İnsan, hayat, mimari

Bugünün ve yarının camiisi
Bugünün ve yarının camiisi

Bugünün ve yarının camiisi

Mahallemizde, Fatih döneminden kalma bir cami var. İki sene kadar sürecek bir restorasyonda. Caminin avlusu zamanla küçülmüş, yanına imam için bir gecekondu lojman kondurulmuş, haziresinin önemli bir kısmı vaktinde yola gitmiş, caminin içindeki bir iki kapının nereye açıldığını bilense yok. Bu bir cümlede özetleyiverdiğim değişiklikler, zamanında önemli itirazlara ve huzursuzluklara yol açtı mı bilmiyorum. Bildiğimse, caminin mevcut hâliyle mahalledeki hayatın önemli bazı yüklerini taşımayı sürdürdüğü: Yazın elifba kursları düzenlendi, mahalleli camide buluştu tanıştı, bazı cenazeler camiden kalktı. Sadece bu kadar değil, birkaç evsiz, revakların altını ve caminin tuvaletlerini kullanmayı sürdürdü. Görünen o ki, camilerin yaşadığı badireler ne olursa olsun, mahalleli camilerin kalan kısımlarını ve işlevlerini yaşatmayı başardı.

Bu özet, aslında bizim modernleşme maceramızın bir kısmını da aydınlatıyor. Geçmişin, belli paradigmalarının ve yaklaşımlarının eserleri olan camiler, modernleşme dönemimiz boyunca ihmal edilmekle ihya edilmek, işlevlerinin tartışılmasıyla yaşatılması arasındaki gerilimin hattında yaşayıp gittiler. Halk, beklentilerini düşük tutarak, camilerin mevcut hâllerini kendi acil ihtiyaçları için uyarlamaya çalıştı. Bunu yaparken mükemmeliyetçi değil, oportünist olmak zorundaydı.

Ama artık bunca restorasyon, bunca cami inşaatı, cami mimarisiyle ilgili güncel yaklaşımların tartışıldığı bir ortamda, “ne kurtarsak kârdır” evresinden başka bir evreye geçmek zorundayız: Bugünün ve yarının camisini tartışmak. Çarşının, kadının, erkeğin, eğitimin değiştiği bir dönemde, yeni cami, yarının camisi nasıl olmalı? Camide vazgeçemeyeceğimiz ve terk edebileceğimiz unsurlar, değiştirmemiz gereken unsurlar nelerdir? Yeni sosyoloji bize nasıl bir camiyi haber veriyor? Ya ekolojik tartışmalar camileri nasıl etkileyecek?

Nihayet’in bu sayısını bu sorulara ayırdık. Buyurun tartışmaya.