Türkiye’nin büyük denge siyaseti

Erdoğan kongrede Türkiye'nin nerede yer alacağına dair bazı ipuçları verebilir. Gelişmeleri giderek artan bir ilgiyle izliyor olacağım. Fakat nihai gözlemim şu yönde: Erdoğan hangi yöne giderse gitsin Türkiye güçlü bir konumunu muhafaza edecek.
Erdoğan kongrede Türkiye'nin nerede yer alacağına dair bazı ipuçları verebilir. Gelişmeleri giderek artan bir ilgiyle izliyor olacağım. Fakat nihai gözlemim şu yönde: Erdoğan hangi yöne giderse gitsin Türkiye güçlü bir konumunu muhafaza edecek.

Ne Rusya, ne de yeni başkanı Biden ile birlikte ABD, Türkiye ile ilişkileri kesecek durumda değil. Karadeniz havzası, Dağlık Karabağ, Suriye, Irak, Libya ve Doğu Akdeniz’de uzun vadeli bir nüfuzu devam ettirebilmenin yolu, her iki süper güç için de Türkiye ile yakın ilişkilerde bulunmaktan geçiyor. Her iki süper gücü de Türkiye’ye mecbur etme işi tamamen Erdoğan’ın başarısıdır. Sorunlu bir coğrafyada büyük bir gizlilik içinde çalıştı ve stratejik bir etki alanıyla birlikte bir şebeke oluşturdu.

Ankara, Kremlin ile Washington arasında önemli bir denge siyasetini bir zamandır başarıyla devam ettiriyor. İki küresel rakibin Türkiye’nin elini bir ölçüde rahatlatan ilgisi, Erdoğan’ın basiretli yaklaşımıyla mümkün olabilecek en hassas terazide tartılıyor ve buna göre karşılık buluyor. Açıkça söylemek gerekirse bu aslında tehlikeli bir oyun.

Ankara, Kremlin ile Washington arasında önemli bir denge siyasetini bir zamandır başarıyla devam ettiriyor.
Ankara, Kremlin ile Washington arasında önemli bir denge siyasetini bir zamandır başarıyla devam ettiriyor.

Erdoğan gibi son derece başarılı bir uluslarararıs oyuncu değil de yetenekleri daha kıt birisi Türkiye’nin başında olsaydı bu denge siyasetinde böyle bir başarının gelmesi imkan dışıydı. Belki de daha ilk hamlede siyasetin kaygan zemini bir düşmeye yol açabilir, denge daha ilk anda bozulabilirdi. Fakat Erdoğan gibi yetenekli bir diplomasi uzmanı sayesinde bu olmadı, Türkiye bu siyasete tutunabildi.

  • Nitekim Türkiye’nin Rusya ile siyasi ilişkileri her zaman fırtınalı oldu. Bu fırtınalı hava bazen oldukça sıcak güneşli günlere, zaman zaman da çok şiddetli kasırgalara dönüştü. Neyse ki Putin ve Erdoğan gibi iki güçlü liderin varlığı sayesinde iki tarihi rakip, en azından karşılıklı saygı çerçevesinde ilişkileri koparmadan sürdürmeyi bugüne dek başarabildi.

Ne Rusya, ne de yeni başkanı Biden ile birlikte ABD, Türkiye ile ilişkileri kesecek durumda değil. Karadeniz havzası, Dağlık Karabağ, Suriye, Irak, Libya ve Doğu Akdeniz’de uzun vadeli bir nüfuzu devam ettirebilmenin yolu, her iki süper güç için de Türkiye ile yakın ilişkilerde bulunmaktan geçiyor.

Bu Erdoğan’ın başarısı

Her iki süper gücü de Türkiye’ye mecbur etme işi tamamen Erdoğan’ın başarısıdır. Sorunlu bir coğrafyada büyük bir gizlilik içinde çalıştı ve stratejik bir etki alanıyla birlikte bir şebeke oluşturdu.

