Kokunun iyileştirici gücü : Aromaterapi

​Kokunun  iyileştirici  gücü :  Aromaterapi
​Kokunun iyileştirici gücü : Aromaterapi

Kokuların büyülü dünyasına adım attığınızda sizi bekleyen âlemin büyüklüğü ve zenginliği karşısında şaşkınlığa uğrarsınız. Biraz ilerledikçe bu dünyanın sadece hoş rayihalardan ibaret olmadığını, şifa veren bir yönünün olduğunu keşfedersiniz. Çeşitli çiçeklerden, otlardan, meyvelerden, yapraklardan, kabuklardan, köklerden ve ağaçlardan elde edilen uçucu yağlar, geleneksel tıbbın mütemmim cüzü olarak da adlandırılabilir. Peki kokular bizi gerçekten iyileştirebilir mi? Aromaterapiye göre, evet.

  • a rose, by any other name would smell as sweet.”*
  • William Shakespeare, Romeo and Juliet

Aromaterapide kokulu uçucu yağlar sağlığı korumak, hastalıkları engellemek ve tabiri caizse beden, zihin ve ruh dengesini sağlamak amacıyla kullanılıyor.

Alternatif değil, tamamlayıcı tıp olan aromaterapi, geleneksel şifa metotlarıyla birlikte uygulandığında vücudun hem kendi kendisini iyileştirmesine yardımcı oluyor hem de hastalıkların daha ortaya çıkmadan önlenmesine katkı sağlıyor.
Alternatif değil, tamamlayıcı tıp olan aromaterapi, geleneksel şifa metotlarıyla birlikte uygulandığında vücudun hem kendi kendisini iyileştirmesine yardımcı oluyor hem de hastalıkların daha ortaya çıkmadan önlenmesine katkı sağlıyor.

Aromaterapi bu anlamda bütüncül bir tedavi yöntemi; sadece bedenimizde meydana gelen rahatsızlıklarla ilgilenmiyor. Beden, zihin ve ruhun bir bütün olarak algılandığı kadim zihniyetin ürünü olduğundan bedendeki hastalıkların zihinde ve ruhta karşılığının olduğu bilinciyle bitkilerde şifa aranıyor ve bu doğrultuda bir tedavi yöntemi izleniyor.

Alternatif değil, tamamlayıcı tıp olan aromaterapi, geleneksel şifa metotlarıyla birlikte uygulandığında vücudun hem kendi kendisini iyileştirmesine yardımcı oluyor hem de hastalıkların daha ortaya çıkmadan önlenmesine katkı sağlıyor. Bunun dışında uçucu yağlar, kişisel bakım, koku ve gıda sektöründe de sıklıkla kullanılıyor.

Aromaterapi kavram olarak yaklaşık yüz yıldır hayatımızda olmasına rağmen uçucu yağların terapötik, spiritüel ve kozmetik maksatlarla kullanılmasının en az beş bin yıllık bir tarihi var. Hatta bitkileri inceleyen ve bitkilerin şifa amaçlı kullanım alanlarını tespite çalışan herboloji çok daha eski bir tarihe dayanıyor.

Hinduların en eski kutsal kitaplarından olan Vedalar’da yüzlerce kokudan ve aromatik üründen bahsediliyor, aynı zamanda bunların tedavi edici özellikleri de sıralanıyor. Hintlilerin meşhur Ayurvediktıbbında da Vedalar’da anlatılagelen uçucu yağlar, bitkiler ve kokularla tedavi önemli bir yer tutuyor. Ayurvedik tıbbın en mühim öğelerinden birisi, bölgedeki ağaç ve bitkilerden elde edilen uçucu yağları kullanarak aromatik masaj uygulaması.

Geleneksel Çin tıbbında da aynı şekilde tedavi yöntemi olarak uçucu yağlarla masaj yapılması öneriliyor.
Geleneksel Çin tıbbında da aynı şekilde tedavi yöntemi olarak uçucu yağlarla masaj yapılması öneriliyor.

Geleneksel Çin tıbbında da aynı şekilde tedavi yöntemi olarak uçucu yağlarla masaj yapılması öneriliyor. Antik Yunan’da da özellikle mental hastalıkların uçucu yağlarla tedavi edildiği biliniyor. Yunanlardan bu geleneği tevarüs eden Romalılar da yağlarla tedavinin nasıl olacağını detaylı bir şekilde anlatan bir bölüm ihtiva eden Dioskorides’in tıp kitabını bin yıldan uzun süre temel tıp kitabı olarak kullanıyorlar.

