Tevfik Fikret’in baba yadigârı Şehnâme’si

​Tevfik Fikret’in baba yadigârı Şehnâme’si
​Tevfik Fikret’in baba yadigârı Şehnâme’si

Yüzyıllar boyunca halktan saray seçkinlerine kadar her düzeyde tanınıp sevilen Şehnâme’nin minyatürlü nüshaları İslam görsel kültürünün ayrılmaz bir parçası olmuş, Osmanlı seçkinleri arasında da beğeniyle okunup Türkçeye çevrilmiştir.

Sizin de böyle yazarlarınız vardır mutlaka: Kitabı çıkar çıkmaz kitapçıya, hatta bazen yayınevine ya da matbaaya koştuğunuz. Beşir Ayvazoğlu benim için böyle bir yazar. Hanidir bir Tevfik Fikretbiyografisi üzerinde çalıştığını biliyordum. TÜYAP’ta yeni kitabı Fikret’i görünce hemen alıp okumaya başladım (Daha önce Şeyh Gâlib’i,Hâşim’i, Yahya Kemal’i, Tarık Buğra’yı, Florinalı’yı… anlattığı kitapları nasıl okuduysam aynen öyle: Tadını çıkara çıkara, yavaş yavaş, bitmesin diye).

Aksaray'da bir konak

Aile kökenlerinin anlatıldığı ilk bölümde Ayvazoğlu, Fikret’in babası Hüseyin Efendi’nin Aksaray Ağayokuşu’nda yaptırdığı, Rubâb-ı Şikeste şairinin çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını geçirdiği konaktan bahsederken “nefis bir hatla yazılmış, minyatürlü ve tezhipli bir Şehname yazması”ndan söz açar.

Konuyla ilgili verdiği dipnotta yazarın biz okuyucularını kitabın 50. bölümüne havale ettiğini görünce, bu Şehnâme yazmasının akıbetini öğrenmek için, merakıma yenildim ve 54. sayfaya bir ayraç koyarak 611. sayfaya atlamak zorunda kaldım.

Tevfik Fikret'in kütüphanesi
Tevfik Fikret'in kütüphanesi

Tevfik Fikret’i Aksaray’daki baba yadigârı konağında ziyaret eden Halid Ziya, rahmetli Hüseyin Efendi’nin sadece maddi anlamda zengin olmadığını, aynı zamanda selim bir zevkle doğru bir görüş kabiliyetine de sahip olduğunu söyledikten sonra sözü Şehname’ye getirir: Hüseyin Efendi, bir gün Sahaflar’dan birinde Şehname’nin teker teker, büyük, parlak yapraklar üzerine nefis el yazısıyla yazılmış, her tarafı türlü türlü, birbirinden güzel resimlerle, nakışlarla donanmış külliyatını görür.

Özel yapılmış büyük bir mahfaza içinde bulunan bu kitabı saatlerce mest olarak seyreder ve almaya karar verir. Çok yüksek bir fiyat söyleyen sahafla bir mukavele yaparak Şehname’yi yaprak yaprak alıp bedelini de taksit taksit öder.

Halid Ziya’nın, “Saatlerce bu sanat bediasının karşısında hayran olup kalmıştık” diye bahsettiği bu eser acaba Şehnâme’nin hangi nüshasıydı? Eserin Farsça orijinalinin mi yoksa Türkçe tercümesinin mi bir nüshasıydı?

Şehname nedir?

Şehname, İran’ın millî destanı ve Fars edebiyatının en büyük eserlerinden biri. Firdevsî’nin İslam öncesi İran’ın tarihini mesnevi şeklinde Farsça ifade ettiği bu eser Pîşdâdîler, Keyânîler, Eşkânîler ve Sâsânîler dönemine ait destansı olayları Cemşîd, Dahhâk, Ferîdun, Zaloğlu Rüstem, Efrâsiyâb (Alp Er Tonga), Keykâvus, Keyhusrev, İsfendiyâr, Dârâ, İskender gibi simalar etrafında ele alınır.

Yüzyıllar boyunca halktan saray seçkinlerine kadar her düzeyde tanınıp sevilen Şehnâme’nin minyatürlü nüshaları İslam görsel kültürünün ayrılmaz bir parçası olmuş, Osmanlı seçkinleri arasında da beğeniyle okunup Türkçeye çevrilmiştir.

