Yahudi yine Yahudiliğini yaptı dünya yine seyretti

Şüphesiz ki, Kudüs-ü Şerif Müslümanlarındır ve kıyamete dek öyle kalacak. Müslümanların ilk kıblesi olan, Kâ’be-i Muazzama’dan 40 yıl sonra yapılan ve İslam’ın üç hareminden biri olan Mescid-i Aksâ kıyamete dek İslam’ın olmaya devam edecek. Yahudi’nin de, Batı’nın da bunu kafasına iyice sokması gerekiyor. Müslümanlar belki düşerler lâkin asla teslim olmazlar. İzzetlerini, şereflerini, namuslarını ve mukaddeslerini küffara asla teslim etmezler.
Şüphesiz ki, Kudüs-ü Şerif Müslümanlarındır ve kıyamete dek öyle kalacak. Müslümanların ilk kıblesi olan, Kâ’be-i Muazzama’dan 40 yıl sonra yapılan ve İslam’ın üç hareminden biri olan Mescid-i Aksâ kıyamete dek İslam’ın olmaya devam edecek. Yahudi’nin de, Batı’nın da bunu kafasına iyice sokması gerekiyor. Müslümanlar belki düşerler lâkin asla teslim olmazlar. İzzetlerini, şereflerini, namuslarını ve mukaddeslerini küffara asla teslim etmezler.

Yahudi inancına göre insanlar; Yahudiler ve ‘goyimler’ olmak üzere ikiye ayrılır. Kendileri dışında kalan herkesi kapsayan ‘goyimler’ Yahudi’nin hizmetkârıdır(!) Yahudi’nin Yahudi’ye kanı, canı, malı, ırzı haramdır, lâkin Yahudi olmayan herkesinki ‘helâl’... Sanılıyor ki, ‘öldürmeyeceksin’ diye başlatılan masallar herkes için geçerli. O ‘öldürmeyeceksin’ ile kast edilen, sadece Yahudi’yi öldürmeyeceksin, gerisi serbest, hatta öldüreceksin. Yahudi olmayanın malına, ırzına sahip olmayı ibadet sayıyorlar.

İngilizlerin 1917’de Filistin’i işgal etmeleri sonrasında adım adım Yahudiler Almanya’dan, Rusya’dan, Fransa’dan, Polonya’dan, Ukrayna’dan Macaristan’dan, Türkiye’den ve sair ülkelerden Filistin’e taşındı. Mâlum önce BM kuruldu, ardından BM eliyle işgal edilmiş Filistin toraklarında ‘İsrail’ adlı devlet ilanı kabul ettirildi.

Osmanlı vilayetlerini devletçiklere bölen İngiliz’in başlarına atadığı ‘kral, emir, sultan’ sıfatlı İngiliz valilerine verilen emirler sayesinde Filistin yapayalnız bırakıldı. Beceriksizlikleri ve küstahlıkları yüzünden yenildiler.

  • Bütün peygamberlere isyan eden, Süleyman ve Davud peygamberleri peygamber olarak bile kabul etmeyen, kendilerine kucak açan her toplumu ifsat eden Yahudileri, Toshihiko Izutsu ‘doymak bilmez haram yiyiciler’ olarak tarif etmişti. Necip Fazıl merhum ise ‘Yahudiler mi dediniz? Onlar yumurtalarını pişirmek için dünyayı ateşe vermekten çekinmeyen lanetlilerdir’ diyordu.

İngiliz Payitaht Sefiri’nin karısı Lady Montagu, 17 Mayıs 1717’de Rahip Conti’ye yazdığı mektubunda onları şöyle tarif ediyordu: ‘Yahudiler, Osmanlı’nın bütün ticaretini ele almışlar. Bunların nüfuzu çok kuvvetli, imtiyazları Türklerinkinden fazla. Menfaatine son derece düşkün olan Yahudi milletinin bu durumdan ne kadar istifade edeceğini anlarsınız…”

Endülüs’ün tefecisi, kuyumcusu ve dahi ticaretinin, önemli ölçüde de siyasetinin hâkimi durumundaki Yahudiler, son Endülüs devleti olan Gırnata Emirliği (Ben-i Ahmer Devleti)’nin içini bir kurt gibi oydular. Osmanlı’ya sığınan Endülüs Yahudileri, Osmanlı sikkelerinden parçalar çalarak ilk enflasyonu ve Yasef Nassi eliyle de tefeciliği başlattılar. Toplumun değerlerini tahrif ederek, Osmanlı’nın da yıkılmasına katkı sağladılar.

