Boğaziçi Müslüman“Community”sinin ErkenEvlenme Fenomeni

Sebepleri ne olursa olsun karşımızda duran gerçek, Boğaziçili gençlerin okurken evlenmesi diye bir “fenomen”in olduğu.
Sebepleri ne olursa olsun karşımızda duran gerçek, Boğaziçili gençlerin okurken evlenmesi diye bir “fenomen”in olduğu.

Türkiye’nin genelinde ilk evliliğin yaşı giderek artarken Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken evlenmek bu kadar yaygın, hatta âdeta bir furya hâline gelmiş?

Senelerdir kınaya gidiyorum. Yirmili yaşlarının ortalarında olan birinin üniversitenin ilk yılından beri üniversite arkadaşlarının kınalarına, düğünlerine gitmesi sıradan bir şey mi? Ben açıkçası kanıksamıştım, kınaya gitmek benim için olağan bir rutin hâline gelmişti; ne zaman ki yüksek lisansımın tez döneminde okuldan biraz uzaklaştım, o zaman gerçeği gördüm. “Dışarıdaki” insanlar daha yeni evlenmeye başlamışlardı. Başka okullardaki arkadaşlarım çoktan mezun olmalarına rağmen henüz hiç kınaya gitmemişlerdi!? Demek ki gerçekten paralel evren yaratmak mümkündü.

Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi kadar kalabalık bir üniversite değil, hele de dinî hassasiyet taşıyan kişiler söz konusu olduğunda sayı daha da ufalıyor.
Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi kadar kalabalık bir üniversite değil, hele de dinî hassasiyet taşıyan kişiler söz konusu olduğunda sayı daha da ufalıyor.

TÜİK verilerine göre ilk evlilik yaşı gitgide geç yaşlara doğru ilerliyor, ancak Boğaziçi Üniversitesi bu konuda âdeta kurtarılmış bir bölge gibi. Boğaziçi’nde okuyan Müslüman öğrenciler henüz okurken evlenmek konusunda çok hevesli. Bunun da, pek tabii, kendiliğinden oluşmuş olan Boğaziçi Müslüman “community”sine bazı katkıları oluyor. Düzenli aralıklarla nişana, kınaya gitmek, nikâha/düğüne gitmek gibi. Bir de işin etkilenme, heves etme/özenme boyutu da var. Etrafında bu kadar çok evlenen ve derslerini de başarıyla verip mezun olan insan varken, bekâr olup hâlâ beş arkadaşıyla aynı evi paylaşmaya çalışıp yemekleri, temizlikleri nöbet sistemiyle yapanların aklına şu soru düşüyor: Ben neden evlenmeyeyim ki? Kolaya benziyor!

Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi kadar kalabalık bir üniversite değil, nüfus bakımın orta hâlli. Hele de dinî hassasiyet taşıyan kişiler söz konusu olduğunda sayı daha da ufalıyor. Bu yüzden kızlar ve erkekler en azından simaen birbirini tanıyorlar. Evlenenlerden bazıları eşleriyle kendi imkânlarıyla tanışmış, birbirlerini sevmiş, evlenmiş. Kendilerine mutluluklar diliyoruz. Ancak bizim dikkatimizi celbeden diğer kesim ise aracı/görücü usulü evlenenler. Boğaziçi’de Müslüman öğrencilerle ilgilenen, onlarla İslami konularda dersler yapan hayırsever bir ağabeyin hem kızları hem de erkekleri tanıması sebebiyle onları bazı konulardan birbirlerine yakıştırıp tanışmalarına vesile olduğunu biliyoruz.

Boğaziçili evli gençler de arkadaşlarının evliliklerine vesile olmak için aracılık ediyorlar.
Boğaziçili evli gençler de arkadaşlarının evliliklerine vesile olmak için aracılık ediyorlar.

Burada çok muzip yakıştırmalar söz konusu. Örneğin, diyelim ki ben İspanya âşığı bir kızım. İspanyol müziklerini dinlemeden duramıyorum, bir yandan da İspanyolcaya gönül vermişim. Bir de erkeklerden İspanyolca bilen ve İspanya’ya iş yapan bir şirkette çalışan birisi var, İspanya’ya sık gidip geliyor. İşte bu benzerlik, bizim yakıştırılmamıza ve sonunda da kerevetine çıkmamıza sebep oluyor. İki çocuk ve mutlu bir yuva da cabası.

Onun dışında Boğaziçili evli gençler de arkadaşlarının evliliklerine vesile olmak için aracılık ediyorlar.

Zaten herkes birbirini üç aşağı beş yukarı tanıdığı için evlenmek isteyen arkadaşlarının eşlerinin evlenmek isteyen arkadaşlarıyla tanışmalarına vesile oluyorlar.

Tabii bu seçimler rastgele yapılmıyor, öncesinde ciddi bir mesai mevcut. Evvela kişilerin kriterleri dikkate alınıyor. Mesela, benim yakinen bildiğim bir hikâyede arkadaşım yüksek lisansı yurt dışında yapmak konusunda hevesliydi. Başka bir arkadaşımızın da yurt dışında doktora yapan, yurt dışında uzun süreler kalmaya niyetli ve evlenmek isteyen bir arkadaşı vardı. Arkadaşları, yurt dışında okumak isteyen bu iki gencin tanışmasına vesile oldu. Yani, buradaki ortak kavramımız “yurt dışında okumak” sayesinde şu an iki genç mutlu mesut bir yuva sahibi.

