Yazarına sorduk: Türk halkı savaşmak için hazır

Süleyman Tekir
Süleyman Tekir

En bilinen sözlerden biridir “Her Türk asker doğar.” Ancak askerî tarihimiz pek bilinmez. ‘Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Jandarma’ kitabında iç güvenliğin nasıl tesis edildiğini ortaya koyan Süleyman Tekir’e sorduk.

Jandarma teşkilatı pek çalışılmış konulardan değil. Konuyu tercih sebebiniz nedir?

Jandarmayla doktora yaparken tanıştım. Kafkas Cephesi üzerine hazırladığım tez sırasında iç güvenliğin sağlanmasından sorumlu olan jandarmaların cepheye Ruslarla savaşmak üzere sürülmüş olmaları beni ziyadesiyle şaşırttı. Çünkü seferberlik ilân edildiğinde 1.600 kişinin başvurması düşünülen ortalama bir askerlik şubesinden, 6.000 başvuru yapılmıştı. Türk halkı savaşmak için hazırdı. Muhtemelen daha hazır birlikler olduğu için ve savaşın uzun sürmeyeceği düşüncesiyle jandarma cepheye sürüldü. Çalışma sırasında yaptığım hızlı literatür taramasında konunun neredeyse hiç ilgi çekmediği, akademik çevrelerce çalışmalara konu edilmediğini görmek beni daha da şaşırttı. Bunun üzerine başladığım çalışmanın tamamlanması yaklaşık üç buçuk yıl sürdü.

Padişah asayişi sağlayan unsurların amiri pozisyonundaydı. Çünkü huzur ve asayişin sağlanması padişahın en önemli sorumluluklarından birisiydi.
Padişah asayişi sağlayan unsurların amiri pozisyonundaydı. Çünkü huzur ve asayişin sağlanması padişahın en önemli sorumluluklarından birisiydi.

PADİŞAH HUZUR VE ASAYİŞE ÇOK ÖNEM VERİYORDU

Osmanlı klasik dönemindeki zabıta ile modern dönemde oluşan jandarma arasında ne gibi farklılıklar var?

Klasik dönemde özellikle başkentin asayişini sağlayan zabıtalara baktığımız zaman alışık olmadığımız karmaşık bir sisteme sahip olduğunu görüyoruz. Bunun en büyük sebebi birleşik olarak bir jandarma teşkilatının bulunmamasıdır. Hükûmetin emri altında intizam, asayiş ve zapturaptı sağlamak için silahlı adamlar olduğunu görüyoruz. Bu unvanlar; sekban, tüfenkdar, ferraş, kapukulu, mübaşir, karakullukçu diye uzayıp gidiyordu. Padişah asayişi sağlayan unsurların amiri pozisyonundaydı. Çünkü huzur ve asayişin sağlanması padişahın en önemli sorumluluklarından birisiydi.

Osmanlı’da subaşı müessesesinin en eski zabıta kurumu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Klasik dönemde başkent kendi içerisinde bölümlere ayrılmıştı. Mesela Ayasofya, Hocapaşa ve Ahırkapı taraflarının muhafazası ve asayişinin temininden cebecibaşı, Galata ve Kasımpaşa semtlerinin asayiş ve inzibatından ise kaptan paşa sorumluydu.

Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasına kadar devam eden bu sistem takip eden süreçte içinden çıkılmaz derecede karmaşık ve sürdürülebilir olmaktan uzak bir hüviyete büründü. Zaptiye teşkilatının kurulmasını müteakip hükûmetin bütün işleri zaptiyelerin üzerine kalınca farklı sorunların doğması kaçınılmaz bir hâl aldı. Modern jandarma ancak 1905’te Makedonya’da kurulabildi. 2. Meşrutiyet’i müteakiben ise tüm Osmanlı ülkesine yayıldı. Klasik zabıta/zaptiye ile modern jandarmanın arasındaki en temel fark iş tanımlarının kesin olarak yapılması olarak söylenebilir.

Bunun yanında modern jandarmalar düzgün üniformaları, iyi eğitimleri daha da önemlisi düzenli yatan maaşları sayesinde farklı yollara tevessül etmeyen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bağdat Türk Jandarma Birliği 1910'lu yıllar.
Bağdat Türk Jandarma Birliği 1910'lu yıllar.

BAZILARI KARDEŞ KURŞUNUYLA ŞEHİT OLDU

İç güvenlikten sorumlu olan jandarmaların 1. Dünya Savaşı’nda cepheye sürülmesi dikkatinizi çekmiş. Bunu biraz açar mısınız?

Ağustos 1914’ün ilk günlerinde seferberliğin ilan edilmesini müteakip iç güvenliği sağlaması gereken jandarma seyyar ve sabit diye ikiye ayrıldı. Seyyar jandarmalar cepheye sürüldü. Yani yıllarca eğitilmiş ve büyük emekler harcanan mavi üniformalı jandarmalar cepheye gönderildi. Onların yerine ise eli silah tutan oldukça yaşlı ve eğitimsiz kimseler ülkenin asayişini sağlaması için sabit jandarma olarak görevlendirildi.

Sabit jandarmalar firari askerler, günlük adi asayiş olayları, Ermeni ve Rum çeteleri ile mücadele, hükûmet işleri gibi yüzlerce farklı işle uğraşırken seyyar jandarmalar Kafkas, Çanakkale, Galiçya ve Irak cepheleri başta olmak üzere çok sayıda cephede mücadele etti. Fakat cephe tecrübesi olmayan jandarmaların bir de farklı üniformayla cepheye sürülünce bazıları kardeş kurşunuyla şehit oldu.

Cephelerde büyük faydalar gösterdi jandarma. Mareşal Fevzi Çakmak’ın ifade ettiği gibi “Jandarmanın ordu saflarındaki hizmetleri ve askerî harekâttaki kahramanlıkları için anıtlar dikmek gerekir.”

Çanakkale Savaşı'nda bulunan Jandarma Birliği...
Çanakkale Savaşı'nda bulunan Jandarma Birliği...

BAŞAT ROL OYNADI

Mondros Mütarekesi sonrasında vuku bulan işgallerde jandarma teşkilatı nasıl bir rol almıştır?

Jandarma teşkilatının 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi’ni müteakip yaşanan işgaller ve ordunun terhis edilmesinden sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasında başat rol oynadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü ülkedeki neredeyse tek silahlı güç jandarma kalmıştı. Jandarma subayları işgallere karşı halkın örgütlenmesi ve millî teşkilatların kurulmasına öncülük ettiler. Müteakiben de Ankara’da kurulan TBMM ile müşterek hareket ederek kurtuluşta büyük rol oynadılar.