Sudan’da artçı sarsıntılar

Birçok İsrailli, askerliği dinî, vatanî, ahlâkî bir mükellefiyet olarak idealize ederken, bazıları bunu ilginç bir tecrübe, “iş dünyasına atılmadan önce çevre edinmenin aracı ve iyi bir kariyerin ön şartı” olarak görüyor. Bazılarıysa askerlikten sonra ülkelerine inançlarını yitirip soluğu yurt dışında alıyor.
Birçok İsrailli, askerliği dinî, vatanî, ahlâkî bir mükellefiyet olarak idealize ederken, bazıları bunu ilginç bir tecrübe, “iş dünyasına atılmadan önce çevre edinmenin aracı ve iyi bir kariyerin ön şartı” olarak görüyor. Bazılarıysa askerlikten sonra ülkelerine inançlarını yitirip soluğu yurt dışında alıyor.

Sudan, Filistin davasının önemli bir savunucusuydu. Açık kapı politikasıyla sürgünler için güvenli bir limandı. 1967’de başkent Hartum’da düzenlenen Arap Birliği zirvesinde “İsrail’le Barışa Hayır, Tanımaya Hayır, Görüşmeye Hayır” kararından ötürü “3 La (Hayır) Ülkesi” olarak anılmaktaydı. Böyle bir ülkenin bileği büküldü ve tüm Hayır’lar zelil bir Evet’e dönüştürüldü.

“Milli Ümmet Partisi Lideri Sevgili Sadık el-Mehdi, hastalığından dolayı tedavi gördüğü Birleşik Arap Emirlikleri'nde Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.” Haber, 26 Kasım’da partinin Facebook sayfasından böyle duyuruldu. 1966-67, 1986-89 yıllarında başbakanlık yapmış, Mehdilik Hareketi’nin kurucusu Muhammed Ahmed’in varislerinden Sadık El-Mehdi, Sudan’ın yakın tarihinin en önemli şahitlerinden ve faillerinden biriydi.

Partisi, 21 Ekim’de yaptığı açıklamada Mehdi’nin kovid-19 testinin pozitif çıktığını duyurmuştu. BAE’nin Abu Dabi kentinde bir hastaneye kaldırılan Mehdi, bir aylık tedavi denemesinden sonra 84 yaşında hayata gözlerini yumdu.

“Milli Ümmet Partisi Lideri Sevgili Sadık el-Mehdi, hastalığından dolayı tedavi gördüğü Birleşik Arap Emirlikleri'nde Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.
“Milli Ümmet Partisi Lideri Sevgili Sadık el-Mehdi, hastalığından dolayı tedavi gördüğü Birleşik Arap Emirlikleri'nde Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.

1935’te dünyaya gelen Sadık El-Mehdi, gözlerini Sudan siyasetinin içinde açtı. Mehdiliğini ilan ederek Osmanlı’ya ve İngilizlere karşı bağımsızlık kavgası vermiş bir hareketin İngiliz yanlısı Ümmet Partisi’ne dönüştüğü yıllarda Oxford Üniversitesi’nde iktisat dalında yüksek lisans yaptı. Sudan’da seçimle koltuğuna oturmuş son başbakandı. 1989’da Ömer El-Beşir’in askerî darbesiyle alaşağı edilinceye değin.

Fiyasko

Kızı Visal, Sudan İslamcılığının en önemli figürü Hasan Turabî’yle evliydi. Damadıyla ilişkisi de inişli çıkışlıydı, sonunda ikisi de Ömer El-Beşir tarafından aynı akıbete maruz bırakılarak uzun yıllar nezaret altında tutuldu. En sonunda ise 2016’da damadı vefat etti ama kendisi 2019’da El-Beşir’in alaşağı edilişini görme “bahtı”na erdi.

  • Ülkesinin İsrail’le girdiği normalleşme sürecini ılımlı bir dille eleştirse de normalleşmenin taşeronu BAE hastanelerinde hayata veda etmesi, Sudan’ın geçmişine ve eski değerlerine veda edişinin simgelerinden biri olarak okunabilir.

Sudan’ın İslamcılık tecrübesinin öne çıkan isimlerinin serencamı, ortada vahim bir başarısızlık hikâyesinin yaşandığını haber veriyor. Onlarca yıl ellerinde tuttukları iktidara rağmen varılan nokta elbette ki içler acısı. Sudan fiyaskosunun sebepleri anlaşılmadan Biladu’s-Sudan’da (Siyahlar Ülkesi’nde) ve tüm kara kıtada neler olacağını öngörmek mümkün değil.

Sudan’da normalleşme parodisi sadece bir artçı sarsıntı. Ölenler, ülkelerinin yaşayacağı yıkımı görmeyecekleri için şanslılar.

3 Hayır ülkesi’nden 3 evet ülkesi’ne

Kasım ayının sonunda Sudan, İsrail’den Hartum’a bir heyet geldiğini ve askerî temaslarda bulunduğunu açıkladı. Bu aslında bir itiraftı ve malumun ilamından da başka bir şey değildi. Çünkü 23 Kasım’da İsrail Ordu Radyosu haberi zaten geçmişti. Seçim öncesinde Yahudi lobisinin desteğini arkasına almak isteyen Trump’ın 23 Ekim’de Sudan’la İsrail’in barış yapmak ve ilişkilerini normalleştirmek hususunda mutabakata vardıklarını duyurmasından tam bir ay sonra.

