Nükleer enerjinin kısa tarihi

Türkiye’nin nükleer macerası bugün 65. yılına girdi. 2020 yılı itibariyle Türkiye’nin biri Akkuyu’da, biri Sinop’ta ve biri de Trakya bölgesinde olmak üzere 3 nükleer santral projesi bulunuyor. Ancak tüm tartışmalara ve nükleer karşıtlarının suçlamalarına rağmen elimizde halen bir nükleer santral bulunmuyor.
Türkiye’nin nükleer macerası bugün 65. yılına girdi. 2020 yılı itibariyle Türkiye’nin biri Akkuyu’da, biri Sinop’ta ve biri de Trakya bölgesinde olmak üzere 3 nükleer santral projesi bulunuyor. Ancak tüm tartışmalara ve nükleer karşıtlarının suçlamalarına rağmen elimizde halen bir nükleer santral bulunmuyor.

Yakın tarihte bu hafta Mehmet T. Şahin, bizim için nükleer enerjinin kısa tarihini derledi.

Oysa daha dün gibiydi...

Bu yazı 27 Nisan 2020 tarihinde, Gerçek Hayat dergisinin 1018. sayısında yayınlanmıştır.

Dünya nükleeri keşfetti

Osmanlı İmparatorluğu 1774 yılında kaybettiği Kırım’ı Ruslardan geri almak için 1787’de yeni bir savaş başlatmıştı. Tam 5 yıl sürecek olan bu savaşa Fransız ve İngilizler katılmamıştı. Çünkü ikisinin de derdi başından aşkındı. Zira 1789 yılında Osmanlı’nın Ruslarla savaşı devam ederken Fransa’da burjuvalar devrim yapıyor, İngiltere ise büyük sanayi devrimiyle uğraşıyordu. Dönemin en büyük devletleri dünyaya şekil verirken, bugünkü Almanya topraklarında yaşayan eczacı Martin Heinrich Klaproth, elementler üzerine çalışıyordu. Titanyum ve selenyum gibi pek çok elementi tanımlayan Klaproth’un bulduğu elementlerden biri de uranyumdu. Böylece insanlık, ilk radyoaktif elementle tanışmış oluyordu.

Kerameti 100 yıl sonra ortaya çıktı

 Wilhelm Conrad Röntgen
Wilhelm Conrad Röntgen

1895’te Wilhelm Conrad Röntgen, X ışınlarını keşfetti. Onun bu keşfinin tıpta ve bugün kullandığımız pek çok alanda kullanılır hâle gelebilmesi için ise 1902 yılında Piere ve Marie Curie’nin radyumu bulması gerekiyordu. 1890’ların sonu insanlığın bilmeden tehlikeli bir oyuna girdiği yıllar olarak tarihe geçti. 1896'da Henri Becquerel’in uranyumu izole ederek radyoaktif özelliklerini ortaya çıkarması ise yeni bir milat oldu.

Bilim bizi kurtara-ma-dı

Bundan tam 38 yıl sonra, 1936’da Robert Oppenheimer uranyum atomunu parçalayarak büyük bir enerji açığa çıkarılabileceğini keşfetti. 1939 yılında ise Einstein ABD başkanına bir mektup yazarak bu enerjiden atom bombası yapmayı teklif etti. Bilim, insanlığı kurtarmak için nasıl katliam yapacağını keşfetmişti.

İlk nükleer enerji santrali

Obninsk Nükleer Enerji Santrali
Obninsk Nükleer Enerji Santrali

Eline patlamaya hazır bir silah verilmiş çocuk gibi yıllarca nükleer enerjiyi yıkım için kullanan insanlık, 1950’lere geldiğinde nihayet bu gücü enerjiye dönüştürmek için kullanmaya başladı. Uranyum keşfedildiği yıllarda Osmanlı ile savaşan Ruslar, 1954 yılında 5000 kilovat güce sahip Obninsk Nükleer Enerji Santrali ile bu yoldaki ilk ve en büyük adımı attı.

