Eşini öldürüp beraat eden kadın konuştu: Eşimi yaraladığımda kemeri boynumdaydı

Eşini öldürüp beraat eden kadın konuştu: Eşimi yaraladığımda kemeri boynumdaydı
Eşini öldürüp beraat eden kadın konuştu: Eşimi yaraladığımda kemeri boynumdaydı

İstanbul’da kendisine şiddet uygulayan eşi Özkan Kaymaklı’yı öldürmekten 3 yıldır hapis yatan ve son duruşmada beraat eden Yasemin Ç. eşini öldürme noktasına getiren olayları anlattı.

Kendi ifadesiyle; “ne baba evinde savunabildi benliğini ne de koca evinde sahip çıkabildi vücut dokunulmazlığına”. Hamileyken kaburgaları kırıldı, upuzun siyah saçları parça parça kocasının elinde kaldı. 2014 yılının temmuz ayıydı... Şiddetine maruz kaldığı kocası Özkan Kaymaklı, bu sefer oğlunu, iddiaya göre bir ev ile araba parası karşılığında ablasına satmaya çalışıyordu.

Gazete Habertürk'ten Öznur Karslı'nın haberine göre oğlunu korumaya çalışırken kocasına bıçak çekti... Sonuç, eşinin ölümü oldu.

O dönem 1 yaşında olan oğluyla hapse girdi. Hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istendi. Her duruşmada gördüğü şiddeti anlattı. Savcı son duruşmada 24 yıl hapsini istedi. Geçen çarşamba Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde karar duruşması vardı. Son sözleri soruldu ve davası, “Ceza verilmesine yer olmadığına...” diye sonuçlandı.

"Vücudumda hiç gitmeyecek izler var"

Yasemin Ç., kendisini, eşini öldürme noktasına getiren olayları şöyle anlattı: “Nişanlılık dönemi dahil evliliğin ilk gününden beri şiddet gördüm. Eşim cahil değildi ama kalbi cahildi. Tanımıştım ama benim için geri dönüş imkânsızdı. Boşanmak istedim, yanaşmadı. Yaşadığım şeyler benzersizdi. Hâlâ kaburgam kırık. Dişlerim, çenem, parça parça olan saçlarım, bacağımdaki bıçak yarası. Vücudumda hiç gitmeyecek izler var. Eşim son dönemde borca girmişti. Oğlumuzu istemiyordu. Çocuğumuzu ablasına bir ev ve araba karşılığında satmak istiyordu. Karşı çıktım. Şiddeti daha da arttırdı. Olaydan önceki akşam oğlum ağlamaya başlayınca onu yere attı. Tepki verince bana vurdu. İkimizi odaya kilitledi. Sabah oğlum yoktu. Bez almak için onu markete götürmüştü. Eve dönüp beni görünce ‘Odadan nasıl çıktın?’ deyip kemerle boğazımı sıktı. Mahşer gününü o gün yaşadım.

"Eşim saçımı bırakmıyordu, kemer boynumdaydı"

Bir tek oğlumun ağlama sesini duyabiliyordum. Kavga sırasında masayı yere devirdi, kafasına kupa geldi. Sersemleyince boğazımdaki kemeri gevşetti. Kemeri sıkarken ‘Önce ikinizi, sonra kendimi öldüreceğim’ diyordu. O gün üçümüz de ölecektik. Kendimi savunma amaçlı kahvaltı bıçağını alıp salladım. Oğlumun yüzü, gözleri, sıçrayan kanla doluydu. Eşim saçımı bırakmıyordu, kemer boynumdaydı. Oğlumu kucağıma alıp dışarı çıktım. Arkama baktığımda karnını tutup kanepeye oturmuştu. Dışarıya çıktığımda bir güvenlik görevlisine ‘Eşimi yaraladım, bakabilir misiniz?’ dedim. İlk yardım ekipleri geldiğinde öldüğünü söylediler.”

"Çikolata için 3 gün ağlamıştı, alamamıştım"

Şok yaşadığını ifade eden Yasemin Ç., cezaevinde yaşadıklarını ise şöyle aktardı: “O an katil olduğumu sanmıştım. Cezaevine girdiğimde kendimi savunmak için yaptığımı öğrendim. Feministin ve meşru müdafaanın ne demek olduğunu hiç bilmiyordum. Yüzlerce kitap okudum. Biri bana bir şey söylerken kendimi korumayı, hakkımı savunmayı öğrendim. Cezaevinde oğlumu, hastane ve tatil yalanı ile kandırdık ilk zamanlar. Sonra alıştı. Oğlumun oyuncakları mandallar, telefon kartlarım, çöp kovasının kapağı, sigara paketleri ve pet bardaklardı. Çikolata için 3 gün ağlamıştı, alamamıştım.”

Son söz ve karar

45 gün önce yapılan duruşmada savcı- nın 24 yıl hapis istediğini dile getiren genç kadın, duruşma gününü ise şöyle anlattı: “24 yıl nasıl hapis yatarım diye düşündüm. Çocuğum ne olacaktı? Avukatım Oya Meriç Eyüpoğlu savunmamı yaptıktan sonra duruşmaya ara verildi. Nezarethanede beklerken, hâkim ve savcılardan 24 yıl lafını duydum. Mahkeme başkanı son sözümü sordu. ‘Kim ister ki böyle olsun? Ama o evden ben çıkamayacaktım’ dedim. Hâkimin, ‘Ceza verilmesine yer olmadığı...’ sözlerini duyunca anladım her şeyi. Böyle bir karar beklemiyordum. Eşyalarımı ihtiyacı olan arkadaşlarıma verdim. Yanıma sadece kadınlardan gelen mektupları ve yazdığım kitabın sayfalarını aldım.”

3 yıl süren cezaevi yaşamında kader mahkûmu arkadaşlar edindiğini, çoğunun şiddet mağduru kadınlar olduğunu söyleyen Yasemin Ç., “Şiddet onları mecbur bıraktı. Onlar için yasa çıkarılsın istiyorum. İşledikleri suçu dinleyince önce tuhaf geliyor sonra hak veriyorsun. Ben de isteyerek yapmadım” dedi.

‘Vicdan azabı yok’

Özgürlüğün tadını çıkaran ve vicdan azabı duymadığını belirten Yasemin Ç., şunları ifade etti: “Artık hayattaki tek amacım 4 yaşına gelen oğluma iyi bir hayat kurmak. Cezaevinde, Kürtçe bereket anlamına gelen ‘Argenim’ adını verdiğim bir kitap yazdım. Onu bastırmak istiyorum. Cezaevi çıkışı bütün gün gezdik, kardeşlerim ve oğlumla. Bundan sonra oğlumla birlikteyiz. Bir an önce yeni bir eve taşınmak ve çalışmak istiyorum. Oğlum 1.5 yıl yanımda kaldı. Hasta olduğu için 1.5 yıl da kardeşim ona baktı. Şimdi hiç ayrılmak yok. Oğluma her baktığımda gülüyorsa ‘Çok şükür’ diyordum.”

Gülfidan Kuşoğlu, Ayşegül Erke ve Nafiye Kaçmaz da yargı kararıyla meşru müdafaadan beraat eden isimler olmuştu.

Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >