Sen okuduğunsun aslında

Televizyonun kitaba düşman olup olmayacağı tartışması ‘devlet televizyonu’ günlerinde başlamadı elbet, özel kanalların çoğalması ve 24 saat kesintisiz yayın anlayışının yerleşmesinden sonra başladı.
Televizyonun kitaba düşman olup olmayacağı tartışması ‘devlet televizyonu’ günlerinde başlamadı elbet, özel kanalların çoğalması ve 24 saat kesintisiz yayın anlayışının yerleşmesinden sonra başladı.

Boş zamanlarını kitap okuyarak değerlendirmeyi umut eden insanların hiç boş zamanı olmadığı gibi; kafa dağıtmak için dizi izleyenlerin de kafaları hiç toparlanmaz diyerek son noktayı koyalım. Siz siz olun hayatınızdan dengeyi eksik etmeyin, tek besinle beslenmeyin. Unutmayın ne düşünüyorsanız O’sunuz. Ne görüyorsanız, ne okuyorsanız O’sunuz!

Hayatımıza giren her yeni teknoloji, kitap eşliğinde tartışılıyor. Önce televizyon üzerinden yapıldı bu tartışma, şimdilerde internet üzerinden gündemde.

Akıllı telefonlar, tablet, sosyal medya, bilgisayar oyunları eşliğinde ‘online hayata’ geçilince; İnternet, kitap okuma alışkanlığına ket vuruyor, çocuklar kitaptan uzaklaşıyor tartışmaları/şikayetleri başladı.
Akıllı telefonlar, tablet, sosyal medya, bilgisayar oyunları eşliğinde ‘online hayata’ geçilince; İnternet, kitap okuma alışkanlığına ket vuruyor, çocuklar kitaptan uzaklaşıyor tartışmaları/şikayetleri başladı.

Televizyonun kitaba düşman olup olmayacağı tartışması ‘devlet televizyonu’ günlerinde başlamadı elbet, özel kanalların çoğalması ve 24 saat kesintisiz yayın anlayışının yerleşmesinden sonra başladı.

Akıllı telefonlar, tablet, sosyal medya, bilgisayar oyunları eşliğinde ‘online hayata’ geçilince; İnternet, kitap okuma alışkanlığına ket vuruyor, çocuklar kitaptan uzaklaşıyor tartışmaları/şikayetleri başladı.

Niçin kitap okuruz? Bilgi sahibi olmak için. Yazının icadının bilgeliği öldürdüğüne dair bir tartışmanın Platon’a kadar uzandığını biliyor musunuz?

Derin okuma

Washington Üniversitesi Dinamik Biliş Laboratuvarında 2009 yılında insanların roman okurken kafalarının içinde neler olup bittiğini incelemek üzere beyin taramasından istifade edilerek bir araştırma yapıldı. Araştırma, okuyucuların kitap okurken karşılaştıkları her yeni durumu, zihinsel olarak taklit ettiğini ortaya çıkardı.

Eylemler ve duyular metinden alınmakta, geçmiş deneyimden gelen kişisel bilgilerle bütünleştirilmekteydi. Aktifleşen beyin bölgeleri, kitapta betimlenen aktiviteleri gerçek yaşamda hayata geçirdiklerinde hayal ettikleri ya da gözlemlediklerinde aktifleşen bölgelerle aynıydı.

Araştırmanın başında bulunan Nicole Speer “Derin okuma, hiçbir şekilde pasif bir egzersiz değildir” diye açıkladı durumu. Okuyucu, okurken kitabın kendisi haline gelmekteydi.

Düşündüğün şey olma hali

Ulusal Sağlık Enstitüsü’nde yapılan bir başka deney ise düşünce kalıplarının beynin anatomisini nasıl etkilediğine dair çarpıcı bulgular sundu. Piyano çalma deneyimi olmayan insanlara kısa sürede kısa nota dizilerinden oluşan basit bir melodi çalma öğretildi.

Devamında katılımcılar iki gruba ayrıldı, birinci grup üyelerinden bir hafta boyunca günde iki saat piyanoda o melodiyi çalması istendi. Diğer gruba ise aynı sürede piyanonun önünde oturup tuşlara dokunmadan yalnızca melodiyi çaldıklarını hayal etmeleri istendi. Piyano çalmayı yalnızca hayal edenlerin beyinlerinde fiilen tuşlara basarak çalanlarla aynı değişikliklerin olduğu sonucuna varıldı. Beyinleri hayallerinde gerçekleşen eylemlere(düşüncelere) tepki olarak değişmişti. Nörolojik olarak kişi ne düşünürse düşündüğü şey haline geliyordu.

Ne okuyorsan O’sun!

Dijital devrimin içine doğan, ebeveynlerinin elinde kitap yerine akıllı telefon gören; bazen baştan savılmak adına susturucu olarak, bazen bizim çocuk dahi galiba cümlesini kurabilmek ve gurur duyabilmek adına eline tablet ya da akıllı telefon tutuşturulan çocuklar, okul çağına yaklaştıklarında aileleri için sorun oluyor: Bizim çocuk hiç kitap okumuyor serzenişi eşliğinde.

