Türkiye'den ve dünyadan kitaplar

​Türkiye'den  ve  dünyadan  kitaplar
​Türkiye'den ve dünyadan kitaplar

Nihayet Dergisi, Türkiye'den ve dünyadan kitapları sizler için derledi.

Dünya ile Devlet Arasında Türk Muharrir

Tuncay Birkan’ın son dönemdeki en önemli işlerinden biri Refik Halit Karay’ın kitaplaşmamış, dergi ve gazete sayfalarında kalmış yazılarını bir araya toplamasıydı belki de. Türkçesinden her daim keyif aldığı yazarın daha çok kitabını okumak için niyetlenirken eldeki aza razı olmamış Birkan ve dönemin gazete ve dergi sayfalarında uzun bir geziye çıkmış. İlk ürünlerini Karay’ın toplu eserleriyle ortaya çıkartırken, makaleleri toplarken karşılaştığı günlük yazıların altındaki fikrî tartışmayı da Dünya ile Devlet Arasında Türk Muharriri kitabına saklamış. Cumhuriyetin kuruluşundan henüz yedi yıl sonrasında başlayan “milli edebiyat” tartışmalarına verilen cevapları, yazarların ve fikir adamlarının bu konuda söz alma biçimlerini, piyasa ve devlet karşısında takındıkları tavırları hiç dinmeyen bir merakla deşmiş Birkan. Editör dikkati ile ayrıntıları, atıfları da yerleştirmesiyle dönem çalışan tarihçi, edebiyatçı ve sosyologlar için ciddi bir döküm ortaya çıkmış. Polisiye tadında bir fikir kitabı bu ancak demin zikrettiğimiz “editör dikkati”, kitabın yapısı söz konusu olduğunda “editör gözü” ile birlikte yürümemiş anlaşılan. Şimdilik bu değini ile geçelim.

Dünya ile Devlet Arasında Türk Muharrir,Tuncay Birkan, Metis Yayınlar

Susan Sontag: Entelektüel Bir İkon

Entelektüel biyografilerde aşina olduğumuz, sıklıkla eserden yazara doğru ilerlemek, hatta çoğu zaman okur kimliğini gözetip araştırmacının metni merkeze alarak, onu aydınlatacak unsurları yavaş yavaş hayattan metne doğru çekmesidir. Zannediyorum Türkiye yayıncılığında bunun en iyi örneklerini Beşir Ayvazoğlu’nun biyografileriyle gördük. Ancak söz konusu entelektüel, yazar veya şair aynı zamanda kültürel bir ikon hâline gelmiş biriyse, onu yalnızca yazdıkları üzerinden değerlendirmeye çalışmak, onun karakterini ne kadar yansıtmış olur? Söz konusu Susan Sontag’ın biyografisi olunca bu noktaya kadar gelinebiliyor. “Sokulgan okur” kimliğini her daim canlı tutan biri için hayat, metne ışık tutmak içindir, denebilir. 1978 yılında Jonathan Cott’un Rolling Stone için yaptığı uzun söyleşide kitaplarıyla ilişkisini, zorunlu, kendinden olarak görmediğini “Eserlerimi beni ifade etsinler diye yazmıyorum. Kendimi esere ancak ödünç verebilirim.” diyen birisi için nasıl bir biyografik bakış gerekir? Everest biyografi dizisinden henüz yeni çıkan bu kitabı, dengeli bir Sontag portresi çıkartmak için mutlaka okuyun!

