Sîsî ile Ezher arasında derinleşen çatlak

Ezher Üniversitesi
Ezher Üniversitesi

Ahmed Tayyib’in Kahire Üniversitesi Reisi Muhammed el-Huşt ile tartışması, Sîsî ile yaşadığı anlaşmazlıkların şimdilik sonuncusunu teşkil ederken, meselenin yüksek sesle dile getirilmesi aralarındaki uçurumun biraz daha açılacağını gösteriyor.

Geçtiğimiz günlerde Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib ile Kahire Üniversitesi Reisi Muhammed el-Huşt arasında Kahire’de meydana gelen ve oldukça hararetli geçen tartışma, dikkatleri buraya çekerken, gerek yerel gerekse de uluslararası medyada bir hayli yer buldu. Mevzu, İslam dünyasını uzun zamandan beri meşgul eden bir mesele olarak dînî geleneğin mevcudiyeti idi. Konuşmasında, ilmî çalışmalarında epistemolojik usûl ve metodlar olmadığı müddetçe akademik müesseselerin yeni bir dînî hitap gerçekleştiremeyeceklerini savunan Reis el-Huşt, günümüzdeki mevcut anlayışın sadece nakil ve kopya üzerine kurulu olduğunu söyledi.

İslam dininde öze dönüş yapılarak, Kur’ân-ı Kerîm’e ve sünnetin de sahih olan mütevâtirine dönülmesi gerektiğini, İslam’ın ilk dönemlerindekine kıyasla günümüzde karışık bir yapı aldığını, dolayısıyla bunun da insanların kafasını karıştırdığını savunan el-Huşt’un fikirleri Uluslararası İslam Düşüncesinde Yenilik Kongresi’nde Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib’in müdahalesine uğramaktan kaçamadı.

Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib
Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib


Kahire Üniversitesi Reisi’nin söylediklerine kısa bir yorumda bulunma talebinde bulunan Tayyib, sözlerine “Belki pek çok kişi bilmez ama el-Huşt uzun zamandan beri aramda tartışma olan biri. ‘Eğer düşüncelerimde hata varsa hatalarımı düzeltin’ dememiş olsaydı bu yorumu da yapmazdım” şeklinde başladı. Öncelikle tecdîd denilen söylemin moderniteye değil, geleneğe ait bir kavram olduğunu, hatta bunun bizzat Ahmed b. Hanbel’e ait bir söz olarak altını çizen Ahmed Tayyib, bu meselede fikir beyan eden modernistlerin aslında farkında olmadan mevcut gelenek birikimine katkıda bulunduklarını ifade etti.

Bir not olarak eklemek gerekir ki el-Huşt’un savunduğu fikirler de hiç şüphesiz yenilikçi fikrin azımsanmayacak bir dönem kalelerinden olan, hatta Türkiye’ye de buradan sıçrayan Mısır’da bir geleneğe dayanır. Bugün yapılan yorumlar Cemalettin Esebadi (Afgani) ve talebesi Muhammet Abduh’un 19. yüzyılda söylediklerinden çok da farklı değil.

Tayyib, "Trump ile Netanyahu planlar ve açıklamalar yaparken seyretmekten çok utanç duydum" diye konuştu.
Tayyib, "Trump ile Netanyahu planlar ve açıklamalar yaparken seyretmekten çok utanç duydum" diye konuştu.

‘DEĞİL ARABA, TEKERLEĞİNİ BİLE YAPMAKTAN ACİZİZ’

İslâmî geleneğin takdis edilen bir şey olmadığını, bu gerçeği ise moderniteden değil, bizzat yine gelenekten öğrendiğini sözlerine ekleyen Tayyib, dünyanın çeşitli yerlerinden katılan katılımcıların da sıkça tekrarlanan alkışlarıyla bir hayli takdirini aldı. El-Huşt’un bilindik modernist itirazlarına başlıklar hâlinde vurucu cevaplar veren Ahmed Tayyib, sözü ABD Başkanı Donald Trump’ın sözde barış planına da getirmeyi ihmal etmedi ve şöyle dedi: “Araplar ve Müslümanlar olarak şahsiyetimiz artık yok hükmünde, Trump ile Netanyahu planlar ve açıklamalar yaparken seyretmekten çok utanç duydum. İşte mücadele etmemiz gereken mesele de gelenek ve modernizm savaşından daha ziyade budur.”

Üniversitenin reisi el-Huşt’u “Birbirimizi öldürmek için silah satın alıyoruz, kendi paramızla ölümü alıyoruz” şeklinde konuştu...
Üniversitenin reisi el-Huşt’u “Birbirimizi öldürmek için silah satın alıyoruz, kendi paramızla ölümü alıyoruz” şeklinde konuştu...