Osmanlı sanatı tarihçilerine göre, 15. yüzyılda Timurlu ve Akkoyunlu Türkmen saray çevrelerinde istinsah edilen Şehnâme nüshalarının resimli örneklerinin hazırlanmaya başladığı bir dönemde onlarla politik ve kültürel ilişkiler kuran Osmanlı sarayında da 15. yüzyıldan itibaren Firdevsî ’nin Şehnâme’sine ilgi artmıştır. Şehnâme’nin Türkçeye ilk tercümesi Sultan II. Murad’ın emriyle yapılmıştır. Ancak müellifi bilinmeyen bu tercüme düzyazı şeklinde olup Şehnâme’nin sadece ikinci bölümünü kapsamaktadır.

Şehnâme’nin tamamı ise Türkçeye ilk kez Memlük Sultanı Kansu Gavrî’nin isteği üzerine Diyarbakırlı Şerifî tarafından manzum olarak çevrilmiştir. Şerifî, Mısır’da on yılda tamamladığı tercümesini, içindeki 62 minyatürle birlikte 1511 yılının Mart ayında Kansu Gavrî’ye takdim etmiş, hükümdar da her bir beyit için kendisine bir dinar hediye etmiştir.1

İşte Halid Ziya’nın Fikret’in konağında hayranlıkla temaşa ettiği el yazması, Şerifî’nin Şehnâme tercümesinin 17. yüzyılda Sadrazam Hafız Ahmed Paşa için istinsah edilip resimlenen bir nüshasıdır.

Derviş Abdî-i Mevlevî’nin yazdığı Türkçe Şehnâme nüshasından minyatürlü iki sayfa (New York Public Library, Spencer Collection-Turkish Ms, nr. 1, vr. 92a, 273b)
Derviş Abdî-i Mevlevî’nin yazdığı Türkçe Şehnâme nüshasından minyatürlü iki sayfa (New York Public Library, Spencer Collection-Turkish Ms, nr. 1, vr. 92a, 273b)

Hafız Ahmed Paşa için istinsah edilen 47×33 cm ebadında 591 varaklık bu nüsha, eserin Türkiye’de ve yurt dışındaki kütüphanelerde bulunan nüshaları arasında en değerlisidir; bir minyatür ve hat sanatı şaheseridir âdeta.

Nüshayı diğerlerinin içinde bu derece değerli kılan özelliklerden ilki Hattat Derviş Abdi’nin hattıdır. Aslen Buharalı olan hattat, İsfahan’da Mîr İmâd’dan nesta‘lik hattını meşk ettikten sonra İstanbul’a gelmiş, Mevleviliğe intisap ederek Yenikapı Mevlevihanesi’nde yaşamaya başlamıştı. 1621 yılında Şehnâme tercümesini nefis hurde nesta’lik hattıyla istinsah edip bitirdiğinde, masrafları 18 kese akçeyi bulan bu muazzam eser için 1000 akçe almıştı.

Muhteşem minyatürlerine gelince: 124 minyatür bulunan eserdeki tasvirlerin büyük bir kısmı 17. yüzyıl başında yapılmış, ancak eserin tasvirlenmesi tamamlanmayınca resim için ayrılan 15 yer boş kalmıştır. Sanat tarihçilerine göre 17. yüzyılda yapılan minyatürlerin bazıları Nakkaş Osman’ın bir ardılı ile Ressam Nakşî’ye atfediliyor.

Sultan'ın emri

Boş bırakılan sayfaların resimlenmesi için yaklaşık iki yüz elli yıl beklemek gerekecektir: Hat, resim ve müzikle yakından ilgilenen sanatkâr padişah Sultan Abdülaziz’in emriyle, bir yıl süren çalışma neticesinde boş sayfalar minyatürlerle bezenerek eser tamamlanır.

Osmanlı kitap sanatları konusunda değerli araştırmaların sahibi Zeren Tanındı’ya göre eklenen bu resimler, İran’da Kaçar hanedanı için çalışan ressamların üsluplarından izler taşıyor, dolayısıyla İran’dan gelen bir sanatçıya ya da o sırada saray çevresinde çalışan ressamlardan birine yaptırılmış olabilir.