Herşeye rağmen şöyle de bir ihtimal söz konusu. Er ya da geç, Biden'in kendine olan güveni arttıkça ve bölgedeki ABD dış politikası daha da netleştikçe Washington Moskova ile tahteravallinin zıt kutuplarında oturmaktan cayıp Ankara’yı bir seçime zorlamak isteyecektir. İşte geldik milyon dolarlık soruya... Böyle bir durumda Erdoğan hangi tarafı tercih edecektir? Buna şu anda Erdoğan’dan başka cevap verebilecek kimse yok. O da mevcut durumun nimetlerinden sonuna dek faydalanmayı tercih ediyor haklı olarak.

  • Trump tecrübesinden sonra küresel camiada yeniden boy göstermek isteyen Amerika bir yanda. Diğer yanda ise Rusya ile yakın ticaret ortağı Çin. Türkiye eğer bir seçime zorlanacaksa kendi menfaatlerine daha fazla hizmet edecek bir ittifakı tercih edecektir.

Kimileri, jeostratejik açıdan Avrupa’ya daha yakın gözüken bir Türkiye’nin varlığına inansa da Erdoğan’ın en önemli güçlerinden biri baştan öngörülemez oluşu. Erdoğan’ın vereceği karar her ne olursa olsun, muhakkak ki ülkesinin çıkarlarına hizmet edecektir.

Abd PKK’yı desteklemekten vazgeçmeli

Karşılıklı ilişkilerin tabiatında her iki tarafın da bir miktar taviz vermesi diye bir gerçek söz konusu. ABD’nin NATO müttefiki Türkiye’den öncelikli isteği Ruslardan satın alınan S-400 füze sisteminden bir an önce vazgeçmesi. Bu durumda Türkiye de haklı olarak ABD’den Suriye ve Irak topraklarında yerleşik PKK terör örgütünü desteklemekten vazgeçmesini istiyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 Türk tutsağın terör örgütünce katledilmesinin ardından ABD'ye uyarı ateşi açtı. Sert bir dille ABD'nin teröristleri desteklemeyi seçtiğini söyleyip adeta gürledi:

 ABD’nin NATO müttefiki Türkiye’den öncelikli isteği Ruslardan satın alınan S-400 füze sisteminden bir an önce vazgeçmesi.
ABD’nin NATO müttefiki Türkiye’den öncelikli isteği Ruslardan satın alınan S-400 füze sisteminden bir an önce vazgeçmesi.
"Teröristlerin yanında olmadığınızı, PKK, YPG ve PYD ile saf tutmadığınızı iddia ediyorsunuz ama açıkça onların yanında ve arkasında duruyorsunuz."

Erdoğan, Amerika'yı PKK terör örgütüne "binlerce kamyon dolusu mühimmat" vermekle suçladı.

Bomba gibi bu sözler, Ankara ile ilişkileri onarmak için ne yapılacağına karar vermek zorunda olan Biden Yönetimini çok fena çarptı.

Eski zamanlar olsaydı, ABD Türkiye'yi ticaret ve yaptırımlar yoluyla baskı altında tutmaya, tecrit etmeye çalışırdı ama bugün bunun geçerliliği o kadar mümkün değil. Çünkü Rusya tam da ABD’nin böyle bir hataya düşmesini bekliyor.

Siyasi gözlemciler, 2023 cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine doğru doludizgin gidilirken Adalet ve Kalkınma Partisi'nin önümüzdeki ay yapılacak büyük kongresini heyecanla izleyecekler.

Erdoğan kongrede Türkiye'nin nerede yer alacağına dair bazı ipuçları verebilir. Gelişmeleri giderek artan bir ilgiyle izliyor olacağım. Fakat nihai gözlemim şu yönde: Erdoğan hangi yöne giderse gitsin Türkiye güçlü bir konumunu muhafaza edecek.