Davranışsal bağımlılıkların değişen yüzü

​Davranışsal bağımlılıkların değişen yüzü
​Davranışsal bağımlılıkların değişen yüzü

Herkesin güzel veya yakışıklı, herkesin başarılı veya zengin, herkesin mutlu veya keyifli olduğu sosyal medya illüzyonunda kendi hayatını doluya koysa almıyor, boşa koysa dolmuyor. Suni olanı gerçek sanıp, gerçeğe suni yollardan ulaşmaya çalışıyor. Hızlı, kolay ve zahmetsiz. Gerçeğinde olmayınca tesellisi sanalında oluyor. Hızlı, kolay, zahmetsiz.

Bağımlılık dendiğinde zihnimize düşen resimler var ve bunların büyük çoğunluğu madde, alkol veya sigara ile ilgili. Tabii ki bunlar da bağımlılık ancak resmin yarısını oluşturuyor. Literatür bunlara kimyasal bağımlılıklar adını veriyor. Resmin diğer yarısında ise yakın zamana kadar kumar, cinsellik, alışveriş, spor olarak çeşitlendirilen davranışsal bağımlılıklar vardı. Ancak internetin hayatımıza girmesiyle birlikte davranışsal bağımlılıklar da değişti.

Artık online oyun, online kumar, online alışveriş, online cinsellik bağımlılıkları var. Söz konusu bağımlılıkları bu isimle adlandırmaya karşı çıkan iki grup var. Birincisi, bunların teknolojinin değiştirdiği hayatımızda kabul etmemiz gereken yeni normaller olduğunu söyleyen grup. İkincisi ise bunların yeni bir bağımlılık türü değil, eskisinin değişmiş hâli olduğunu söyleyen grup.

İddialarına bakıldığında haklı olduklarını düşündürecek tespitler var ancak mesele evrensel ve derinlemesine ele alındığında, yeni bir olgu ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.

Öncelikle bir hususun altını çizmekte fayda var. Ruh sağlığımızı tehdit eden faktörler her geçen gün artıyor. Yeni yaşam tarzı bizi topraktan, tabiattan, insandan, ilişkiden, kalbimizden, zihnimizden ve nihayetinde kendimizden kopartıyor. Toprağa değmeden, bir çiçek sevmeden günler geçiyor.

Eşyadan yana zenginleşip insandan yana fakirleşiyoruz her geçen gün. Kalbimizde farkına vardığımız duyguların sayısı ve derinliği kalbimizin kapasitesinin çok altında. Zihnimiz ise bize ait olmayan haber ve düşüncelerle o kadar dolu ki bize ait olan çok uzakta kalıyor. Sonuçta kendini unutan insanlar oluyoruz.

Kendini unutan insanın hayata tutunması, zorluklara göğüs germesi, varlığına anlam bulması ister istemez zorlaşıyor. Sonrasında bütün bunlar istatistik olarak geri dönüyor. Depresyonun ve kaygı bozukluklarının yaygınlığı tavan yapıyor. Ve tabii bağımlılıkların.

Madde bağımlılığı, alkol bağımlılığı, sigara bağımlılığı görünüyor. Ancak davranışsal bağımlılıklar, hele ki online bağımlılıklar, çok da görünmüyor. Görünse de diğer bağımlılıklar kadar yadırganmıyor, eleştirilmiyor, korkulmuyor. “Kötü alışkanlıktır, geçer”, “Bu dönemdendir, biter” gibi açıklamalar yapılıyor. Nasıl tepki verileceği, tepki verilse bile sonrasında ne yapılacağı bilinmiyor.

Öte yandan bağımlı olan için de durum zor. Her geçen gün daralan hayatında bir şeye sığınmak istiyor. Herkesin güzel veya yakışıklı, herkesin başarılı veya zengin, herkesin mutlu veya keyifli olduğu sosyal medya illüzyonunda kendi hayatını doluya koysa almıyor, boşa koysa dolmuyor.

Suni olanı gerçek sanıp, gerçeğe suni yollardan ulaşmaya çalışıyor. Hızlı, kolay ve zahmetsiz. Gerçeğinde olmayınca tesellisi sanalında oluyor. Hızlı, kolay, zahmetsiz.

