Sophie'nin İslam’ı Macron'a bir tokat mı?

Sophie’nin Meryem adını alarak Müslüman olması, İslam’ın sadece Araplara, Türklere, Pakistanlılara ve diğer göçmenlere ait bir gerçek olmadığını, Fransızları da pekâlâ bünyesine kabul edebildiğini, yani çoğulcu yapısını gösteriyor. Macron Fransa’sının bugün içine sindirmeyi bir türlü beceremediği, tahammül edemediği çoğulculuğu...
Sophie’nin Meryem adını alarak Müslüman olması, İslam’ın sadece Araplara, Türklere, Pakistanlılara ve diğer göçmenlere ait bir gerçek olmadığını, Fransızları da pekâlâ bünyesine kabul edebildiğini, yani çoğulcu yapısını gösteriyor. Macron Fransa’sının bugün içine sindirmeyi bir türlü beceremediği, tahammül edemediği çoğulculuğu...

Macron hâlihazırda, Müslümanları toplumdan uzak ve ayrılıkçı olarak tanımlayıp bu konuda bir kanun tasarı üzerinde çalışıyor. Buna göre Müslümanların hayatlarına, her türlü örgütlenmelerine hatta camilere imam ve vaiz atamaya varıncaya değin her şeye karışma derdinde. Kiliselere ve Yahudi cemaatlerine asla cesaret edemediği bir girişim bu. Ayrıca devletin din işlerine kesinkes karışmaması prensibine dayanan laik devlet kanunlarına da taban tabana zıt ve aykırı.

Fransa Cumhurbaşkanı "Emmanuel Macron", Kuzey Mali'de silahlı gruplar tarafından kaçırılmasından üç yıl dokuz ay sonra serbest bırakılan eski Fransız rehinesi "Sophie Petronan" ı karşılamak için Paris'in güneyindeki "Villacouple" hava üssüne gelmişti. Gururluydu çünkü ülkesinin son rehineyi de kurtardığını bütün dünyaya açıklayacaktı.

Fransa Cumhurbaşkanı
Fransa Cumhurbaşkanı

Sophie’nin Mali'deki silahlı gruplardan kurtuluşu, uzun müzakereler ve 200 militanın serbest bırakılması karşılığında gerçekleşmişti. Ayrıca Fransa 10 milyon Avro ödeme yapmıştı. Fakat bu durum resmi olarak açıklanmadı. Çünkü Macron, başarısına gölge düşsün istemiyordu. Bu aynı zamanda Fransa'nın Mali'de kendisine karşı savaşan silahlı gruplara boyun eğdiği mânâsına geliyordu.

Meryem Macron’un şovunu bozdu

Her şey tıkırında giderken beklenmedik bir hâdise meydana geldi. 75 yaşında bir yardım görevlisi olan Sophie, kendisini karşılamak için havaalanı meydanında toplanan medyanın önünde İslam'ı seçtiğini söyleyiverdi. Peşinden Fransa Cumhurbaşkanı Macron’u şaşkın bakışları altında adının artık Sophie olmadığını, kendisine Meryem olarak hitap edilmesini istediğini belirtti. Yardım işlerine devam etmek üzere Mali’ye geri döneceğini ekledi. Ama bu kez kendi nâmına ve kendi parasıyla...

Her şey tıkırında giderken beklenmedik bir hâdise meydana geldi. 75 yaşında bir yardım görevlisi olan Sophie, kendisini karşılamak için havaalanı meydanında toplanan medyanın önünde İslam'ı seçtiğini söyleyiverdi.
Her şey tıkırında giderken beklenmedik bir hâdise meydana geldi. 75 yaşında bir yardım görevlisi olan Sophie, kendisini karşılamak için havaalanı meydanında toplanan medyanın önünde İslam'ı seçtiğini söyleyiverdi.

