Kazakların kıtalar arası yolculuğu: Büyük Kazak Göçü

18.800 kişiyle çıkılan yolculuktan geriye 3.039 kişi kaldı.
18.800 kişiyle çıkılan yolculuktan geriye 3.039 kişi kaldı.

Altay Dağlarından başlayıp Anadolu’da biten, Doğu Türkistan ve Hindistan'dan geçen, Çin zulmünden kurtulmak için göç etmek zorunda kalan Kazakların 18 yıllık ülkeler ve kıtalar arası göç hikâyesi 1936 yılından 1954 yılına kadar sürmüştür.

Çin Halk Cumhuriyetinin kuzey batısında kalan Doğu Türkistan’da İslâmiyet 10. yüzyıldan itibaren yayılmaya başlamıştır. Etnik olarak Uygur, Kazak, Özbek, Kırgız, Tatar, Rus, Moğol, Hui (Çinli Müslümanlar) ve Han (Çinliler) yaşadığı bölge, petrol, uranyum, demir, kömür, altın, volfram, tuz, doğalgaz gibi kaynaklara sahiptir.

  • Çin’de mevcut olan 148 çeşit madenin 118 çeşidi Doğu Türkistan’dan çıkarılmaktadır. Yaklaşık 500 bölgeden petrol, 30 bölgeden doğal gaz çıkarılan Doğu Türkistan’ın petrol rezervi 8 milyar ton olarak tespit edilmiştir.

Ayrıca tarım arazileri ve hayvancılık yapılan yaylalara sahip olması Doğru Türkistan’ın Çin için vazgeçilmez olması anlamına gelmektedir. 1860 yılında Çin ve Rusya arasında imzalanan Pekin anlaşması kapsamında bölge Çin’in hâkimiyet alanında kalmıştır. Asırlardan beri Kazaklar Altay Bölgesinde hayvancılık ve konar-göçer şeklinde yaşamaktadır. Bölgedeki nüfusları 1,5 milyon civarındadır.

Godfrey Lias'ın 1956'da Londra'da yayınlanan "Kazak Exodus" kitabından, Doğu Türkistan Kazakları.
Godfrey Lias'ın 1956'da Londra'da yayınlanan "Kazak Exodus" kitabından, Doğu Türkistan Kazakları.

Mançur Hanedanlığı döneminde başlayıp, Komünist rejim döneminde sistematik şekilde devam eden asimilasyon ve baskının neticesinde milyonlarca insan hayatını kaybedip, katliama uğramıştır. Bu işgal sırasında Doğu Türkistanlı Müslümanlar 17 defa isyan edip dönemsel bağımsızlıklar kazanmıştır. Bu bağımsızlıklar kısa süreli olmuş, ordu ve devlet teşkilatı tam olarak oluşturulamadan tekrar Rusların ve Çinlilerin işgaline uğramıştır. 1949 yılına kadar kâh Rusya, kâh Çin tarafından işgal edilen bölge, bu tarihten itibaren tamamen Çin’in işgaline uğramıştır. Doğu Türkistanlı Müslümanlar, 1949-1951, 1954-1958, 1959-1963, 1965-1968 yılları arasında Komünist Çin rejiminin işgaline karşı direnmiştir.

Kazakların büyük kahramanı Osman Batur

Doğu Türkistan'ın Çinlilere karşı mücadelesinde en çok ön plana çıkan kişi şüphesiz Osman Batur'dur.

Doğu Türkistan'ın Çinlilerden ve Ruslardan kurtarılmasını kendisine amaç edinen Osman Batur verdiği dillere destan mücadele ile 1943 yılında Altay Kazakları'nın Hanı ilan edildi.

Osman Batur 1951 yılında idama götürülerken.
Osman Batur 1951 yılında idama götürülerken.

1945'e gelindiğinde Osman Batur'un önderliğinde Doğru Türkistan'ın bir kaç yeri hariç, geneli Türklerin eline geçmişti. Düzenli ve modern silahlarla donatılmış Çin ordusuna karşı sayıca az olan Doğu Türkistanlılar çok fazla karşı gelemedi ve Osman Batur 1951 yılında esir düştü ve Tung Huang şehrinde idam edildi.

Doğu Türkistan 100 yıl önceki gibi

İşgal, sömürü ve asimilasyon devam etmektedir. Çin’deki insan hakları ihlallerini sürekli gündeme getiren batılı devletler söz konusu Doğu Türkistanlı Müslümanlar olunca meseleye kayıtsız kalmaktadır. İslsm dünyasında ise meseleyle ilgi eylem ve söylem birlikteliği maalesef yoktur. Malezya, Pakistan ve Endonezya Çin Devleti ile olan ekonomik ve siyasî ilişkilerini zedelememek için Çin’in Doğu Türkistan’daki zulümlerine ses çıkarmayıp, ülkesine sığınan Doğu Türkistanlı mültecileri iade etmektedir.

10 milyon Müslüman Türk'ün yaşadığı Doğu Türkistan'da nüfusun %45'i Müslüman Uygurlardan oluşuyor.
10 milyon Müslüman Türk'ün yaşadığı Doğu Türkistan'da nüfusun %45'i Müslüman Uygurlardan oluşuyor.