Susan Sontag: Entelektüel Bir İkon, Daniel Schreiber, çev. Gözde Serteser, Everest Yayınları

Ahmet Mithat Efendi’nin Kütüphanesi

Her tutkulu için özel bir merak olsa gerek: Acaba yazarın kütüphanesinde hangi kitaplar var? Bunun için konuşmalarda zikredilen kitap isimleri çıkartılır, yazarın kitaplarındaki atıflar incelenir vs. Belki çoğu okur bir süre sonra bu uğraştan sıkılıp köşesine çekiliyordur ama Özlem Nemutlu, Hâce-i Evvel’in kâğıttan evreninde gezinirken biz sıkılgan okurları da gözeterek enfes bir işe imza atmış. Ahmet Mithat Efendi’nin roman ve hikâyelerindeki karakterlerin okuma eylemine karşı tavırlarını bir araya getirmesiyle bu çalışma, -Nüket Esen’in tabiriyle- “hikâye anlatan adam”ın Bâb-ı Âli’deki ruh serencamına da bir nebze ışık tutabilecek lezzette. Tabii kitabın en keyifli tarafını söylemedik: Duvarları boydan boya kitaplıkla kaplı hayali bir odada, “Acaba Ahmet Mithat Efendi’nin kütüphanesinde bu kitap var mıydı?” diyerek elinizden tek tek eserleri geçirdiğinizi ve uygun olanları yavaş yavaş raflara dizdiğinizi düşünün. Yalnızca satır araları değil, satır altlarına da bakılarak hazırlanan bu titiz çalışma için yazarına ne kadar teşekkür etsek az!

Ahmet Mithat Efendi’nin Kütüphanesi , Özlem Nemutlu, Dergâh Yayınlar

İran’da Devlet, Din veDevrim

İran son yıllarda bir kargaşa içerisinde. Sınırlı sayıdaki güçlü grevler, protesto yürüyüşleri gündelik hadiseler hâline geldi. İslami yönetime karşı toplumun bir kesimindeki direnç oldukça dikkat çekici. Behrooz Moazami de böyle bir süreçte 18. yüzyıldan günümüze İran’ın tarihsel ve siyasal durumunu anlatıyor. İran’ın İslamîleşmesini kültürel bir süreçten ziyade tarihsel ve siyasi bir süreç olarak görüyor. Yazar, 18. yüzyıl sonunda Kaçar hanedanı döneminden 20. yüzyıl başında meşrutiyet devriminin başarısızlığa uğramasına, Pehlevi hanedanının iktidarından, Şah’ı deviren devrimin “kopuşuna” ve devletin hızla İslâmîleşmesine ve son yıllardaki demokratik reform taleplerine İran’ın son iki yüz yıllık siyasi tarihini analitik bir çerçeve içinde ele alıyor. Bu süreci Batı dışı bir modern devlet oluşum tecrübesi olarak analiz ediyor.

İran’da Devlet, Din ve Devrim , Behrooz Moazami, çev. Bahar Bilgen, İletişim Yayınları

Ağaçlar

Ağaçlar; Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Hermann Hesse’nin, tüm eserlerinin bulunduğu yirmi ciltlik baskıdan derlenmiş bir kitap... Hesse yazarken, çocukluğundan ölümüne kadar hayranlık duyduğu ve etkisinden kurtulamadığı farklı ağaçlardan bahseder. Bazen ormanda tek başına duran bir ağacı Beethoven veya Nietzsche gibi yalnızlaşmış büyük insanlara benzetir, bazen de onların sadakatini anlatmak için şiirler kaleme alır. Ağaçların fidan hâlini, çiçeklerini, yapraklarını anlatırken kendi hikâyesindeki iniş çıkışlara da şahit oluruz. Rüzgârla uğuldayan, güneşle parlayan, sonbaharla dökülen yapraklar bizim de içimizdedir. Her sayfada serpiştirilen yaprak, dal, ağaç çizgileriyle de anılarımızdaki ağaçlardan biriyle karşılaşmış oluruz.

Ağaçlar ,Hermann Hesse, çev. Zehra Aksu Yılmazer, Kolektif Kitap

Mahremiyet

Her gün daha çok dijitalleşen dünyamızda birtakım yeni “şeyler”le karşılaşıyoruz. Kendimizi bazen bu “şeyler”in bile isteye bazen ise farkında olmadan içinde buluyoruz. Hiç tanımadığımız insanlarla aramızdan kalkan mesafelerin yerini dolduran şeffaflık, mahremiyet alanımızı fazlasıyla ihlal ediyor. Oysa sürekli değişenler ve sabit kalanlarla birlikte hayatımız da devam ediyor. Peki bu hayatta ahlaki tavrımızı muhafaza ederek kalmak ne kadar mümkün? Nelerin değiştiği ve nelerin sabit kaldığının farkında mıyız? Çalışmalarıyla son yıllarda dijital dünya meselelerine dikkatimizi çeken Nazife Şişman’ın editörlüğünde hazırlanan Mahremiyet kafamızı karıştıran bu sorulara cevap niteliğinde bir derleme. Felsefe, sosyoloji, tarih, ahlak, fıkıh, tasavvuf, mimari, hukuk alanlarından disiplinlerarası bir yaklaşımla bugünün içinden yazılardan oluşan eser, yeni hayatlarımızın sırları ve sınırlarını anlamamıza yardımcı olurken mahremiyetle ilgili bir bakış açımızın olmasına da katkı sağlıyor.

Mahremiyet,haz. Nazife Şişman, İnsan Yayınları

Şimdi Saat Kaç

Şimdi Saat Kaç, Ferit Edgü’nün kurduğu ve yönettiği Ada Yayınları’ndan ilk baskısını 1986 yılında yapmıştı. Alfa Yayınları bütün külliyatını yayımlarken tekrar ele almış kitabı. 30 yıldan sonra bir kitabın hâlen kendi içindeki tartışmaları diri tutabildiğini görmek şaşırtıcı, bir o kadar da keyif verici. Bu baskı vesilesiyle Onat Kutlar’ın ’87 yılında Şimdi Saat Kaç için yazdığı köşe yazısı eklenmiş. Kutlar yazının, yazmanın, üretme fikri ve sancısının izini sürdüğünü iddia ediyor Edgü için. Resmin ve edebiyatın başat bir damar olarak gözüktüğü denemeler toplamında, bugün Türkiye’de yeni yeni hakkı verilen isimlerin daha 80’lerin başlarında hem keşfedilip hem açımlanması ve aynı zaman da keskin bir hesaplaşma içine girilmiş olması dikkat çekici. Marquez’e yazdığı yollanmamış mektubunda şöyle diyor Edgü, tüm bu süreçlerin aslında kendini ortaya çıkarmak için olduğunu imlercesine: “Kentli ya da köylü birçok yazarın bilmediği bir şey var ki, onu Borges’ten, ya da başkasından, ya da hiç kimseden çok iyi öğrenmemişsiniz: Başka yazarları okumak, sevmek ve... onlarla hesaplaşmak ve kendi yolunuzu bulmak için, önünüzde açılan bu yollardan da yararlanmak...”

Şimdi Saat Kaç, Ferit Edgü, Alfa Yayınları

40 Soruda Türk Sineması

40 Soruda Türk Sineması, esasında Türk sinemasına bir giriş kitabı niteliğinde düşünülmüş ancak süreç içerisinde teferruatlı bir kitap hâlini almış. Bu yüzden bu kitabı sadece başlangıç seviyesindeki okura hitap eden bir kitap olarak düşünmek yanıltıcı olur. Erken Sinema, Popüler Sinema, Klasik Sinema ve Yeni Sinema diye dört bölümden oluşan bu kitapta her soru alanında yetkin kişiler tarafından cevaplanmış ve konular derinlikli olarak tartışılmış. 40 Soruda Türk Sineması kitabı bu yüzden aynı zamanda bir tartışma kitabı özelliği de taşıyor. Türk sinemasıyla ilgilenen bir isim olan Mesut Bostan tarafından hazırlanan kitap, konu hakkında bilgi sahibi olmayıp öğrenmek isteyenlere olduğu kadar, Türk sinemasıyla ilgilenen ve yeni soruların, sorunların ve imkânların peşinde koşanlara da hitap ediyor.