Sudan’dan gelen sondan bir önceki açıklama “ziyaret hakkında bilgileri olmadığı” yönündeydi. Şimdi ise bu temasların “siyasî değil askerî nitelikte” olduğunu söylüyorlar. Trump’ın Sudan’ı “Teröre destek veren ülkeler” listesinden çıkarmasını müteakip gelen itiraf, diplomasi mutfağında bir şeylerin önceden pişirildiğini ortaya koyuyor.

Şu bir gerçek ki, İsrail heyetinin ziyareti tam mânâsıyla bir sirayet. İsrail’in bölgeye nüfuzu ve sızması önündeki son cılız engellerin de bertaraf edilmesi mânâsına geliyor. Bu başarı, dünden bugüne kotarılmış bir şey değil. 2019’da düşürülmeden evvel Ömer El-Beşir, Yemen iç savaşında Suud ve BAE ile yakınlaşarak İsrail’le dolaylı bir köprü kurmuştu zaten. Ondan sonra gelenler, Netanyahu ve Mossad liderleriyle görüşmek için ne kadar hevesli olduklarını saklamadı. Bilhassa apoletli olanlar.

Sudan mercekte

Sudan, Filistin davasının önemli bir savunucusuydu. Açık kapı politikasıyla sürgünler için güvenli bir limandı. 1967’de başkent Hartum’da düzenlenen Arap Birliği zirvesinde “İsrail’le Barışa Hayır, Tanımaya Hayır, Görüşmeye Hayır” kararından ötürü “3 La (Hayır) Ülkesi” olarak anılmaktaydı. Böyle bir ülkenin bileği büküldü ve tüm Hayır’lar zelil bir Evet’e dönüştürüldü.

  • Arap ülkelerince kuşatılmış İsrail için Sahra-Altı Afrika çevreleme stratejisinin önemli bir ayağı olagelmiştir. “Sessiz ve derinden” nüfuz etmek için uzun soluklu bir yol izlemiştir. Kıtanın en fazla toprağına ve Nijerya’dan sonra en zengin petrol rezervlerine sahip Sudan, en baştan beri İsrail’in merceğindeydi. Mısır ve Etiyopya’yla sınırdaşlığı, Nil havzasındaki konumu, Afrika Boynuzu’yla yakınlığı onun önemini artıran unsurlardı.

İsrail Afrika’ya Afrika da İsrail’e dönüyor

“Milli Ümmet Partisi Lideri Sevgili Sadık el-Mehdi, hastalığından dolayı tedavi gördüğü Birleşik Arap Emirlikleri'nde Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.

Daha sonra yüzünü Filistin’e döndüğü için İsrail’in silahlandırdığı güneyli isyancılar eliyle bölünmüştü. Şimdi Mossad casusları ülkenin güneyinde de kuzeyinde de cirit atıyor. Netanyahu’nun dediği gibi “İsrail Afrika’ya geri dönüyor ve Afrika da İsrail’e.”

“Milli Ümmet Partisi Lideri Sevgili Sadık el-Mehdi, hastalığından dolayı tedavi gördüğü Birleşik Arap Emirlikleri'nde Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.
“Milli Ümmet Partisi Lideri Sevgili Sadık el-Mehdi, hastalığından dolayı tedavi gördüğü Birleşik Arap Emirlikleri'nde Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.

Şimdi sıra Güney Sudan’a akan Nil’in sularını başka yöne akıtarak Sudan ve Mısır’ı susuz bırakmakta. Sonra da Sudan’ın Kızıl Deniz’le bağını kesmek. İsrail’le dostluk bedelsiz değil. 3 Evet Ülkesi neye evet dediğini yakında görecek.

İsrail’in çatırdayan direği

Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir istatistik İsrail ordusunun geleceğine dair karanlık bir tablo çiziyor. İsrail Savunma Kuvvetleri İnsan Gücü Bölümü’nün 2020 verileri, Yahudi gençlerin psikolojik gerekçelerle askerlikten çürük alma oranlarının rekor bir seviyeye ulaştığını gösteriyor.

2018’de psikolojik muafiyetten yararlanma oranı yüzde 7,9 iken bu yıl yüzde 12 oldu. İki yıl içinde yaklaşık yarı yarıya bu artış, bir ordu için felaketli bir geleceğe işaret ediyor. Doğrusu tabloyu ağırlaştıran başka veriler de var. Silahaltına alınmış her 6 erkek askerden ve 15 kadın askerden birinin psikolojik sorunlarını gerekçe gösterip erken terhis talebinde bulunması mesela.

