Hem içeride hem dışarıda yeni baba

Hem içeride hem dışarıda yeni baba
Hem içeride hem dışarıda yeni baba

Baba olmak bir seçimdir ve en başta bir başkasının çocuğu olmaktan vazgeçmekle birlikte o güne kadar yapma ihtimali olan başka şeylerden de vazgeçmeyi gerektirecektir. Bu bir erkek için iki kere zor çünkü tam anlamıyla baba olmayı destekleyen bir bedensel arzusu olduğu söylenemez, ikincisi yeni toplum düzeni erkeğe babalıkla ilgili içinde rahat edebileceği toplumsal normlar vermekten uzak.

Anne olmak, üzerine çokça konuşulan, tartışılan, ahkâm kesilen, psikoloji ve psikoterapi ekollerinde üzerine kütüphane dolusu literatür bulunan bir konu olduğu hâlde baba kavramı bu ilgiyi niyeyse hak etmemiş.

Sanal ortamda fenomen olmuş pek çok anne olduğu hâlde fenomen babalara pek rastlamıyoruz.

  • Anne rolü her bakımdan çok daha karmaşık anlamlara sahip ve yargıya açık. Bunun sosyolojik sebepleri epey uzun bir yazının konusu olabilir. Biz bu yazıda buna değinmeyeceğiz.

Annelik ve babalık rolü arasında bir ayrımın olmasını belli açılardan birinin bedensel diğerinin ise kültürel bir rol olmasına bağlayabiliriz.

Geleneksel toplumla karşılaştıracak olursak özellikle toplumun eğitimli denebilecek orta sınıfının kendi sorumluluğunu alabilmesi neredeyse otuzlu yaşları buluyor.
Geleneksel toplumla karşılaştıracak olursak özellikle toplumun eğitimli denebilecek orta sınıfının kendi sorumluluğunu alabilmesi neredeyse otuzlu yaşları buluyor.

Anne olma arzusunun kadının hormonal yapısının bir getirisi olduğunu düşünmek çok yanlış olmaz. Benzeri bir yapı erkek açısından da söz konusu aslında fakat kadının süreci kadar etkileyici ve tetikleyici değil.

Bazı yaklaşımlar kadının mansturasyon sürecinde yaşadığı depresif durumun, yumurtaların döllenmemesi ve dışarı atılması sonucu yaşanan bir yas reaksiyonu olduğunu söylüyor.

Bu, tartışmaya açık bir konu olmakla birlikte, anne olma yolculuğu boyunca kadının pek çok fizyolojik değişim yaşadığını göz ardı etmemiz mümkün değil.

Bütün bunları anlatmamın sebebi, anne ve baba rolünün üstlenilmesi konusunda kültürel olarak benzer süreçlerden geçen kadın ve erkeğin rollerinin değişiminde “babalık” rolünün daha problematik görünüyor olmasının bununla ilişkili olabileceğini düşünüyor olmam.

İkinci bir konu da değişen toplum normlarıyla birlikte kadının daha yetişkin hâle geldiği söylenebilecekken, erkeğin ise çocuk rolünde kalmasının farkında olmadan daha çok destekleniyor oluşu olabilir.

Hem kadın hem de erkek açısından belirsiz olan her zaman korkutucudur.
Hem kadın hem de erkek açısından belirsiz olan her zaman korkutucudur.

Geleneksel yapıdan daha bireysel ve modern düzene geçerken erkek, konumunu belirlemekte zorlanıyor gibi.

Baba dediğimiz zaman akla koruyan, kollayan, sınır koyan bir otorite figürü geldiğini düşünecek olursak ve baba rolünü de bu açıdan değerlendirdiğimiz düşünülürse, bir erkeğin sözünü ettiğimiz şekilde baba olabilmesi için kendi olgunlaşma sürecini tamamlamış olmasını bekleriz.

Bu süreç, kendi sorumluluğunu almış, karar verme kapasitesi gelişmiş bir birey demek. Yine geleneksel toplumla karşılaştıracak olursak özellikle toplumun eğitimli denebilecek orta sınıfının kendi sorumluluğunu alabilmesi neredeyse otuzlu yaşları buluyor.

Kendi çocuk rolünden çıkamamış birinin baba olmasını, daha da ötesi baba olmayı istemesini beklemek pek makul bir talep gibi görünmüyor.

Bugün çoğunlukla bir erkekten beklenen geleneksel rolündeki koruyucu kolaycılığı sürdürürken bir taraftan da kadınla eşit haklara sahip olduğunu kabul etmesi. Bu erkek açısından nerede duracağını tam bilemediği ikircikli bir alanın oluşmasına sebep oluyor.

Hem kadın hem de erkek açısından belirsiz olan her zaman korkutucudur.

Nerede duracağını bilememek. Geleneksel toplumda erkek evin dışındadır. Modern toplum erkeğin evin içinde de olmasını istiyor.

Değişen şartlar açısından düşünülecek olursa bu oldukça makul bir istek fakat yeni kuşak erkekler, henüz bu yeni “baba” rolünü tam olarak yaratabilmiş ve içselleştirebilmiş değiller. Burası önemli bir gerilim noktası.

Bu gerilim aşıldığında aslında erkeğin hem evin dışında hem evin içinde sorumluluk almaktan haz duyması kaçınılmaz çünkü yaradılışın bir gereği olarak insan yetişkin olduğunu, verebildiğini, üretebildiğini hissettiği oranda daha mutmain hâle gelir.

Baba olmak istemeyen bir erkek sevgili, koca, baba, erkek çocuk rollerindeki bileşenleri yerli yerine oturtamamış demektir.

Burada yalnızca erkeğin değil insanoğlunun önemli bir potansiyeli devreye giriyor. İrade, sorumluluk ve seçim yapma becerisi. Bunu öğrenmenin en iyi yolu bedel ödemektir. Yaptığı davranışın ya da işin olumlu ya da olumsuz sonucunu yaşamamış biri seçim yapmayı, bir şeyi seçip başka bir şeyden vazgeçmeyi büyük ihtimalle öğrenemeyecektir.

Baba olmak bir seçimdir ve en başta bir başkasının çocuğu olmaktan vazgeçmekle birlikte o güne kadar yapma ihtimali olan başka şeylerden de vazgeçmeyi gerektirecektir. Bu bir erkek için iki kere zor çünkü tam anlamıyla baba olmayı destekleyen bir bedensel arzusu olduğu söylenemez, ikincisi yeni toplum düzeni erkeğe babalıkla ilgili içinde rahat edebileceği toplumsal normlar vermekten uzak.

Muhakkak her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Geleneksel toplum erkeği evin ve çocuğun uzağına itmişti. Bu aslına bakılırsa erkek için oldukça izole ve gerçekleştirmesi güç bir roldü.

Zayıf taraflarını gösteremediği ve her zaman güçlü olmaya zorlandığı için pek çok ruhsal bozukluk potansiyelini içinde barındırıyordu.

Bu açıdan baktığımızda zamanla erkeğin de bir insan olduğu gerçeğini görmeye başlıyor olabiliriz ve bu yeni babaya dokunup onu sevme fırsatıdır aynı zamanda.

  • Tabii ki tersinden düşündüğümüzde ise yıllardır izole hâlde yaşamış ve dış dünya denilen sürgüne gönderilmiş erkeğin yuvasında kendine bir yer bulabilmesidir.

Kuşaklar boyu aktarılmış olan mesafeli ilişki modelinin, yarı tanrı olan dokunulmaz babanın yerini hem ruhsal hem fiziksel olarak dokunulan bir ilişkiye bırakabilmesi için önemli bir fırsattır.