Müslüman dünyada İbn Sina, aromaterapi ve uçucu yağlar denince akla gelen ilk isimlerden. O kadar ki aromaterapiyle ilgili kitaplarda tarihçenin anlatıldığı kısımlarda coğrafya ya da tarih bazında bölümlendirme yapılırken İbn Sina için şahsi bir bölümlendirme yapılıyor.

Onun bitkilerden uçucu yağ elde etme tekniklerinde uzmanlaşması, özellikle de damıtma tekniğini mükemmelleştirmesi ve beş yüzden fazla bitkinin kullanım alanlarını bulup onlardan elde edilen yağların hangi hastalıkların tedavisinde kullanılabileceğini tespit etmesi onu aromaterapi alanında bu kadar kıymetli kılan etmenler.

Aromaterapinin terim olarak 1920’lerin sonlarında Fransız kozmetik kimyager René- Maurice Gattefossé tarafından kullanılmasından bu yana aromaterapi uygulamaları yaygınlık gösteriyor ve bağlantılı olarak uçucu yağların kullanım alanı da genişliyor.

Günümüzde aromaterapi, gelenekten miras kalan bilgi birikiminin modern şekilde uygulanmasından ibaret. Bunun için de günümüz aromaterapisi, geleneksel aromaterapiden farkını ortaya koymak için sıklıkla klinik/tıbbi, estetik/kozmetik, bütüncül/naturopatik olarak adlandırılıyor.

Bazen de uçucu yağların uygulanma yöntemine göre kategorize ediliyorlar: Bazı uçucu yağlar dâhilen uygulama yapıldığında faydalı olurken, bazısını ise ağızdan almak gerekiyor. En çok da koklamak suretiyle şifa bulunuyor uçucu yağlarla.

Ancak uçucu yağların üzerimizdeki etkisi hem fiziksel hem de psikolojik olduğundan bu gibi kategorizasyonlar aslında sıkıntılı. Bütüncül bir tedavi yöntemi sunan aromaterapiyi kategorilere ayırmadan fiziksel, duygusal, zihinsel ve manevi etkilerini bir arada düşünerek bir tedavi yöntemi uygulamak gerekiyor.

Uçucu yağların kokusunun yoğunluğu ya da kesifliği kullanan kişilerin memnuniyetini doğrudan etkileyen bir unsur.
Uçucu yağların kokusunun yoğunluğu ya da kesifliği kullanan kişilerin memnuniyetini doğrudan etkileyen bir unsur.

Uçucu yağların kokusunun yoğunluğu ya da kesifliği kullanan kişilerin memnuniyetini doğrudan etkileyen bir unsur. Uçucu yağlar bu anlamda üçe ayrılıyorlar: üst nota, orta nota (kalp notası) ve dip nota. Bazı uçucu yağlar üç ya da iki kategoriye birden dahil edilebilse de hepsi en az bu üç kategoriden birine girmek zorunda. Esasında uçucu yağların bu şekilde sınıflandırılması tamamen nesnel bir veriye dayanmıyor.

Kokuların ne kadar süre kalıcı olup olmadığıyla alakalı bir kategorizasyon olduğu için ölçülmesi çok zor, ancak yağların genelgeçer sınıflandırması üç aşağı beş yukarı herkes tarafından kabul görmüş durumda. Üst notadaki yağlar kokusu en kesif olan yağlar. En güçlü uçucu yağlar olan bu grubun kokusunun kalıcılığı yirmi dört saat kadar sürebiliyor.

Çay ağacı, limon, nane, portakal çiçeği yağı üst nota yağlar. Orta notalar aromaterapide kullanılan uçucu yağ karışımlarının çoğunluğunu oluşturan yağlar. Kalıcılıkları üst nota yağlardan daha uzun, üç güne kadar kokularını duymak mümkün. Melisa ve biberiye orta nota yağlara örnek verebiliriz. Dip nota yağların ise kalıcılıkları bir hafta kadar sürüyor.

