Türkiye'den ve dünyadan kitaplar

​Türkiye'den ve dünyadan kitaplar( Fotoğraf:Krystyna Gorazdowska - Koncert Wrocławski (1945))
​Türkiye'den ve dünyadan kitaplar( Fotoğraf:Krystyna Gorazdowska - Koncert Wrocławski (1945))

Nihayet Dergisi 2020 Mart sayısında sizler için Türkiye'den ve dünyadan kitapları derledi.

Joen Stein’in bu ilginç metninin temel meselesi nasıl oldu da geniş akademik, tarihî, siyasi ve kültürel bir taşıyıcı olan

Türkiye’den Kitaplar

  • Osmanlı İstanbul’unda Ta’âm Bişirüb Satanlar isimli eser 15. yüzyıldan 18. yüzyılın sonuna kadar İstanbul aşçı ve tatlıcı esnafının faaliyetlerini masaya koyuyor. Peki kimdir bu “ta’am bişirüb” satanlar? Kaç kişidirler, İstanbul’un neresinde ne pişirirler, kaça satarlar? Kitapta bu soruların cevabı aranırken bir yandan da, kaynakların izin verdiği ölçüde kira, vergi ve istihdam ile İstanbul’un fethinden hemen sonra şehrin iskân ve şenlendirme faaliyeti kapsamında Bigadiç’ten gelen helvacı Mustafa ile Çorlu’dan gelen helvacı Hacı İbrahim örneklerinde olduğu gibi ta’am pişirip satanların coğrafi kökenleri gibi konulara da yer veriliyor. Çalışmada ayrıca 15. yüzyıldan 18. yüzyıla Osmanlı mutfağının nasıl bir değişim geçirdiği ve bunun nedenlerinin izleri sürülüyor. Kitabın yazarı Mustafa Altıntaş ise hâlen mutfak kültürü ve yemek tarihi üzerinde araştırmalar yapıyor.
  • Mustafa Altıntaş, Kitap Yayınevi
  • Alman felsefesinin kurucu isimlerinden biri olan ve felsefe tarihinin kendisinden sonraki dönemini de belirleyici olarak etkileyen Immanuel Kant, 79 yaşında Königsberg’de hayatını kaybetti. Yaşadığı hastalık nedeniyle zor günler geçirirken arkadaşları ve sevdikleri onu yalnız bırakmadı. Geçtiğimiz günlerde Ketebe Yayınları etiketiyle okurla buluşan Immanuel Kant’ın Son Günleri isimli eser de okuyucusunu o zamanlara götürerek, tanıklıklar eşliğinde filozofun kişiliğine yakından bakma imkânı sağlıyor. Thomas de Quincey’in kaleme aldığı kitapta dostlarıyla ilişkilerinden uşaklarına kadar uzanan bir çerçevede Kant’ın kişisel dünyasını görme imkânı doğuyor. Bu dünyada gündelik yaşamın ritüellerine katı bağlılığının yanı sıra sürdürdüğü ilişkilerindeki hassasiyeti, sevecenliği ve cömertliğiyle karşılaşıyor, filozofu bambaşka bir açıdan görüp t
  • anıyabiliyoruz.
  • Thomas de Quincey, Çev. Emre Bekman, Ketebe Yayınları
  • Işık Öğütçü’nün uzun yıllardan bu yana üzerine çalıştığı kitap Orhan Kemal’in aldığı ve yazdığı mektuplardan oluşuyor. Orhan Kemal’in ailesi, Nazım Hikmet, Fikret Oytam, Güzin Dino, Yaşar Kemal, Samim Kocagöz, Kemal Tahir ve daha birçok isimle mektuplaşmaları gün ışığına çıkıyor. Öğütçü, mektupları tasnif ederken oldukça özenli davranmış. Her mektubu ona verilen yanıtla beraber okura sunmaya çalışmış. Bunu yapabilmek için de yıllarca bu mektupların peşinden koştuğunu kitabın önsözündeki bilgilendirici yazıdan öğreniyoruz. Bu çabalarından bazen olumsuz sonuçlar almış olsa da ortaya çıkan sonuç Türk edebiyatı adına oldukça verimli görünüyor. Çünkü bir araya gelen bu metinlerin çoğu ilk kez kitaplaşıyor ve okurla buluşuyor. Bursa Cezaevi’nden eşine yazdıkları ve babasının kendisine gönderdikleri gibi... Kitaptaki mektuplardan ilki 1933 tarihini taşıyor. Son mektup ise 1970’te imzalanmış. Arada geçen sürede yazılan mektuplarda Orhan Kemal’in hem arkadaşlıklarını hem de ailesiyle yaşadıklarını görebiliyoruz.