İngiliz Payitaht Sefiri’nin karısı Lady Montagu, 17 Mayıs 1717’de Rahip Conti’ye yazdığı mektubunda onları şöyle tarif ediyordu
İngiliz Payitaht Sefiri’nin karısı Lady Montagu, 17 Mayıs 1717’de Rahip Conti’ye yazdığı mektubunda onları şöyle tarif ediyordu

Günümüz küresel düzenin hâkimi olan finans, ilaç, aşı, kimya ve tohumun hâkimi durumundalar. Devlet ve milletlerin içlerine kimi zaman gerçek kimlikleri, çoğu zaman ise Pakraduni, Marano, Meşhedi, Sebatay gibi gizli kimlikleri ile sızarak sizden biri olarak görünürler. Soykırımın sadece kendilerine uygulandığı masalını anlatırlar. Kendilerine hizmet etmeyen herkes onların düşmanıdır, hatta hizmet edenler bile.

Haklarında Kur’an-ı Kerim’in sarsıcı ikazlarda bulunduğu, yeryüzünü, harsı ve nesli ifsad edici olarak tarif ettiği bu kavmin, Hz Peygamber (s.a.v.) ile ahidleşmelerine uymadıkları, Medine’de yaptıkları ve sonra başlarına gelenler de mâlumdur. Bugün Kudüs-ü Şerif, Mescid-i Aksâ ve Gazze başta olmak üzere tüm Filistin topraklarında ve hatta dünyada yaptıkları kendi sonlarını hızlandırmaktan başka bir şey değil.

Allah-ü Teâlâ’nın yeryüzünü ve insanlığı ‘ifsad edici’ olarak tarif ettiği bu kavmin içinde elbette düşmanlık etmeyen hatta kan ve gözyaşına itiraz edenleri de var. Ancak bunların ne kadar azınlıkta oldukları da ortada.

Bu müfsitler, zulümlerini sadece Filistin’de yapıyor değil. Batı, onları başlarından defedip Müslümanları oyalamaları, İslam topraklarını kontrol etmeleri için Arap yarımadasına parça parça, bölük bölük taşıdı.
Bu müfsitler, zulümlerini sadece Filistin’de yapıyor değil. Batı, onları başlarından defedip Müslümanları oyalamaları, İslam topraklarını kontrol etmeleri için Arap yarımadasına parça parça, bölük bölük taşıdı.

Bu müfsitler, zulümlerini sadece Filistin’de yapıyor değil. Batı, onları başlarından defedip Müslümanları oyalamaları, İslam topraklarını kontrol etmeleri için Arap yarımadasına parça parça, bölük bölük taşıdı. Eninde-sonunda kaybedeceklerini ve Müslümanların galip geleceğini hepsi görmekte. Tüm dünyayı ellerinde tutmak varken, muharref Tevratlarındaki sözde Nil’den Fırat’a vaadi, dünya hırsları, kinleri ve bir de ahmaklıkları yüzünden müstahaklarını bulmak için Filistin’de toplantılar. Onlar bir yandan Müslümanların diri kalmalarını sağlıyor, diğer yandan da hakedişlerine hazırlanıyorlar.

Ancak bu süreçte tuzaklarına düşen insanlık ise basiretsizliğinin cezasını çekiyor. Verimlilik yalanıyla kimyevî soyguna âlet olan insanlık, pestisitler sayesinde kendini, diğer canlıları ve yeryüzünü zehirliyor.

  • Bu sayımızda kanser yapıcı maddeleri ve Filistin dâvâsını ele aldık. Filistin’in Ankara Büyükelçisi ile derinlemesine bir mülâkat gerçekleştirdik. Daha birçok dosya ile geleceğe ışık tutmaya gayret ettik.

Osmanlı’nın Kudüs-ü Şerif Sancağında görevli Türk Jandarmasının, Mescid-i Aksâ Külliyesi içindeki Kubbet’üs Sahra önünde 1904 yılında çektirdiği resmi poster olarak hediye ediyoruz.

Şüphesiz ki, Kudüs-ü Şerif Müslümanlarındır ve kıyamete dek öyle kalacak. Müslümanların ilk kıblesi olan, Kâ’be-i Muazzama’dan 40 yıl sonra yapılan ve İslam’ın üç hareminden biri olan Mescid-i Aksâ kıyamete dek İslam’ın olmaya devam edecek. Yahudi’nin de, Batı’nın da bunu kafasına iyice sokması gerekiyor. Müslümanlar belki düşerler lâkin asla teslim olmazlar. İzzetlerini, şereflerini, namuslarını ve mukaddeslerini küffara asla teslim etmezler.

Vesselam!