Dip notanın yoğunluğu aromaterapide kullanılan karışımı derinleştirip zenginleştiriyor. Ylang-ylang, sandal ağacı ve patchouli yağı bu grupta. Özet olarak, üst notalar ilk anda fark ettiğimiz kokuları oluştururken, günler sonra hâlâ burnumuza gelen koku dip nota kokusu oluyor.

Peki aromaterapinin modern tıbbın bu kadar geliştiği çağımızda insanlar tarafından bu kadar itibar görmesinin nedeni ne? Bir sebep olarak uçucu yağların büyük çoğunluğunun hiçbir yan etkisinin olmamasını gösterebiliriz. Malumunuz, baş ağrısı gibi sıklıkla yaşadığımız bir rahatsızlık için dahi kullanılan ilaçların prospektüsleri uzar da gider. Ancak modern tıpta kullanılan ilaçların aksine uçucu yağlar tamamen sağlıklı ve yan etkileri olmadığından güvenilirdir.

Ayrıca bir uçucu yağı pek çok hastalığın tedavisinde kullanabildiğimizden aynı zamanda kullanışlıdırlar da. Mesela lavanta yağı her aromaterapi kitabının ilk olarak ele aldığı uçucu yağlardandır. Muhakkak her evde bulunmalı diye bahsedilen lavanta yağı, yaralara iyi gelmesinin yanı sıra antidepresan özelliği de gösterir. Stresi azaltması ve bizi sakinleştirmesi için lavanta yağını hafifçe koklamak ya da odanın muhtelif yerlerine sıkarak havaya karışmasını sağlamak yeterlidir.

Ayrıca aromaterapi sadece tedavi edici değil, koruyucu yöntemler içermesiyle de insanların ilgisini çekmektedir. Kişinin maddi manevi her türlü sıkıntısını bütüncül yaklaşımla giderip yeni rahatsızlıkların ortaya çıkmasını engelleyen bir yaklaşımı vardır aromaterapinin. Bu popülerleşmenin sebepleri arasında muhakkak “doğaya dönüş” furyasını da söylememiz gerek.

Beton dünyada sıkışıp kalan, modern olan her şeyden bunalan insanların bir tepki olarak geleneksele, ilkele, “alternatif”e yönelmesi olağan.
Beton dünyada sıkışıp kalan, modern olan her şeyden bunalan insanların bir tepki olarak geleneksele, ilkele, “alternatif”e yönelmesi olağan.

Beton dünyada sıkışıp kalan, modern olan her şeyden bunalan insanların bir tepki olarak geleneksele, ilkele, “alternatif”e yönelmesi olağan. Günümüzde new age akımlarının Batı’da geniş takipçi kitlesi bulması da bu durumla bağlantılıdır. Modern ve bilimsel olana karşı çıkarak, belki de istemsiz bir şekilde, çareyi doğada, bitkilerde, geleneksel tıpta, kadim bilgilerde arayan insanların yeni odak noktasıdır aromaterapi.

Uçucu yağların kullanımı ve aromaterapi hakkındaki farkındalık dünyada olduğu kadar Türkiye’de de artmaya başladı. Aromaterapiyle alakalı derneklerde bu konuda eğitimler uzun zamandır verilmekte ancak son zamanlarda üniversitelerde bu konuda eğitimler düzenleniyor, hatta ilgili yüksek lisans bölümlerinde aromaterapi ders olarak okutuluyor.

Bu olumlu duruma rağmen hâlen ülkemizde kaliteli uçucu yağlara ulaşmanın çok zor olduğunu kabul etmek gerek. Özellikle Türk üretici sayısı epey az. Organik tarım yoluyla ilgili bitkiyi üretmek ve organik koşullarda uçucu yağı temin etmek gerekiyor; bunun yanında tüm bu süreçler tarafsız bir kuruluş tarafından analiz edilmeli.

Ülkemizde bu yönden çok fazla eksiğimiz olduğundan her elimize geçen, özellikle çok uygun fiyatlı uçucu yağlara şüphe ile bakmakta fayda var. Ancak yine de yüksek standartta ürünler üreten kaliteli aromaterapi markalarımız da mevcut. Bundan sonrası aromaterapi meraklılarının işi…

*gülün adı gül değil de başka olsaydı, yine aynı güzellikte kokacaktı.