Türkiye, Doğu Türkistan'daki işgal ve ihlalleri uluslararası arenaya taşıyıp, gündem olmasını sağlamıştır. Türkiye, devlet olarak halk ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte Doğu Türkistan davasına sahip çıkmaktadır. Doğu Türkistan diasporasına Türkiye’de faaliyet yapma hakkı, göçmenlere iskân ve insani yardım desteği vermektedir.

Kazak göçünün sebepleri

Çin işgali sırasında;

  1. Ürünlerin, hayvanların ve toprağın devlet izni olmadan satılması yasaklanmıştır.
  2. Halkın kazancı iş yerlerine gelen banka görevlilerince zorla bankaya yatırtılmıştır.
  3. Ahlaklı, itibar sahibi ve dindar kişiler katledilip, yerlerine ahlaksız zaaf sahibi insanlar halkın başına getirilmiştir.
  4. Herkese üç günde bir polise gidip yaptıkları hakkında rapor verme şartı getirilmiştir.
  5. İzin almadan misafirliğe gitmek, başka köy ya da şehre taşınmak yasaklanmıştır.
  6. Postanelerde mektuplar denetlenmiştir.
  7. Zayıf kişilikli insanlara katillik, cinayet, işkence metotları öğretilmiştir.
  8. Doğu Türkistan’ın demografik yapısı değiştirilip Çinli aileler yerleştirilmiştir. Müslüman halkın toprakları zorla ellerinden alınıp Çinli göçmenlere verilmiştir. Müslüman halkı asimile etmek için Çin içerisinde farklı bölgelerde iskân politikası uygulanmıştır.
  9. Bu dönemde insanlar keyfi olarak tutuklanıp, valiler tarafından idam edilmiştir.

Tahammül sınırlarını aşan bu uygulamalardan dolayı ülke içinde başlayıp, ülkeler ve kıtalar arası göçe dönüşen süreç, 1936 yılından 1954 yılına kadar sürmüştür. İlk göç kafilesi yola çıkıp Çin kökenli Müslümanların yönetiminde olan Gansu’ya ulaşmıştır. Dindaş göçmenler Gansu’da halk ve yönetim tarafından iyi karşılanıp misafir edilmiştir. Ancak Çin Hükümetinin yoğun baskısı ve huzursuzluktan dolayı Gansu’da yaşamanın mümkün olmadığına karar verilip, 1940 yılında Elishan Batur liderliğinde Hindistan’a doğru göç edilmeye başlanmıştır. Kafile, Tibet üzerinden Hindistan’a ulaşmak için yol güzergâhında bulunan dünyanın en yüksek dağlarından olan Himalaya Dağlarını ve yüksek rakımdaki oksijensiz Tibet Yaylalarını geçmek zorunda kalmıştır.

Binlerce insan, eşkıyaların ve Tibet askerlerinin saldırıları, oksijensizlik, soğuk, yeterli beslenememekten dolayı vefat etmiştir.

Ölümlerin ekserisi halk arasında "ıs hastalığı" (nefes alamayıp vücudun morarması, balon gibi şişip yarılarak can verme) olarak bilinen hastalıktan kaynaklanmaktadır. Cesetleri defnetme imkânı olmadığından dolayı dağlarda bulunan yarıklara atılmıştır. Çocuklar aşırı soğuktan dolayı develerin sırtındaki sandıklarda taşınarak muhafaza edilmeye çalışılmıştır. Zaman zaman askerlerin saldırılarına uğrayan kafileler, saldırıları geri püskürtmelerine rağmen eşyalar ve hayvanlar saldırganların elinde kaldığı için sandıklardaki bazı çocuklar kurtarılamamıştır.

Kazak mühacirlerden Hüseyin Teyci ve arkadaşları, Keşmir hükümet yetkililerinden yardım alırken, 1951.
Kazak mühacirlerden Hüseyin Teyci ve arkadaşları, Keşmir hükümet yetkililerinden yardım alırken, 1951.

Kafile bin bir güçlükle 1941 yılı ortalarında Hindistan sınırına ulaşmıştır. Hindistan sınırında Hintli askerlerle yaşanan çatışmada kafileden bir kişi esir düşmüştür. Esirin üstünden Kur’ân-ı Kerîm çıkınca Müslüman oldukları anlaşılıp, Eylül 1941’de Hindistan’a giriş yapmalarına izin verilmiştir.

18.800 kişilik kafileden Hindistan’a 3039 kişi ulaşmıştır.