İsrail ordusu çıkmazda

2018’e ait bu rakamlarda İsrail’in hayrına bir değişiklik gözükmüyor. Ordu, psikolojik yardım talebinde bulunan askerleri için 2017’de 47 bin seanslık destekte bulunmuş. Askerlik yapma motivasyonundaki düşüklük aşikâr. Özel harekât timlerinde görev alanların daha çok psikolojik yardım talebinde bulunması ise ordunun beşerî olarak savaşa hazır olmaktan uzak bir görüntü çizdiğinin delillerinden biri.

  • Korona virüs de İsrail ordusunu fena hırpalamış. Bir askerî analistin Yediot Aharonot gazetesine yaptığı açıklamaya göre, salgın sonrası akıl sağlığını kaybeden ve intihar girişiminde bulunanların sayısı yüzde 38 artmış bulunuyor. 1000 askerle yapılan mülâkatın ardından varılan bu netice Yahudi ordusunun dirençsizliğini gözler önüne seriyor.

Firar rakamları da kurmaylar nezdinde iç açıcı değil. Haaretz gazetesi ta 2010 yılında yaptığı bir araştırmada 2019 yılında İsraillilerin dörtte birinin askerlik hizmetinden kaçacağı öngörüsünde bulunmuş, böyle giderse orduda çok az İsraillinin kalacağını yazmıştı. Yanılmadılar.

Travma sonrası stres bozukluğu

Kurmaylar, artışları durdurma maksadıyla talimatlar yayımlasa da şimdiye dek sonuçları değiştirmeye muvaffak olamadılar. “Askerlik hizmetinin sadece bir görev ya da bir hak değil, gençler için büyük bir fırsat olduğunu anlatmalıyız ve vatan uğruna gönüllü olmaları için teşvik etmeliyiz.” İnsan Gücü Bölümü komutanı Moti Almoz’un psikiyatr ve psikologlara verdiği komut istatistikleri değiştirmiş değil.

Aktif asker sayısı 175 bin olan İsrail’de 445 bin de yedek bulunuyor. 18 yaşına giren kadın-erkek herkesin zorunlu askerliğe tabi tutulduğu 7 milyonluk ülkede, nüfusun 5’te birini oluşturan Araplar askere alınmıyor. Dürzüler alınsalar da üst rütbelere çıkmalarına geçit verilmiyor.

Erkekler için askerlik son düzenlemelere göre 2,5 yıl, kadınlar içinse 2 yıl. Erkekler 51 yaşına, kadınlarsa 24 yaşına kadar yedeklik hizmetinde bulunuyor. Bu da her yıl bir aylık eğitim mânâsına geliyor. Uygulamada ise 35 yaş üstü erkekler yedek eğitimine genellikle çağrılmıyor.

Birçok İsrailli, askerliği dinî, vatanî, ahlâkî bir mükellefiyet olarak idealize ederken, bazıları bunu ilginç bir tecrübe, “iş dünyasına atılmadan önce çevre edinmenin aracı ve iyi bir kariyerin ön şartı” olarak görüyor. Bazılarıysa askerlikten sonra ülkelerine inançlarını yitirip soluğu yurt dışında alıyor. Travma sonrası stres bozukluğundan mustarip bu şahıslar, uyuşturucuya kolay erişebilecekleri mistik Hindistan’ı tercih ediyorlar daha çok.

Dünyanın en militarize ülkesinde

2020 istatistiklerine göre askerlikten muafiyet alanların oranı erkeklerde yüzde 32, kadınlarda ise yüzde 44. Bu rakamlara askerliğini tamamlamadan evvel çürüğe çıkan erkeklerin yüzde 15’i dâhil değil.

En kolay muafiyet kazananlar kadınlar. Evlilik kadınlar için muafiyet sebebi. Maksat hâsıl olduktan sonra bu evliliklerin önemli bir kısmı boşanmayla sonuçlanıyor. Dinî gerekçelerle askerlikten yırtanların çoğunun da dindarlıkla alâkası bulunmuyor. Bunlardan kimi şarkıcı, kimi manken; ordu, şüphelileri soruşturması, barlarda yakalaması için özel hafiye şirketleriyle anlaşma yapıyor. Yalanları kanıtlananlar zoraki silah altına alınıyor.

Muafiyet alanların yüzde 44’ü dinî tahsil gören gençlerden oluşuyor.
Muafiyet alanların yüzde 44’ü dinî tahsil gören gençlerden oluşuyor.

Muafiyet alanların yüzde 44’ü dinî tahsil gören gençlerden oluşuyor. Siyonist rejimin kuruluş yıllarında David Ben Gurion bu muafiyeti tanırken Ultra-Ortodoks denen Haredimlerin sayısı sadece 400 kadardı; günümüzde ise nüfusun yüzde 10’u. Kendine dinî bir kutsîyet payesi biçen bir ordudan en çok dindarların kaçması Yahudilere özgü bir tenakuz olsa gerek.

Dünyanın en militarize ülkesinde vicdânî retçilik de yabana atılmayacak bir vakıa. İkinci İntifada’dan sonra ciddi bir ret akımı gelişti. 2000 Eylül’ünden beri 2000’den fazla kişi vicdânî reddini açıkladı. Mücadelenin kızıştığı dönemlerde bu sayının daha da artacağı besbelli.

İsrail çadırı çatırdıyor, direğinden hem de.