Kurtlar Vadisi dizisinde Polat karakteri
Kurtlar Vadisi dizisinde Polat karakteri

Kitap okumayı seven, kitabın gücüne inanan bir öğretmen varsa kaderinde, çocuğun dünyası değişebiliyor. Aksi takdirde ‘çok sıkıcı ama’ girişi eşliğinde ödev olarak verilen klasikler de çocuğun kitapla tanışması için yeterli olmuyor.

Evde hiç kitap yok, varsa da çocuk okunduğuna şahit olmuyor, okulda öğretmen, hem de Türkçe öğretmeni, sıkıcı bulduğunu söylediği kitabı ödev olarak veriyor.

Popüler kültür kısmına gelelim, komedyen kitap okumayı sıkıcı bulduğunu ifade ediyor, reklamcı kitapla işinin olmadığını beyan ediyor, kitap okumayan şöhretlerin imzasıyla çıkan kitaplar peynir ekmek gibi satılıyor. Dizilerde kitap okuyan karaktere rastlanmıyor.

  • Ama neyse ki dizilerde bir nefeslik de olsa bir umut halen var. En azından elinde kitap tutan dizi karakterlerinin geçidine sahne oluyor beyaz cam. Ürün yerleştirme yasalaşmadan önce, dizi kadrosundan birinin yakınının kitabı ya da sevdiği bir kitap kadraja girerdi gizli reklam olarak. Ne zaman ki ürün yerleştirme yasalaştı, ‘duygusal’ gerekçelerle kitapla poz veren karakterlerin kökü kurudu.

Dizilerde kapağı gösterilen kitaplar yok satıyor!

İnternetten satış yapan bazı kitap siteleri “Ezel’de bahsi geçen kitaplar”, “Kurtlar Vadisi’nde okunan kitap seti” adı altında satış stratejileri geliştiriyor. AVM’deki kitapçılarda, Polat Alemdar’ın elinde tuttuğu kitap geldi mi sorusu yadırganmıyor. Çünkü diğer kitaplara raflarda birer adetlik yer ayrılırken; TV ekranında dizi aracılığıyla görücüye çıkan kitaba kocaman bir raf ayrılarak gerekli hazırlık yapılmıştır. İstenen kitap gencin eline tutuşturulur, genç kitabı okuyarak, inceleyerek değil; ayna karşısında poz vererek kararını verir.

“Bak kız, dizinin romanı çıkmış!”

Aşk-ı Memnu
Aşk-ı Memnu

Aşk-ı Memnu ile başlayan, ekrandaki her roman uyarlaması dizi için tekrarlanan “Bak kız, dizinin kitabı çıkmış” cümlesini kimseler yadırgamıyor artık. Klasikler peş peşe dizi yapılınca, dizinin sonunu merak eden televizyon seyircisinin yoğun ilgisine mazhar oluyor romanlar. Romanın önermesine, felsefesine aykırı senaryolaştırılması; yazarın tahayyül gücünün çok dışında gelişmelere sahne olması, satışları artırdığı sürece mirasçıları tarafından göz ardı ediliyor. Seyretmekle okumak asla aynı etkiyi yapmamasına rağmen, duygusal bir yaklaşımla romanların satışını artırdığı gerekçesiyle uyarlamalar destekleniyor.

Dizilerin vazgeçilmezi Tutunamayanlar

Bazı romanlar, entel bir görüntü vermek için birebirdir; bazıları da karakterin ruh halini ya da toplum içindeki yerini belli etmek için. Ki bu anlamda yerli dizilerde en çok kullanılan roman Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı. Güllerin Savaşı, Cihan’ın hayata karışamamasını herkesten uzak bir yaşam sürmesini Tutunamayanlar okuduğu sahne ile verirken; Leyla İle Mecnun’da hırsız Yavuz, görme engelli sevgilisine Tutunamayanlar’ı okurdu.

Güllerin Savaşı dizisi
Güllerin Savaşı dizisi

Oğuz Atay’ın dilini, felsefesini en çok kullanan ise Poyraz Karayel. Poyraz’ın komşusu Albay’la ilişkisi, hafiften kafayı sıyırdığı zamanlarda hayalinde Albay’la sohbet etmesi, oğluna uyurken Tehlikeli Oyunlar’ı okuması, özellikle dizinin ilk bölümlerinde romandan pasajları ezbere okumasıyla dikkat çekti. Repliklerde fazlaca hissedilen Oğuz Atay etkisiyle; bir taraftan Poyraz karakterinin şekillenmesinde başvuru kaynağı oldu, diğer taraftan ise sosyal medya gençliğini kısa yoldan ‘bizden biri’ imajıyla ele geçirdi.

Aşk ve Gurur; Kiralık Aşk’ta Ömer’in en sevdiği roman olarak görüş alanına girdi, Defne tarafından doğum gününde özel baskısı hediye edildi. O günden sonra da senaryo tıpkı romanda olduğu gibi aşk mı gurur mu sarmalına mahkûm oldu.