Kimyasal bağımlılıkların sürecinde çok sayıda engel var. Bir kere temin için hareket etmek lazım, sonrasında para harcamak lazım, tepkilere hazır olmak ya da kaçmak için gizlenmek lazım. Ancak online bağımlılıklara giden yolda harekete geçip bir yere gitmeye gerek yok, ciddi para harcamaya gerek yok, tepki zaten yok. Bağımlılık süreci gelişirken cazip bir dünya faktör varken, mâni olacak doğru dürüst bir şey yok.

Bağımlı olduktan sonrası daha zor. Bütün bağımlılıklar için zor ancak kimyasal bağımlılıkların tedavisi konusunda yapılmış çok sayıda araştırma, çok sayıda tedavi yöntemi, çok sayıda uzman var. Online bağımlılıklar ile ilgili ise ne yeteri kadar araştırma var henüz, ne kanıtlanmış bir tedavi yöntemi ne de yeteri kadar uzman.

Davranışsal bağımlılıkların en yaygını hâline gelen ve özellikle son beş yılda ciddi anlamda artan online bağımlılıkların hâlihazırdaki boyutlarıyla ilgili söylenebilecek çok şey var ancak bu kadarla kifayet edip birkaç önemli hususun daha altını çizelim.

Online oyun bütün dünyada her geçen gün yaygınlaşıyor, Hindistan’da her üç kişiden biri düzenli olarak her gün online oyun oynuyor. Çin’de ise düzenli online oyun oynayanların sayısı 583 milyonu aşıyor. Türkiye’de ise Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin yaptırdığı bir araştırmaya göre lise öğrencilerinin %55’i düzenli online oyun oynuyorlar. %20’si 7 yaşından önce online oyun oynamaya başlamış.

%25’i her gün en az 4 saat oynuyor. Ancak yapılan araştırmalar online oyun süresi arttıkça depresyon ve kaygı bozukluğunun arttığını gösteriyor. Ve yine oyun süresi arttıkça bağımlılık riski de artıyor.

Beyin görüntüleme çalışmaları online oyunun süreç içerisinde beynin algı, yönetici fonksiyonlar, hafıza ve ödül merkezi bölümlerinde bağımlılık ile aynı tesirleri gösterdiğini söylüyor.

Online kumar ile online oyun arasında ciddi bir bağlantı oluşmaya başladı. Klasik kumarı bilmeyen ve sevmeyen yeni nesli kumara alıştırıp piyasayı uzun vadede kaybetmek istemeyen kumar endüstrisi online oyunların içine kumar öğeleri koyuyor.

Facebook’taki online oyunların %50’sinden fazlasında kumar içeriği bulunuyor. Ve yine Yeşilay’ın araştırmasına göre Türkiye’de lise öğrencilerinin %28’i her gün ortalama 107 dakikasını kumar sitelerinde geçiriyor. %8’i ise her gün 3 saatten fazla süresini online kumar sitelerinde geçiriyor. %84’ü kumarın günah ve yanlış olduğunu bilmesine rağmen oynamaya devam ediyor.

Online cinsellik ise yine büyük meselelerden biri. Yeşilay’ın araştırmasına göre lise öğrencilerinin %16’sı her gün online cinsellik sitelerine giriyorlar. %9’u asgari 2 saatini bu sitelerde geçiriyor.

Sebep olarak da ağırlıklı olarak yalnızlık ve can sıkıntısını gösteriyor. Her üçünde de (online kumar, online oyun ve online cinsellik) anne baba tutumları ve anne babaların çocuklarıyla sıcak ve yakın bir ilişkiye sahip olmamaları oldukça etkili bulunuyor.

Düzenli internet kullanan çocukların %80’inden fazlası 8-12 yaşları arasında online cinsellik ve online kumar sitelerinin reklamlarına maruz kalıyor.

Philip Zimbardo
Philip Zimbardo

Psikoloji alanında efsane isimlerden biri olan Philip Zimbardo Amerika’da gençlerin 12 yaşından itibaren düzenli online cinsellik sitelerine girdiklerini ve 20’li yaşlara geldiklerinde artık hem fiziksel hem psikolojik olarak normal bir evlilik başlatıp yürütemeyeceklerini söylüyor. Konuyla alakalı konuşulabilecek ve yapılabilecek çok şey var ama önce ciddiye almamız lazım.