Türkiye nükleerle tanıştı

Modern anlamdaki ilk nükleer enerji santralinin kurulmasından 1 yıl sonra, 1955 yılında Cenevre’de 'Atom Enerjisinin Barışçıl Amaçlarla Kullanılması' amacıyla bir toplantı yapıldı ve Türkiye de 1956 yılında Başbakanlığa bağlı bir “Atom Enerjisi Komisyonu” kurdu. 1 yıl sonra da BM’ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA)’nın üyesi olduk. 1962'de İstanbul'da Küçükçekmece gölü kıyısında kurulan 1 MW'lık TR-1 araştırma reaktörü ise bu yoldaki ilk somut adımımız oldu. Elektrik üretimi amacıyla kurulması tasarlanan nükleer santrallerle ilgili ilk etütler ise 1970 yılına kadar sürdü. 1972’de ise TEK’e (Türkiye Elektrik Kurumu) bağlı olarak kurulan Nükleer Enerji Dairesi çalışmaya başladı.

Türkiye nükleerin diğer yüzüyle tanıştı

Türkiye’nin nükleer enerji ile gerçek yüzleşmesi ise 1986 yılında oldu. 1984 yılında OECD Nükleer Enerji Ajansı (NEA)’ya üye olan Türkiye, 1986’da meydana gelen Çernobil nükleer santral kazasının ardından nükleer santrallerle ilgili tüm çalışmaları askıya aldı. Karadeniz üzerinden Türkiye’ye gelen radyasyon dalgası, hükümetin inkâr çabalarına rağmen ülkede travmaya neden oldu. 1988 yılında TEK Nükleer Santraller Dairesi Başkanlığı kapatıldı. Ve 6 yıl boyunca nükleer defteri bir daha açılmadı.

Akkuyu macerası başlıyor

Akkuyu Nükleer Enerji Santrali'nin 2019'da enerji üretmeye başlayacağı açıklandı. Japonya işbirliği ile üretilecek Sinop santrali için de çalışmalar devam ediyor.
Akkuyu Nükleer Enerji Santrali'nin 2019'da enerji üretmeye başlayacağı açıklandı. Japonya işbirliği ile üretilecek Sinop santrali için de çalışmalar devam ediyor.

1992’de hükümet, dünyadaki büyük nükleer santral işletmecisi firmalarına davet göndererek, 2002 yılında devreye alınacak 1000 MW gücünde bir nükleer santralın Yap-İşlet-Devret sisteminde kurulması için teknik ve mali konularda bilgi istedi. 1993 başında da, Akkuyu Nükleer Santralı Projesi Resmi Gazete’de yayınlanarak tekrar yatırım programına alındı. Akkuyu macerası, iptal edilen ihaleler, mahkeme kararları ve sürekli değişen kanunlar nedeniyle hiçbir zaman ‘mutlu sona’ ulaşamadı.

Kendi mühendisimizi yetiştirdik

Nükleer enerji konusunda her açıdan dışa bağımlı olan Türkiye, en azından kendi mühendislerini yetiştirmek için adım attı ve Mart 2018’de, Rusya’da nükleer mühendislik alanında eğitim alan ilk grup öğrenciler mezun oldu. 1 ay sonra da Akkuyu Nükleer Enerji Santrali için önce inşaat ruhsatı çıktı, ardından da santralin 1.Ünitesinin temeli atıldı.

Bir gün o da olacak mı?

2020 yılı itibariyle Türkiye’nin biri Akkuyu’da, biri Sinop’ta ve biri de Trakya bölgesinde olmak üzere 3 nükleer santral projesi bulunuyor.
2020 yılı itibariyle Türkiye’nin biri Akkuyu’da, biri Sinop’ta ve biri de Trakya bölgesinde olmak üzere 3 nükleer santral projesi bulunuyor.

Türkiye’nin nükleer macerası bugün 65. yılına girdi. 2020 yılı itibariyle Türkiye’nin biri Akkuyu’da, biri Sinop’ta ve biri de Trakya bölgesinde olmak üzere 3 nükleer santral projesi bulunuyor. Ancak tüm tartışmalara ve nükleer karşıtlarının suçlamalarına rağmen elimizde halen bir nükleer santral bulunmuyor.