Leyla ile Mecnun dizisinde Yavuz karakteri
Leyla ile Mecnun dizisinde Yavuz karakteri

İlişki Durumu Karışık'ta Ayşegül, hikâyenin başında roman yazma hayalinde bir yazar adayıydı ama tek satır yazmışlığı yoktu. Murat, sinopsis yazması konusunda cesaretlendirdi, yaptığı önerilerle sinopsisleri geliştirmesini sağladı, içlerinden birinin senaryolaştırılacağını söyledi ve sen yazmalısın dedi. Ben senaryo yazmasını bilmiyorum sende örnek var mı diyen Ayşegül'e, olmaz olur mu dedi, hemen örnek senaryoyu gönderdi. Senaryo yazmayı bilmeyen, bir satır kitap okurken görülmeyen Ayşegül, birkaç gün içinde kusursuz bir senaryoya imza attı!

“Her Türk genci âşıkken şiir yazar” sözünü doğrularcasına senaryoların en büyük kurtarıcısı şiir oldu. Şehnaz Tango ile başlayan şiirli dil; uçarı Tango’nun Şehnaz’ın gönlünü şiirle alması gelenek haline geldi. Zamanla karakterlerin değil, seyircinin gönlünü alma aracına dönüştü şiir. Duygusal sahnelere imza atmak istendiğinde bazen Nazım Hikmet bazen Atilla İlhan bazen Ömer Hayyam bazen Birhan Keskin’in mısraları imdada yetişti. Tuncel Kurtiz örneğinde olduğu gibi oyuncunun etkili ses tonu varsa, okuduğu şiirin hakkını veriyorsa dizinin artı hanesine yazıldı. Tuncel Kurtiz Ezel’e; Çetin Tekindor Karadayı’ya bu manada büyük katkı sağladı.

Komedi dizisinde kitap okuyan, zekâsı ve derinliği ile dikkat çeken karakter ise 90’lı yıllara damgasını vuran Sıdıka idi. Lise mezunu, bir ev kızıydı Sıdıka, okumayı çok severdi, elinde sürekli kitap olurdu. Okumanın karşılığını da zekâsı, olaylara ve gündeme hâkimiyetiyle alırdı.

Poyraz Karayel dizisi
Poyraz Karayel dizisi

Son yıllarda Türkiye’nin en sevdiği alışkanlığı, boş zamanlarını değerlendirme enstrümanı, vazgeçemediği tutkusu olarak dizi izlemek daima bir numarada yer aldı. Polat Alemdar okudu, kitap satışları patladı; ama kitap okuyan en felsefi karakter yabancı bir diziden, Lost’tan. Uçak düşmüş, enkazdan sağ kurtulanlar ıssız bir adada hayatta kalma mücadelesi veriyor, ana karakterlerden Sawyer’in en belirgin özelliği sürekli kitap okuması. Diğerleriyle iletişim kurmaktan geri duran, uçak enkazında bulduğu kitapları değerli eşyalarla takas eden Sawyer, ismini de bir roman karakterinden almıştır. Çocukken bir dolandırıcının kurbanı olan anne babasının ölümüne yatağın altından şahitlik ettiğinde, o dolandırıcıyı bulmaya yemin eder. Dolandırıcıyı bulabilmek için dolandırıcı olmayı göze alır. Bir kadının hayatını, annesine yapıldığı gibi karartmak üzereyken vicdanına yenik düşer. Sawyer’in hikâyesinde, izinde olmakla peşinde olmak aynı kapıya çıkar; en büyük kâbusu gerçekleşir, peşinde olduğu kişiye benzer hızla. Zeki, envaı çeşit dolandırma hikâyesine imza atabilen, insanları kolaylıkla kandırabilen Sawyer, becerisini ve başarısını kitap okumaya borçludur.

  • Bazı dizilerde reklam maksatlı, bazılarında karakteri sağlamlaştırmak, bazılarında ise seyirciyi tavlamak üzere kitaba başvurulurken; fiyatlarıyla dudak uçuklatan, züğürdün çenesini yoran lüks evlerde kitaplık, kütüphane girmez kadraja. Entrika odaklı yazılan senaryolarda kapıların dinlendiği görülmesin diye merdivenli evler tercih edilir. Lüksün temsilcisi havuz olmazsa olmazlar arasında bir numarada yerini alırken; dedikodu mekanizmasının kusursuz işleyebilmesi için genişçe bir mutfağın olması şart koşulur. Entrika merkezli senaryolarda kitaba ihtiyaç hissedilmeyince, karakterin okuyanı tercih edilmeyince; kitaplık, kütüphane de ihtiyaç listesinde yer almıyor haliyle.

Boş zamanlarını kitap okuyarak değerlendirmeyi umut eden insanların hiç boş zamanı olmadığı gibi; kafa dağıtmak için dizi izleyenlerin de kafaları hiç toparlanmaz diyerek son noktayı koyalım. Siz siz olun hayatınızdan dengeyi eksik etmeyin, tek besinle beslenmeyin. Unutmayın ne düşünüyorsanız O’sunuz. Ne görüyorsanız, ne okuyorsanız O’sunuz!