Düşünen, Soran, Hayal Kuran Mimarlar : Mimarhane

​Düşünen, Soran, Hayal Kuran Mimarlar :  Mimarhane
​Düşünen, Soran, Hayal Kuran Mimarlar : Mimarhane

Tarihî yarımadayı seyir terası gibi izleyebileceğiniz bir mekânda, mimarlığın salt teknik yahut tasarımla ilgili bir meslek olmayıp, insani ve ahlaki hassasiyetler de gerektirdiğini düşünen, hasbelkader bir araya gelmiş Mimarhane ekibiyle bir araya geldik.

Tarihî yarımadayı seyir terası gibi izleyebileceğiniz bir mekânda, mimarlığın salt teknik yahut tasarımla ilgili bir meslek olmayıp, insani ve ahlaki hassasiyetler de gerektirdiğini düşünen, hasbelkader bir araya gelmiş Mimarhane ekibinden Mustafa Tutar, Melike Özyurt, Cansu Beyhan, Rumeysa Çakmak, Behiyye Yılmaz ve Furkan Sağdıç ile sıcak bir sohbet gerçekleştirdik.

Mimarhane kimdir neler yapar, kimleri alır içine?

Mimarhane, güzel ve yaşanabilir şehirler, iyi ve nitelikli mekânlar oluşturmayı hedefleyen öğrencilerden, tasarımcılardan ve destekleriyle yanımızda olan gönüllü şahıslardan müteşekkil bir oluşum. Teknik tanım vermek gerekirse, Mimar Sinan Mühendisler Birliği’nin kurduğu ve Mimari Araştırmalar Enstitüsü’nün destek verdiği, mimarlık öğrencilerine yönelik, dört yıl süreli, tamamlayıcı bir eğitim programıdır.

İlk eğitim planları netleştikten sonra Ocak 2018’de programa, İstanbul ve yakın çevresindeki üniversitelerin mimarlık, iç mimarlık, peyzaj mimarlığı veya şehir planlama bölümlerinin birinci sınıfında okumakta olan yaklaşık 300 kişi başvurdu.

Farklı üniversitelerden programa kabul edilen 33 öğrenciyle, 2018 yılının şubat ayında ilk dersimize başladık. Derslerimiz haftada bir gün ve ücretsiz olmak üzere tüm eğitim yılı boyunca devam ediyor.

Kariyer tamamlama programı bir nevi çıraklık dönemi mi?

Buradaki hemen herkesin kendi eğitim sürecinde eksik veya yanlış olduğunu hissettiği noktalar vardı. Mimarlık eğitimindeki modernite vurgusu, iyice kronikleşmiş olan Doğu-Batı gerilimi ve kendimizi bunun içinde nereye koyacağımızı bilmeyişimiz, bunların yanında teknik derslerin uygulamadan kopuk ve teorik yapısı nedeniyle mesleki konularda yetersiz hissetmemiz bu meseleler arasında sayılabilir.

Kendi tecrübelerimiz ve istişare ettiğimiz insanların önerileri doğrultusunda öğrencinin mevcut okul müfredatından maksimum fayda elde etmesi ve bir mesleki sorumluluk duygusu kazanması için uğraşıyoruz, kariyeri değil belki ama mesleki eğitimi tamamlamayı amaçlıyoruz.

Zira başka pek çok meslekte olduğu gibi mimarlıkta da öğrenme süreci hiçbir zaman bitmiyor ve kariyer hiçbir zaman tamamlanamıyor, hayatınızın sonuna geldiğinizde geride kalan tercüme-i hâliniz kariyerinizin hülasası oluyor.

Uzman kişilerin yaşam tecrübelerinden nasıl faydalanıyorsunuz? Usta çırak ilişkisine benzer bir yapılanma söz konusu sanki

İşinin ehli birini bulduğunuzda, bu insanın irfanından payınıza düşeni alabilmeniz için, birlikte bir şeyler yapıp ortaya koymaya çalışmanız, hata yapmanız ve çokça gözlemlemeniz gerekiyor.

Bu sürecin tamamının Mimarhane çatısı altında gerçekleşmesinin mümkün olmadığını da biliyoruz, biz ancak öğrencilerin müfredatımız çerçevesinde belirlediğimiz konu ve alanlardan haberdar olmalarını sağlayabiliyor ve bu alanda iyi olan insanlarla bir araya gelmeleri için ortam hazırlayabiliyoruz..