Büyük bir hevesle kendi şovunu yapmak için orada bulunan Macron büyük bir hayal kırıklığına uğradı, afili bir konuşma yapmak için hazırlanmıştı, tek kelime bile etmeden oradan ayrıldı. Kendi hafızasından hatta tüm Fransız halkının hafızasından asla silinmeyecek okkalı bir tokadı suratına böylece yemiş oldu. Fransa bu silleyi kolay kolay unutamayacaktı. Uçaktan başında örtüsüyle inip yanına gelen yeni Müslüman Meryem’i dinlerken Macron’un ağzı bir karış açık kalmıştı, çaresiz görünüyordu. Nitekim kurtulan rehinenin medya ile konuşmak istemediğini iddia ederek çabucak Elysee Sarayı’na dümeni kırdı. Konuşma yapamamıştı, durumu tivit atarak kurtarmaya çalıştı. Tivitte Meryem değil elbette Sophie ismi geçiyordu.

  • Aşırı sağcı gazeteler hemen yeni Müslüman Meryem’in aleyhine kampanyalara girişip bu durumun bir Stockholm Sendromu olduğu yönünde yazılar yazmaya giriştiler. Öyle ya, Sophie celladına âşık olmuştu. Macron “İslam bir kriz içinde yaşıyor” dedikten az zaman sonra olacak şey miydi bu?

Macron hâlihazırda, Müslümanları toplumdan uzak ve ayrılıkçı olarak tanımlayıp bununla savaşmak üzere bir kanun tasarı üzerinde çalışıyor. Buna göre Müslümanların hayatlarına, her türlü örgütlenmelerine hatta camilere imam ve vaiz atamaya varıncaya değin her şeye karışma derdinde. Kiliselere ve Yahudi cemaatlerine asla cesaret edemediği bir girişim bu. Ayrıca devletin din işlerine kesinkes karışmaması prensibine dayanan laik devlet kanunlarına da taban tabana zıt ve aykırı.

Fransa’da yaşayan çoğu Müslüman’a göre, işin içinde siyaseten iflas etmişliğin izleri mevcut. Macron'un İslam'a ve Müslümanlara karşı aldığı tavrın amacı, cumhurbaşkanlığı sırasında elde ettiği büyük başarısızlığı örtmeyi amaçlıyor. Müslümanları kamuoyuna günah keçisi olarak sunan sefil bir girişim bu. Macron, bu sefil girişimle ayaklar altına düşen popülaritesini yeniden kurtarma peşinde.

Müslümanlar gerçekten toplumun dışında mı?

Parlamento'ya gelen talebeler arasında başörtülü bir kız var diye Fransız milletvekillerinin mekânı terk edişi üzerinden daha bir ay bile geçmedi. Paris'teki Sorbonne Üniversitesi Fransız Taelebeler Birliği'nin Başkanı Mary Poghetou, bu başörtüsü protestosu karşısında şaşkına dönmüştü. Macron ve partisinin iddia ettiği gibi toplumun dışına çıkanlar Müslümanlar değil bizzat kendi milletvekilleri. Lafa gelince güya laikler ama gırtlaklarına değin başkalarının dinlerine kafayı takmış durumdalar.

  • Sophie’nin Meryem adını alarak Müslüman olması, İslam’ın sadece Araplara, Türklere, Pakistanlılara ve diğer göçmenlere ait bir gerçek olmadığını, Fransızları da pekâlâ bünyesine kabul edebildiğini, yani çoğulcu yapısını gösteriyor. Macron Fransa’sının bugün içine sindirmeyi bir türlü beceremediği, tahammül edemediği çoğulculuğu...

Açık konuşalım, Müslümanlara karşı ırkçı yaklaşımların bu denli kabarmasında kendi beceriksizliklerini kapama telaşı içindeki siyasetçilerin kışkırtmaları ciddi bir yekûna işaret ediyor. Macron Fransa’sı da bunun en müşahhas örneklerinden biri.

Afrika’yı, Asya’yı, Arap coğrafyasını yağmalayan, diğer halkların zenginliğini çalıp kendi geleceğini inşa eden hırsız Fransa, Mali gibi altın zengini bir Müslüman ülkeyi kargaşa içinde bırakıp, yani suyu bulandırıp oltayı atma derdinde. Önce zorbalıkla bizzat kendileri sömürdüler, sonra darbeler yoluyla kendi adamlarını getirip onların vasıtasıyla sömürüye devam ettiler. Vatansever insanları yönetimden, iyi mevkilerden uzak tuttular; hainlerin ve işbirlikçilerin önünü açtılar. Maalesef bu durum devam ediyor.