  • Işık Öğütçü, Everest Yayınları
  • Kediler sayısız yazarın hayatına etkisini bıraktı. Bunların arasında dünyaca ünlü isimler var. Ancak Türk edebiyatı içinde de kedinin önemli bir yeri olduğunu söylemeliyiz. Evliya Çelebi’den Samipaşazade Sezai’ye, Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan Bilge Karasu’ya küçük dostlarımız izlerini farklı isimlerin eserlerine bırakmayı başarmış görünüyor. Geçtiğimiz günlerde Şerife Çağın tarafından hazırlanan Kedi Edebiyatı: Türk Edebiyatının Kedileri ve Kedicileri isimli çalışma bu izleri bir araya getiriyor. Dergâh Yayınları etiketiyle okuruyla buluşan kitap farklı makaleleri bir araya getiriyor. Kitabın oldukça keyifli iki makalesi İnci Enginün ve Beşir Ayvazoğlu imzalı. İki önemli isim de bu dört ayaklı sıcak canlılarla nasıl tanıştıklarını okurlarına anlatıyor. Bunun yanında Türk efsanelerinden klasik Türk edebiyatına kadar uzanan geniş bir yelpazede kedilerin yeri farklı araştırmacılar tarafından kaleme alınmış. Halid Ziya, Sâmiha Ayverdi, Safiye Erol, Bilge Karasu, Ayşe Kulin, Onat Kutlar, Özdemir Asaf gibi isimlerin eser ve hayatlarındaki kediler de kitabın sayfalarında kendine yer buluyor. Dikkat çekici bir diğer makale ise Batılı Seyyahlar Gözünden Osmanlı Kültüründe Kediler başlığını taşıyor. Özetle 23 yazarlı bu eser kedilerle ilgili kapsamlı bir çalışmayı okura sunuyor.
  • Haz. Şerife Çağın, Dergâh Yayınları
  • Amerikalı çağdaş şair Ezra Pound’un Kantolar’ı nihayet Yapı Kredi Yayınları arasından çıktı. Üzerinde uzun yıllar boyunca çalışılan kitap Efe Murad çevirisiyle karşımızda. Pound’un ağırlıklı olarak 1915-1962 yılları arasında kaleme aldığı, 116 bölümden oluşan Kantolar “görkemli bir epik” olarak tanımlanıyor. Kitabın Türkçe çevirisinin uzun yıllardan beri beklenmesinin nedeni ise Pound’un farklı kültürlerden beslenen dilinin zorluğuydu. Ayrıca İkinci Dünya Savaşı ardından, İtalyan diktatör Mussollini’yle ilişkileri ve politik tutumu da onu dünya edebiyatı tarafından tartışmalı bir konuma taşıdı. Bugün hala Pound’un dünya edebiyatı için önemli bir tartışma konusu olduğunun altını çizelim. Kantolar’ın tümünün artık Türkçede olması ise bu tartışmaları yeniden gündemimize getirirken bizlere dünya edebiyat tarihinin en özgün şiir çalışmasını da daha yakından anlama imkânı sunuyor. Farklı bağlamlarda dikkatleri üzerine toplayan kitabın editörlüğünü ise Dürrin Tunç ve Güven Turan’ın yapmış olduğunun altını çizelim.
  • Ezra Pound, Çev. Efe Murad, Yapı Kredi Yayınları