Akabinde Hindistan’da 12 yıl zorlu kamp hayatı başlamıştır. Muzafferabad’ta kurulan kampta iklim değişikliği, soğuk, aşırı yağmur ve rutubetten kaynaklanan hastalıklar artmıştır. Bu duruma ek olarak kamp yönetimini ve koordinasyonunu yapan Hindu yetkililerin düşmanca tutumu Kazak Müslümanlar arasında hoşnutsuzluğa neden olmuştur. Bu durumdan haberdar olan Keşmir Müslümanları lideri Muhammed Abdullah, İngiliz makamlarına müracaat ederek kampın Muzafferabad’tan Pencap’a taşınmasını sağlamıştır. Hastalıklardan dolayı 1 sene içerinde 2000 kişi vefat etmiştir. 1941 ile 1946 yılları arasında kadınlarda kısırlaşma meydan gelip hiç doğum olmamıştır. 1942 yılında Muzafferabad, Pencap, Keşmir gibi bölgelerde yaşayan muhacirler Hint Müslümanlarının desteği ve kampanyalarıyla mülteci statüsü alınmıştır.

Büyük Kazak Göçü liderlerinden Hüseyin Teyci'nin oğlu Mansur Teyci, 8 yaşındayken göçü yaşayanlardan. Göç esnasında Himalayaları ve Tibet yaylalarını aşarken soğuktan korunmak için koyun postuna sarılıp sandıkta götürülmüş.
Büyük Kazak Göçü liderlerinden Hüseyin Teyci'nin oğlu Mansur Teyci, 8 yaşındayken göçü yaşayanlardan. Göç esnasında Himalayaları ve Tibet yaylalarını aşarken soğuktan korunmak için koyun postuna sarılıp sandıkta götürülmüş.

Kamplardan çıkıp Hindistan’da alıştıkları iklime uygun bölgelere yerleşerek yeni düzen kurulup, bazı muhacirler şehirlere taşınmıştır. Bhopal Bölgesine toplu şekilde yerleşip Kazakabad adıyla mahalle kurulmuştur. Kazak Merkezi adında dil kursu ve mesleki eğitim merkezi açılmıştır. Mesleki eğitim merkezinde deri çanta, kadınlara dikiş-nakış, çadır imalatı yapımı öğretilmiştir. İmal edilen ürünler şehirlerde satılarak gelir elde edilmiştir.

Pakistan’ın bağımsızlığı sırasında Kazaklar

İngilizler Hindistan’ı terk ederken Müslümanlarla Hindular arasına fitne tohumları ekerek ayrılmıştır. Bu süreçte Müslümanlarla Hindular arasında birçok defa çatışmalar yaşanmıştır. 14 Ağustos 1947’de Müslümanlar Hindistan’dan ayrılıp Pakistan devletini kurduğunda Kazaklar ’da dindaşları olan Pakistan halkıyla birlikte yaşamak için Pakistan’a geçmeye başlamıştır. Pakistan Hükümeti muhacirleri Hinduların terk ettiği evlere yerleştirmiştir. 6 yıl Pakistan’da yaşarken sosyal hayata adapte olup, muhacirler arasındaki birliği ve temsiliyeti sağlamak adına Kazak Muhacirleri Derneği kurulmuştur.

 “65. Yılında Türkiye’ye Kazak Göçü” Anma Programına katılan göç mağduru yaşlı Kazaklar.
“65. Yılında Türkiye’ye Kazak Göçü” Anma Programına katılan göç mağduru yaşlı Kazaklar.

Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliğiyle görüşme ve Türkiye’ye göç

1949 yılında Türkistan Çin kuvvetleri tarafından tamamen işgal edilince muhacirlerin Türkistan’a dönüş ümitleri tamamen bitmiştir. Pakistan’da kurulan Çin elçiliği bilhassa fakir aileleri ziyaret edip türlü vaatlerle kandırıp yanına çekmeye çalışmıştır. Bu sebeplerden dolayı muhacirler Türkiye’ye göç etmek için Türkiye Cumhuriyeti Pakistan Büyükelçiliği ile temasa geçmiştir. Başbakan Adnan Menderes`in başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu'nun 13 Mart 1952 tarihli kararıyla Pakistan, Hindistan ve Keşmir`deki Kazaklar iskânlı göçmen olarak Türkiye’ye resmen kabul edilmiştir. Eylül 1952`den itibaren 1954 senesine kadar 1.800 Kazak deniz yoluyla Irak’ın Basra kentine, Basra’dan karayoluyla Bağdat’a, Bağdat’tan demir yoluyla Türkiye`ye gelmiştir.

1955 yılında Niğde'nin Ulukışla İlçesine bağlı Altayköyü'ne yerleşmiş olan Doğu Türkistan'lı Kazaklar gelenek ve kültürlerini korumaya devam ediyorlar. (Fotoğraf: Ali Gümüş)
1955 yılında Niğde'nin Ulukışla İlçesine bağlı Altayköyü'ne yerleşmiş olan Doğu Türkistan'lı Kazaklar gelenek ve kültürlerini korumaya devam ediyorlar. (Fotoğraf: Ali Gümüş)

İlk etapta Zeytinburnu, Tuzla ve Sirkeci`deki göçmen misafirhanelerine yerleştirilip, konut yapımı vd. işlemler tamamlandıktan sonra Manisa Salihli, Kayseri Develi ve Yahyalı, Niğde Altayköy ve Konya İsmil`e iskân edilmişlerdir. Altay Dağlarından başlayıp Anadolu’da biten 18 yıllık göç böylece bitmiştir.