Kabının içindeki II. Abdülhamid tuğralarından yazmanın Yıldız Sarayı Kütüphanesi’ne intikal edip buradan bir şekilde Sahaflar Çarşısı’na geldiği, oradan da, yukarıda Hâlid Ziya’dan naklen anlattığım gibi Tevfik Fikret’in babası Hüseyin Efendi’nin kütüb-i nefisesine dâhil olduğu anlaşılıyor.

İsmail E. Erünsal, Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar kitabında İstanbul’daki sahafların kitap temininde Saray’ın küçümsenmeyecek bir yeri olduğunu söylüyor. Mesela hediye yoluyla bazı kitaplar Saray’dan çıkmakta, hatta bir vakit sonra da çarşıda görülebilmekteydi.

Acaba Şehnâme tercümesinin sergüzeşti de Sahaflar Çarşısı’ndan Hüseyin Efendi’ye gelene kadar böyle mi olmuştu?

Bu nokta şimdilik meçhul.

Bildiğimiz: Elyazmasının Hüseyin Efendi’den sonraki akıbeti.

Beşir Ayvazoğlu, kitabının 50. bölümünü Halûk’a ayırır. Fikret’in önce Anglosakson usulünde eğitim veren Bebek’teki Community School ve Robert Kolej’e, ardından 1909 yılında mühendis olsun diye İskoçya’ya gönderdiği oğlu Halûk, 1911 yılında İstanbul’a Hristiyan olarak döner.

  • 1913 yılı ağustosundaysa bir daha ayak basmayacağı Dersaadet’ten ayrılarak Michigan Üniversitesi’nde mühendislik eğitimi için Amerika’ya gider. Fikret’in 1915’teki vefatıyla yalnız kalan eşi Nâzıma Hanım da 1924 yılında oğlunun yanına Amerika’ya gitmeye karar verir. İstanbul’dan Amerika’ya giderken yanında aldığı bazı eşyalar şunlar: İki halı, Fikret’in yaptığı iki küçük tablo ve Fikret’in baba yadigârı Şehnâme yazması!

Halı ve tablolara ne oldu bilemiyoruz ama hattı ve minyatürleriyle Osmanlı sanatının şaheserlerinden sayılan bu elyazması, Nâzıma Hanım ve Halûk tarafından Haziran 1929’da New York Public Library’ye yok bahasına satılmıştır.

1958-1959 yıllarında Amerika’da misafir profesör olarak bulunduğu sırada inceleme fırsatını yakalayan Süheyl Ünver ’in, “yüzden fazla minyatürüyle emsalini Türkiye’de görmedim” dediği bu muhteşem eser, bugün İslam el yazmaları koleksiyonundaki en değerli parçaların başında geliyor.

“Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın başından başlayabilirim.”

Kaynakça

Beşir Ayvazoğlu, Fikret, İstanbul, 2019; Serpil Bağcı, Filiz Çağman, Günsel Renda, Zeren Tanındı, Osmanlı Resim Sanatı, Ankara, 2006; M. Uğur Derman, Türk Hat San’atından Seçmeler, İstanbul, 2017; Mehmet Kanar, “Şâhnâme”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 38, s. 289-290, İstanbul, 2010; Barbara Schmitz, Islamic Manuscript in The New York Public Library, Oxford, 1992; Zeren Tanındı, “Kitap Sanatının Son Dönemleri ve Pertevniyal Sultan’ın Kitapları”, 150. Yılında Dolmabahçe Sarayı Uluslararası Sempozyumu: Bildiriler, Haz. Kemal Kahraman, İstanbul, 2007, c. 2, s. 232-234; Zeren Tanındı, “The Illustration of The Shahnama and The Art of The Book in Ottoman Turkey”, Shahnama Studies II: The reception of Firdausi’s Shahnama, Ed. Charles Melville and Gabrielle van den Berg, 2012, s. 141-158.


Dipnotlar

1Kansu Gavrî’ye takdim edilen ve Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi dönüşünde İstanbul’a getirdiği tahmin edilen iki ciltlik mütercim hattı nüsha hâlen Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndedir.