğü durumları ibretle izlemek zorunda kalmıştı. Muhalefetin bugün izlediği yol, o günlerden farklı değil. Taktikleri aynı. Yalanlarının boyutları aynı. Ulaşmak istedikleri hedef bile aynı. Ve kuvvetle muhtemel, akıbetleri de aynı olacak. Onlar adına utanan normal vatandaşa ise, yine onlar adına üzülmek kalacak.

Millet olarak tatlı bir hastalığımızdır ‘başkasının yerine utanmak’. Nesillerden beri atalarımızın geliştirerek bize bıraktığı genetik bir miras. Ar ve hayâ duygumuzun zaman zaman kendi kendine yaptığı bir idman. Toplumu bir arada tutan değerlerin görünmez harcı. Ve ne yazık ki şuaralar içinden bir türlü çıkamadığımız dipsiz bir kuyu.

Biden’ın yeni ABD Başkanı olarak seçildiği Kasım ayından bu yana Türkiye’deki ‘dostlarında’ ilginç bir hareketlilik gözleniyor. Sanki çok yakında bir seçim varmış gibi seçmen saflarını sıklaştırmaya çalışan Millet İttifakı, ‘amaca ulaşmak için her yol mübahtır’ felsefesiyle aklına gelen her yol ve bildiği her taktikle mücadele veriyor. Fakat işi kötü tarafı, yılların birikimi ve tecrübesi nedeniyle yalandan başka yol ve ‘milletin aklıyla alay etmekten’ başka taktik akıllarına gelmiyor.

llet İttifakı, ‘amaca ulaşmak için her yol mübahtır’ felsefesiyle aklına gelen her yol ve bildiği her taktikle mücadele veriyor.
llet İttifakı, ‘amaca ulaşmak için her yol mübahtır’ felsefesiyle aklına gelen her yol ve bildiği her taktikle mücadele veriyor.

Özellikle Ekrem İmamoğlu’nun seçildiği günden bu yana uygulanan bu taktik, son zamanlarda zirve yaptı. Boğaziçi eylemleri sırasında polisin söylemediği bir söz üzerinden kıyamet koparan muhalefet, gerçekler ortaya çıktığında bile hiç yüzü kızarmadan yoluna devam etti.

Hitler taktiğiyle yürüyorlar

İzledikleri yol ise hiç değişmiyor: “Büyük bir yalan söyle, taraftarlarını sürü gibi güt, yalanın ortaya çıktığında daha büyük bir yalan söyle ve sürüyü gütmeye devam et.” Bu plan, aslında CHP’nin 1940’larda hayran olduğu Nazi yönetiminin planıydı. Hitler’in propaganda bakanı Göbels, bu planı şöyle mükemmelleştirmişti: “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır”.

Muhalefetin ısrarla uyguladığı bu planın en kötü tarafı ise, taraftarlarının tüm bu söylenenlerin yalan olduğunu bilmesi ve buna rağmen bu yalanlara gözü kapalı inanmak için teşne olması. Hatta öyle bir güruhla karşı karşıyayız ki, liderinden kanaat önderine, militanından partizanına yek vücut olup bir yalanı bebek gibi besleyebiliyor. Kısa sürede canavara dönüştürdükleri o yalanı, daha sonra alt tabakadaki ‘normal seçmeni’ korkutmak için kullanıyor.

Monoton bir ahlaksızlık

Bu ‘ahlak dışı’ planın sonunda utanmak ise, her şeyi dışardan izleyen ve tüm yalanların farkında olan diğer seçmen gruplarına düşüyor. Yalan olduğunu bile bile söylenen, aptal durumuna düşme pahasına beslenen bir propaganda, siyaseti kirletmekle kalmıyor, seçmenin büyük bir bölümünde utanma duygusunu yok ederek ahlak yapısını zedeliyor.

  • Bu izlenen yol yeni değil. 2013’te belki de dünyanın gördüğü en utanmaz kitle olan FETÖ’cüler bu ‘yalan planını’ kusursuz şekilde uygulamıştı. Sonrasında onların kulağına üflediği muhalefet Gezi olaylarında aynı taktiğe baş vurmuştu. 17-25 Aralık ve 15 Temmuz arasındaki dönemde ise bu utanmazlık zirveye ulaşmıştı.

O günlerde bu ‘örgütlü kötüler’ aptalca yalanlarını sıralarken onlar adına utanmak yine ‘normal vatandaşa’ düşmüştü. Ama günün sonunda ‘başkaları için utananlar’ yine o başkalarının düştüğü durumları ibretle izlemek zorunda kalmıştı. Muhalefetin bugün izlediği yol, o günlerden farklı değil. Taktikleri aynı. Yalanlarının boyutları aynı. Ulaşmak istedikleri hedef bile aynı. Ve kuvvetle muhtemel, akıbetleri de aynı olacak. Onlar adına utanan normal vatandaşa ise, yine onlar adına üzülmek kalacak.