Burada bahsettiğim kriterler, eş seçiminde öne sürülen şartlar Boğaziçi ortamına aşina olmayan okura enteresan gelecektir. Tabii ki bunlar tek şart değil, genel olarak zaten birbirini az çok bilen, benzer aile yapılarından gelen insanlardan oluşan bir toplulukta, iyi niyetli insanlar aracı olduğu için, örneğin abdestli namazlı olmak gibi şeylerden bahsedilmiyor bile. Çünkü bu toplulukta zaten herkes belli seviyedeki ibadet ritüellerini yerine getiren kişiler. Başka kriterlerin devreye girmesi de bu yüzden oluyor.

Peki aracılık yapılan kişilerin karakterleri? Hiç mi önemli değil de o kadar konuştum, bir kez bahsetmedim? Tabii ki öyle değil, kişilerin huylarının büyük ölçüde uyuşması önemli ancak aracılık yapan insanların tecrübesine göre karakterlerin uyuşması meselesi onların öngörebileceği bir şey değil.

Sebepleri ne olursa olsun karşımızda duran gerçek, Boğaziçili gençlerin okurken evlenmesi diye bir “fenomen”in olduğu.
Sebepleri ne olursa olsun karşımızda duran gerçek, Boğaziçili gençlerin okurken evlenmesi diye bir “fenomen”in olduğu.

Bazen karakterlerinin çok uyacağını düşündükleri kişiler hiç anlaşamıyorlar; bazen de tamamen zıt karakterliymiş gibi görünen, örneğin biri çok sakin diğeri de tez canlı olan çiftler harika bir uyum yakalıyorlar. Bu yüzden arkadaşlarına aracı olan kişiler bu karakter meselesi kısmına “nasip” kısmına dâhil edip esas olarak kişilerin şahsi kriterlerine daha ağırlık vermeye başlamışlar. Çünkü insanların kriterlerini, isteyip istemediği konusunda net oldukları şeyleri değiştiremezler; ancak uyuşup uyuşmayacakları konusuna ise kendileri karışamazlar. Böylesi bir yöntemi daha sağlıklı bulmuşlar ve buradan devam ediyorlar.

  • Peki neden Türkiye’nin genelinde ilk evliliğin yaşı giderek artarken Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken evlenmek bu kadar yaygın, hatta âdeta bir furya hâline gelmiş?

Biz arkadaşlarla senelerce bunu düşündük. Hatta bir arkadaşım, ki kendisi de nişanlanmaya beş kala yoldan sapmış ve kendi deyimiyle “kurtulan” birisiydi, bunun üzerine epey kafa yoruyordu.

Harama ve helale had safhada dikkat eden aileler çocuklarını erken yaşlarda evlenmeleri için yüreklendiriyorlar
Harama ve helale had safhada dikkat eden aileler çocuklarını erken yaşlarda evlenmeleri için yüreklendiriyorlar

Kendisi Anadolu’dan İstanbul’a üniversite için gelmişti. Ona rağmen, ilk kez evliliğin böyle revaçta olduğu bir ortama giriyordu. Bir şekilde bu ortamdan etkilenmiş ve okurken evlenmek istediğini düşünmüştü. Ancak bu gerçekleşmedi ve lisans eğitimini bitirip Amerika’ya doktoraya gittiğinde “Gerçek hayat burada” dedi bana. “Evliliğin esamesi bile okunmuyor, mis gibi yaşıyorum.” Velhasıl, evliliği esasında düşünmeyen birini bile evliliğe ikna etmeye yetecek kadar güçlü bir atmosfer mevcut burada. Neden?

Akla gelen ilk sebep, İslami hassasiyetleri üst düzeyde olan gençlerin çok da başarılı olmaları sebebiyle yüksek miktarda burslar almaları ve iki kişinin çok rahat bir şekilde ev geçindirebilecek gelirleri olması belki de. Genelde üniversite sınavında ilk 100 içerisinde yer alan gençler normal KYK bursunun üç katı burs alıyor ve bu da TÜBİTAK’ın yüksek lisans bursundan daha yüksek bir miktar ediyor. İki kişi de bu şekilde burs alıyorsa okurken evlenebilmek gayet mümkün bir şey oluyor. İkinci sebep de ailelerin evlatlarının okurken evlenmelerini hem maddi hem de manevi yönden desteklemeleri.

  • Harama ve helale had safhada dikkat eden aileler çocuklarını erken yaşlarda evlenmeleri için yüreklendiriyorlar, yüreklendirmiyorlarsa bile gençler böyle bir istekle karşılarına çıktıklarında onlara mâni olmuyorlar. “Hayırlı işlerde acele etmek” olarak görüyorlar bu meseleyi.

Sebepleri ne olursa olsun karşımızda duran gerçek, Boğaziçili gençlerin okurken evlenmesi diye bir “fenomen”in olduğu. Üstelik bunu da büyük çoğunlukla, Türkiye’de son yıllarda azalma kaydettiği TÜİK verileriyle kanıtlanan “görücü” usulü ile yapıyorlar. Akıntıya karşı kürek mi çekiyorlar? Eh, sayılabilir. Peki, iyi mi yapıyorlar? Hayata erken atılma bakımından, evet.