40 Soruda Türk Sineması , haz. Mesut Bostan, Ketebe Yayınları

Yeni Nesil Çocukluk

İnternet ve akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla birlikte artık “hız”ın ve “bağlanma”nın çok farklı anlamlara geldiği bir çağa girdik. Bu çağda doğmuş çocukların da hayatları teknolojinin getirdiği yeni imkânlarla örülü vaziyette; onları ne kadar ekrandan uzak tutmaya çalışsak da bunu başarmamız mümkün değil. Shapiro bu çığır açıcı kitabında teknolojinin çocuklar için o kadar kötü bir şey olmadığını göstermeye çalışıyor. Eskiden parklarda kumlarla oynayan çocuklar arasındaki ilişki nasılsa, şimdi internet aracılığıyla birbirleriyle bağlantı kuran çocukların ilişkileri de aynı. Çocuklar için toplumsal olgulara dair bir şeyler öğrenirken gerçek hayatta ya da dijital ortamda olmaları arasında bir fark yok. Yeni Nesil Çocukluk eğitimcilerin ve ailelerin teknolojiden bu kadar korkmalarının gereksiz olduğunu araştırmalarla destekleyerek gösterdiği için bu alanda en çığır açıcı kitaplardan biri.

The New Childhood: Raising Kids to Thrive in a Connected World, Jordan Shapiro, 2018

Propaganda

1928’de Sigmund Freud’un yeğeni olan Edward Bernays tarafından kaleme alınıyor Propaganda kitabı. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşıp tüm dünyada hızlı bir şekilde kabul görmesinin henüz şafağında. Propaganda kelimesi İkinci Dünya Savaşı’na kadar kötü bir anlam ifade etmiyor insanların zihninde. Ne zaman ki İkinci Dünya Savaşı ile birlikte Almanlar ve tabii olarak Nazilerle ilişkilendirilmeye başlanıyor propagandaya da farklı bir gözle bakılmaya başlanıyor. Hükümetlerin insanların zihnini şekillendirme çabası şeytanlaştırılıyor. Ancak Bernays’e göre hükümetlerin toplumu iyi bir yöne doğru ilerletmek için bazı bilgileri manipüle etmesi gerekiyor. O, toplumun buna gerçek manada ihtiyacı olduğunu savunuyor ısrarlı bir şekilde kitabında. Hatta bunu demokratik toplumlar için olmazsa olmaz bir konu olarak tanımlıyor. Günümüzde, Trump döneminde “fake news” (yalan haber) olarak yaygınlaşan bu kavrama yeni medyanın ilk döneminden bir bakış atmak ve alandaki otoritelerden birinin fikirlerini öğrenmek için bu kitap elzem.

Propaganda, Edward Bernays, 1928.

Kur’an ve Adil Toplum

Adalet nedir ve bir toplumda adalet nasıl tesis edilebilir? Bu sorular yüzyıllardır sorular ve cevabı verilmeye çalışılan sorular. İslam dininde de adalet temel bir konuma sahip. Ramon Harvey de The Qur’an and the Just Society isimli kitabında klasik İslam literatüründen ve modern akademik çalışmalardan yararlanarak bu konuya teolojik ve hermenötik bir çerçeve çiziyor. Kurani Ahlak, Siyasi Adalet (siyaset, barış, savaş), Dağıtıcı Adalet (dürüst ticaret, zekât, evlilik ve miras) ve Düzeltici Adalet (kamusal ve siyasi suçlar) şeklinde dört başlıktan oluşuyor bu eser. Ramon Harvey, Kurani ahlak kavramını anlamlandırmada İslami teolojiyi kullanarak yeni bir metodoloji öne sürüyor ve Kuran’daki adalet kavramının merceğinden bakarak Kuran’daki ilgili pasajlara nasıl bir yaklaşım sergileyebileceğimiz konusunda yeni bir öneri getiriyor.

The Qur’an and the Just Society, Ramon Harvey, 2017