Filmlerdeki Müslüman profili: Göçmen, sığınmacı veya “yabancı”

Filmlerdeki Müslüman karakterlerin yarısından fazlası; göçmen veya sığınmacı ya da “yabancı” olarak resmediliyor.
Filmlerdeki Müslüman karakterlerin yarısından fazlası; göçmen veya sığınmacı ya da “yabancı” olarak resmediliyor.

Southern California Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma izlenme rekoru kıran filmlerde, Müslüman karakterlere neredeyse hiç yer verilmediğini, mevcut karakterlerin ise "tehlike yaratma potansiyeli olan insanlar" olarak resmedildiğini ortaya koydu. Filmlerdeki Müslüman karakterlerin yarısından fazlası ise göçmen veya sığınmacı ya da “yabancı” olarak resmedildi. Müslüman karakterlerin yüzde 66,7’sinin Orta Doğulu veya Kuzey Afrikalı 4,2’sinin beyaz olduğu bilgisi paylaşıldı.

ABD’de yürütülen bir araştırma, son yıllarda gösterime giren, gişe başarısı yüksek 200 sinema filminde, Müslüman karakterlere neredeyse hiç yer verilmediğini ortaya koydu.

Southern California Üniversitesi araştırmacılarının yaptığı çalışma kapsamında 2017-2019 yıllarında ABD, Birleşik Krallık, Avustralya ve Yeni Zelanda’da çekilen ve gişe başarısı yüksek olan 200 film incelendi.

Çalışmada, incelenen 200 filmin yüzde 10’undan daha azına karşılık gelen 19 filmde Müslüman bir karakter bulunurken bir kelimeden fazla repliği bulunan Müslüman karakter sayısının filmlerde yer alan 8500 karakterinyüzde 2’sinden az olduğu belirlendi.

Müslüman bir erkeğin başrolü veya yardımcı oyuncu rolünü üstlendiği 5 filmin bulunduğunu tespit eden araştırmacılar, Müslüman kadın başrol oyuncusuna sahip tek filmin ise 2018 yapımı "Hotel Mumbai" olduğunu kaydetti.

  • Araştırmacılar, son yıllarda izlenme rekoru kıran filmlerde Müslüman karakterlere neredeyse hiç yer verilmediğine, mevcut karakterlerin ise "tehlike yaratma potansiyeli olan insanlar" olarak resmedildiğine işaret etti.

Filmlerdeki cinsiyet oranlarını da inceleyen araştırmacılar, Müslüman oyuncuların yüzde 76,4’lük çoğunlukla, erkeklerden oluştuğuna dikkati çekti.

Araştırmanın detaylarında Müslüman karakterlerin yüzde 66,7’sinin Orta Doğulu veya Kuzey Afrikalı, yüzde 20,8’inin Asyalı, yüzde 5,6’sının Afro-Amerikalı ve yüzde 4,2’sinin beyaz olduğu bilgisi paylaşıldı.

Çalışmanın yazarlarından Al-Baab Khan, filmlerdeki Müslüman karakterlerin yarısından fazlasının göçmen veya sığınmacı olduğunu ve “yabancı” olarak resmedildiğini söyledi.

Müslüman karakterlerin yüzde 5,6’sının Afro-Amerikalı ve yüzde 4,2’sinin beyaz olduğu araştırmada yer verilen başka bir detay.
Müslüman karakterlerin yüzde 5,6’sının Afro-Amerikalı ve yüzde 4,2’sinin beyaz olduğu araştırmada yer verilen başka bir detay.

  • Khan, “Müslümanlar dünyanın her yerinde yaşıyor ancak izleyiciler, varlıkları modern yaşamın bir parçası olan Müslümanları oldukları gibi görmek yerine yalnızca dar bir portresini seyrediyor.” ifadesini kullandı.

"Müslümanlar ekranda ya yok ya da basmakalıp, iki boyutlu tasvirlere yerleşmiş"

Araştırmaya destek verdiği bildirilen 94. Oscar Ödülleri'nde en iyi erkek oyuncu dalında aday gösterilen ilk Müslüman olan Riz Ahmed, “Ekranda sunulan Müslüman görüntüsü, uygulanan politikaları, öldürülen insanları, işgal edilen ülkeleri besliyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Pakistan asıllı aktör Riz Ahmed.
Pakistan asıllı aktör Riz Ahmed.

Ahmed, film endüstrisine yönelik eleştirilerine yer verdiği sosyal medya paylaşımında, Müslümanların ekranda yanlış tanıtılmasıyla ilgili sorunun artık göz ardı edilemeyeceğini belirtti.

Ahmed, "Ekranda Müslüman karakterlerin olumsuz gösterilmesinden ya da hiç olmamasından bıktım. Sektör değişmeli." ifadelerini kullandı.

Konuşmasında, havaalanlarında agresif sorgulama dahil zorlu deneyimlerini de anlatan Ahmed, "Müslümanların ekrandaki tasvirlerinin çoğuna bakıldığında, birkaçımızın kaydettiği ilerleme, genel bir ilerlemenin resmini çizmiyor. Müslümanlar ekranda ya yok ya da basmakalıp, zehirli, iki boyutlu tasvirlere yerleşmiştir." dedi.

Riz Ahmed, ABD'de film endüstrisinde Müslüman karakterlerin temsilini de konu alan araştırmaya ilişkin de "Veriler yalan söylemez. Bu çalışma bizlere popüler filmlerdeki sorunun boyutunu göstermekte, bunun bedeli ise kaybedilen potansiyel ve kaybedilen hayatlarla ölçülmektedir." değerlendirmesinde bulundu.