‘ÖLÜMÜ KENDİ PARAMIZLA ALIYORUZ’

İslam dünyasının içinde bulunduğu mevcut durumdan da bahseden Tayyib, modern bilimlerin okutulduğu Mısır üniversitelerinde her çeşit bölüm olmakla birlikte değil bir araba, henüz araba tekerleğinin lastiğini bile yapmaktan aciz olduğunu söylerken, geleneğe itirazda bulunan Üniversitenin reisi el-Huşt’u “Birbirimizi öldürmek için silah satın alıyoruz, kendi paramızla ölümü alıyoruz” diyerek içinde bulunulan mevcut problemin çözümünü gelenek dışında aramaya davet etti.

SİYASET DİNİ ELE GEÇİRDİ

Tayyib, “Bugün küçük gördüğümüz gelenek, Endülüs’ten Çin’e kadar uzayan İslam dünyasında bir ümmet vücuda getirmiş ve tarih boyunca da beraber yaşatmıştır” şeklinde sözlerine devam ederken, el-Huşt’un geleneğe gönderme yaparak “Hâlâ Osman b. Affân dönemindeki büyük fitne içinde yaşıyoruz” sözlerine de şöyle cevap verdi: “Osman b. Affân dönemindeki fitne gelenekle değil, siyasetle alakalı bir fitne idi. Siyaset bugün doğuda da batıda da dini ele geçirmiş durumdadır. İstediklerini elde edemediklerinde dinden de razı olmuyorlar!”

Abdülfettah es-Sisi
Abdülfettah es-Sisi

SİSİ DİNDE REFORM PEŞİNDE

Bu tartışmanın nereden çıktığı meselesine gelince; Mısır’da bu yaşananlar aslında Sîsî’nin “dînî söylemin yenilenmesi” başlığı ile hayata geçirmeyi planladığı ve bundan dolayı da yaklaşık beş yıldır Ezher Şeyhi ile aralarında problemli olan bir meselenin sahadaki yansımasından başka bir şey değil. Sîsî taraftarı Mısır medyasının kongrede yaşananlar sebebiyle Ezher Şeyhi’nin istifasını isteyecek kadar bir ağızdan baskı yapmaları bu durumu net bir şekilde ortaya koymuş oldu.

Gazeteci Muhammed el-Bâz, Mihver kanalında yaptığı canlı yayındaki programda Ahmed Tayyib’i Kahire Üniversitesi Rektörü Muhammed el-Huşt’a düşmanca tavır sergilemekle itham ederken, Sîsî taraftarlığının yapıldığı bir başka kanalda program sunucusu olan Hâlid Ebû Bekir ise Ezher Şeyhi’nin kullandığı kelimelerin ağır olduğunu ve kongredeki tartışmadan duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirdi.

Ahmed Tayyib’e yüklenenler gazetecilerle de sınırlı olmadı üstelik. Milletvekili Muhammed Ebû Hâmid de tartışmaya katılan bir diğer kişi olarak Ezher’de yapılan kongreyi “fazlasıyla başarısız” olarak tavsîf etti.

Kongrenin hemen ertesi günü Ahmed Tayyib’e yapılan basın hücumu, izahını aslında net bir şekilde Vakıflar eski Bakanı’nın müsteşarı olan Şeyh Selâme Abdülkavî’nin kısa açıklamasında bulur: “Darbeci basın tarafından uygulanan, yeşil ışığı aldıktan sonra Ezher’e, tarihine, geleneğine yapılan bu sistematik saldırılarda şaşılacak bir şey yok”

Sîsî’nin “dinde yenilik yapma” çağrısının önünde Ahmed Tayyib’in başında olduğu Ezher ciddi bir engel.
Sîsî’nin “dinde yenilik yapma” çağrısının önünde Ahmed Tayyib’in başında olduğu Ezher ciddi bir engel.

EZHER’İN KORUNAKLI DUVARLARI

Oldukça büyük bir otoriteye sahip olan Ezher’in yapısı, 1961 yılına ait 103 numaralı kanun ile herhangi bir dış müdaheleyi kabul etmeyecek şekilde de muhafaza altında. Özellikle 2010 yılında Ahmed Tayyib’in Ezher şeyhi olduğu dönemden sonra yapılan, mesela 2012 yılındaki yeni düzenlemelerle bu otorite daha da sağlamlaşmış oldu. Ezher Şeyhi’nin seçimi ve azli yine bizzat Ezher’deki heyet tarafından yapılıyor.

Tabi bu durumun geçmişten gelen bir uygulama neticesinde mümkün olduğunu da gözardı etmemek gerekir.

Osmanlı Mısır’a hakim olduktan sonra, Ezher’e duyduğu saygı sebebiyle buradaki şeyhin seçimini yine Ezher’deki âlimlere bırakmıştı. Sîsî’nin “dinde yenilik yapma” çağrısının önünde Ahmed Tayyib’in başında olduğu Ezher ciddi bir engel olarak dururken, kanun ile korunan mevcut Ezher’e, Sîsî için de tabîî olarak müdahale mümkün olamıyor. Aynen Tayyib ile Sisi’ci el-Huşt arasında yaşanan misalde olduğu gibi Ezher ile karşı karşıya geldiği durumlarda da basın aracılığıyla tezyîf hareketlerinden öteye gidilemiyor.

Kahire Üniversitesi
Kahire Üniversitesi

İSRAİL’E KARŞI TOPLUMU PASİFLEŞTİRME

Peki Sîsî’nin “dînî söylemin yenilenmesi” mevzuundaki ısrarı neden? Kimi Mısırlı araştırmacılar Sîsî’nin özellikle basın aracılığıyla yaptığı bu ısrarın, cihad gibi söylemlerin törpülenerek Mısırlıların İslâmî ümmet hassasiyetinden uzaklaştırılması, böylece de bölgede husûsen İsrail tarafından Filistin’e gerçekleştirilecek herhangi bir eyleme karşı insanların pasifleştirilme gayesinin amaçlandığına inanıyor.

Elde ettiği her fırsatta bu söylemini yineleyen Sîsî, ilk olarak 2015 yılında Uluslararası Mevlid-i Nebî Töreni’nde açıkladığı, yanlış anlaşılmaların değiştirilmesi için dînî bir devrimi gerçekleştirmek için Ezher’e davette bulunur.

2016 yılında Ahmed Tayyib tarafından 15 madde halinde açıklanan “Ezher’in Islah ve Tecdîd Stratejisi”, sosyal medyanın faal bir şekilde kullanılmasından, Ezher televizyonu açılmasına, yüzyılın getirdiği imkânlardan daha çok istifadeye kadar bir program ortaya koyar. Asla Sîsî’nin bahsettiği gibi bir tecdîdden bahsedilmez. Netice olarak da sonraki süreçte yaşananlar işin vehâmetini Ahmed Tayyib’in bir vakit sonra “Ezher-i Şerîf’e saldırı olduğu” açıklaması yapmasına kadar işi götürür.

Oldukça büyük bir otoriteye sahip olan Ezher’in yapısı, 1961 yılına ait 103 numaralı kanun ile herhangi bir dış müdaheleyi kabul etmeyecek şekilde de muhafaza altında.
Oldukça büyük bir otoriteye sahip olan Ezher’in yapısı, 1961 yılına ait 103 numaralı kanun ile herhangi bir dış müdaheleyi kabul etmeyecek şekilde de muhafaza altında.

SİSİ İLE EZHER ŞEYHİ’NİN ARASI AÇILIYOR MU?

Darbecilerin pek çok idam kararını onaylamasıyla da tanıdığımız ve aslında darbenin aktörlerinden biri olan Ahmed Tayyib ile Sîsî arasındaki çatlak darbenin gerçekleştiği ilk dönemlerine kadar uzanıyor. Bilindiği gibi 3 Temmuz 2013’te dönemin Savunma Bakanı Sîsî’nin askerî müdahale açıklamasını yaptığı yerde, arkasında yer alan isimlerden biri de Ahmed Tayyib’tir. Darbeye destek verdiği açık olan Tayyib’in, Sîsî ile ilk karşı karşıya gelmesi ise Rabia Meydanı’nın kaba kuvvet ile boşaltılması olur.

Yaşanan şiddet olaylarına şiddetle karşı çıkan Ahmed Tayyip, hatta yaşanılanlardan duyduğu üzüntü sebebiyle de memleketi olan el-Uksur’da bir müddet inzivaya çekilir.

İlerleyen süreçte başka ayrılık noktaları da meydana gelir. Mesela Sîsî’nin boşanma işlemlerinin şefevî olarak değil de memur veya mahkeme huzurunda yapılmasının gerektiği, yine Ezher’in bu mevzudaki reddine toslar. Ahmed Tayyib’in Kahire Üniversitesi Reisi el-Huşt ile tartışması, Sîsî ile yaşadığı anlaşmazlıkların şimdilik sonuncusunu teşkil ederken, meselenin yüksek sesle dile getirilmesi aralarındaki uçurumun biraz daha açılacağını gösteriyor.