Fuzûlî’nin Türkçe divân dibâcesinden

Kırk Ambar-Fuzûlî’nin Türkçe Divân Dibâcesi’nden  ​
Kırk Ambar-Fuzûlî’nin Türkçe Divân Dibâcesi’nden ​

Zaman zaman şiir sevdası diğer davranışlarıma galip gelip grup grup Leylâ gibiler, Mecnun gibi, şiir dinlemek için başıma üşüştüler.

Nazım denizleri ve okyanusları sakinlerinin ümit gemisi, “Şairlere, ancak doğru yoldan ayrılmakta fazlasıyla azıtanlar uyar” boğulma dalgalanmasının ümitsizlik anaforunda batmış iken “Ancak iman edip de iyi amelde bulunanlar hariç” istisnası zincirini bırakıp İslam şairlerini sıhhatli ve güvenli bir şekilde kurtuluş sahiline çeken o sözü yaratan ve konuşan Allah’a sınırsız hamdler olsun.

Ve nazım besmelesini Kur’ân’ın tepesine taç edip irfan ve idrâk sahiplerinin kalplerinin tarlalarına vezinli söz sevgisi fidanını dikip sırlar mahzeni olarak yaratan o gök ve yer nazmının şairi Allah’a ölçüsüz şükürler olsun… …

Ve, şiir sanatını “Biz ona şiir öğretmedik, bu ona yakışmaz da” diyerek tabiatlerin dışına kovmuşken hikmet söyleyen dili “Şiirin öylesi vardır ki hikmetin ta kendisidir” şeklindeki gönlün beğendiği sözüyle hâl ehlinin kalplerinin mukabûlü eden o mucize düzenli sözün muhatabı Hz. Muhammed’e sayısız selamlar olsun.

Ve yüz çevirmeleriyle şiirin rütbesi ihanet payesinde kalmış iken pek şerefli mesut intisab zinciriyle sonunda itibar derecesine ulaşan o peygamberler nazmının kafiyesine sonsuz ve riyasız övgüler olsun… …

Yaratılış sayfasında önceliksiz günü başlangıcından, kader kalemi nazım sevgisi yazısını yazmış bulunan ve tabiat bahçemde yaratılış başlangıcından, ölçülülük sevgisi tohumu ekilmiş olan benim, o kavuşma noktasından uyum bulutundan tabiat fidanım nem çekip nazım kabiliyeti çiçeklerini ortaya koydum. Ve mahfilin havasından yaratılış gülfidanım boydan boya yeşerip mizaç tarlamda şiir zevkinin gülü bitti...

Devamlı olarak kendinden geçmiş bülbül gibi sarhoş oldum ve güzellere karşı şakımaya yaratılış kabiliyetimde izin buldum. Tabiat ufkuma ölçülülük hilali doğup o güneş gibi güzellerden şevk nuru kazanmam günden güne o derece fazlalaştı ki az zamanda nazmımın nurları ışıkları ile pek çok şehir ve vilayet doldu. …

Zaman zaman şiir sevdası diğer davranışlarıma galip gelip grup grup Leylâ gibiler, Mecnun gibi, şiir dinlemek için başıma üşüştüler. Ve şairliğim sağlamlaştı. Nazmımın sesi ile âlemler doldu ve tam şöhret buldu.

(Tahir Üzgör, Türkçe Dîvân Dîbâceleri’nden alıntı)