Eğer konu öğrencinin ilgisini çekmişse, dersi anlatan hocayla iletişim kurmak ve bu irfanın peşine düşmek için öğrenci bir fırsat elde etmiş oluyor. Dolayısıyla asıl öğrenme süreci ders bitiminde başlıyor.

Mesela geçtiğimiz dönem Mimar Serkan Duman Bey’le “Yapı Malzemesi Olarak Kerpiç” adı altında bir ders yapıldı. Birkaç ay sonra öğrendik ki, öğrencilerimizden birisi Serkan Bey’le iletişime geçmiş ve ofisinde staja başlamış.

Alanında uzman kimliklerde tercihiniz mimarlar dışında kimler?

Mimari önce insanla, sonra da eşyayla ilgili. Dolayısıyla insanı yahut eşyanın tabiatını anlamaya yönelik tüm alanlar (psikoloji, sosyoloji, edebiyat, politika, malzeme, strüktür, enerji...) bir noktada mimari ile ilgili olmuş oluyor.

Fakat, bu alanların uzmanları kadar, akılları metropol hayatı ile mağşuşlaşmamış, gün doğmadan uyanan amca ve teyzeler, yapı ustaları, sanatkârlar, modernite firarileri ya da elinden faydalı işler gelen gençler de bizim için birer hoca... Ufkumuzu genişleten birçok misafiri ağırladık, ağırlamaya da devam edeceğiz inşallah.

Günümüz mimarisini geçmişin izlerini sürdükçe nasıl buluyorsunuz?

Günümüz mimarisini pek tabii buluyoruz :) Bugüne kadar insan nasıl çevresel şartların ve kendi arzularının bir neticesi olarak inşa etmişse bugün de öyle inşa etmeye devam ediyor. Ancak kabul etmek gerekir ki, insana hep daha fazla konfor, daha fazla mutluluk, daha şık bir yaşam vaad ederken, duygu dünyamızı fakirleştiren şehirler ve mekânlarla karşı karşıyayız.

Üstelik bu parlak mekânların ortaya çıkabilmesi için ihtiyaç duyulan yapı endüstrisinin ve bizatihi yapıların kendisinin, hem tabiat hem o kadar parlak mekânlarda yaşa(ya)mayan insanların hayatı üzerinde yıkıcı etkileri var. Yeryüzünü oluşturan tüm unsurların birbirine bağlı olduğunun, bir ev inşa ederken, aynı zamanda şehri imar ettiğimizin farkında değil gibiyiz.

Mimar “imar eden” iken şimdilerde “inşa eden” mi teknik olarak?

Bugün mimar, ne inşa ne de imar eden konumunda, “inşa” müteahhitlerin, “imar” politikacıların işi. Mimarlara bakacak olursak, kötü inşa edenlere yardım ve yataklık eden suç ortaklarından ve suç ortağı olmamak için direnen bir azınlıktan söz edebiliriz.

Hayallerimizdeki şehirlerde yaşamak için neye ihtiyacımız var?

Hesap etmeyi bırakıp hayal kurarak başlayabiliriz. Böylece yakın bir geçmişe kadar güzel şehirlerde yaşadığımızı hatırlayabilir ve belki de hayallerimizdeki şehirlerde yaşamanın ilk adımını atmış oluruz.

Mimarhane’yi sorunlara maya çalmak gibi düşünebilir miyiz? İstanbul dışında faaliyetleriniz olacak mı?

Sorunların direkt kendisini çözmek yerine -ki çözemeyiz- yitirilen hassasiyetleri eğitim vasıtasıyla yerine koymaya çalışıyoruz. Böyle bakınca evet, tutup tutmayacağı belli olmayan ama uzun vadede umut vadeden bir maya bu. Mimarhane’nin bir sayısal büyüklük derdi bulunmuyor fakat dert ettiği konular ülkenin ortak dertleri, eğer bu maya tutacak olursa ülkenin geneline neden yayılmasın? Ancak, nasıl yayılması gerektiği zor ve önemli bir soru, cevabını zaman gösterecek.