  • Ketebe Yayınları tarafından basılan Acar Süvari Tutuk Arbalet, şiirdeki hikâyenin izinin sürüldüğü yazılardan oluşuyor. Birer şiir çözümlemesi olarak da okunabilecek incelemelerde Mehmed Âkif, Kemalettin Kamu, Nâzım Hikmet, Melih Cevdet Anday, Attilâ İlhan, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Edip Cansever, Refik Durbaş ve İbrahim Tenekeci’den hareketle şiirimizin son yüzyılına dair genel bir fotoğrafa da ulaşılıyor. Ali Emre, hikâyenin temel ögelerini gözeterek derinleştirdiği bu incelemelerde, şiirlerin yazıldıkları döneme, şairin kişisel hikâyesine ve poetikasına atıflar yapmayı da ihmal etmiyor. Yeri geldiğinde başka şiirlere ve şairlere de değinerek yol alıyor. Yoksulluk, acıma, isyan, işkence, bunalma, direniş, gurbet, ölüm gibi merkezî bir kavram yahut temanın öne çıktığı yazılar “bir şiirden, bir şaire” uzanan tespit ve yorumlarla zenginlik kazanıyor.
  • Ali Emre, Ketebe Yayınları
  • Şaziye Berin, İkinci Meşrutiyet döneminde, henüz Birinci Dünya Savaşı sürerken tıp öğrenimi görmek üzere, Almanya’ya gönderilir. Bir Osmanlı Kızının Almanya Günlüğü’nü, yirmi yaşında gittiği Almanya’nın Heidelberg şehrindeki ilk senesinde yazmıştır. 9 Ekim 1917’de İstanbul’dan ayrılan genç kız, uzun yıllar Almanya’da kalır. Heidelberg’de yerleştikten üç buçuk ay sonra, 20 Şubat 1918’de bir günlük tutmaya başlar ve gündelik yaşantısını 26 Ocak 1919’a kadar defterine kaydeder. Günlükte savaştan yenik çıkan ülkenin yaşadığı köklü değişimlere ilişkin verilen bilgiler dikkat çekiyor. İmparatorun tahttan inmesi, cumhuriyetin ilanı, bazı şehirlerin Fransız ordusu tarafından işgali, ilk seçimlerin yapılışı gibi… Yirminci yüzyılın başında Osmanlı Devleti’nin askerî, kültürel, ekonomik alanlarda yoğunlaşan irtibatı kapsamında Almanya’ya gönderilen binlerce Türk gencinden biridir Şaziye Berin. Onun Heidelberg’deki sadece ilk bir yılını kapsayan günlüğü, söz konusu kitlenin oralarda yaşadıkları hayata dair şimdilik ulaşabildiğimiz içeriden tek belge olarak dikkati çekiyor.
  • Haz. Hakan Sazyek, Çolpan Kitap
  • Babası tiyatronun efsane isimlerinden tuluatçı “Komik-i Şehir” Naşit Bey, annesi kantocu Amelya Hanım, büyükannesi kantocu “Küçük Verjin”, dedesi kemani Yorgi Efendi, dayıları tuluatçı-düettocu Niko ve kemani Andre, kardeşi tiyatro-sinema oyuncusu Selim... Kısaca, kanında “oyuncu”luk olan bir sahne sevdalısı Adile Naşit... Oyuncu, dış görünüşüyle klasik “yıldız” standartlarına taban tabana zıt sayılsa da oyunculuğuyla, sahneye/rollere hâkimiyetiyle, duruşuyla yıldızlaşmış bir isim olan Adile Naşit’in ailesinin ve kendisinin hikâyesini dönemsel bağlamları da göz önünde tutarak- ele alıyor bu çalışma. Üstelik bununla yetinmeyip, Adile Naşit’in hikâyesi Yeşilçam’ın en güçlü olduğu dönemden ayrılamayacağından, Yeşilçam sinemasına ve yıldız sistemine de eleştirel bir gözle bakıyor: Kurgusal bir ürün olarak “yıldız” inşa sürecinin işleyişi ve toplumsal cinsiyet rolleri açısından yıldız, Yeşilçam’ın temel özellikleri ve kimliği, kadın yıldızlar, Ertem Eğilmez ve Arzu Film ekolü, “Hababam Sınıfı”... Hiç başrol oynamasa da yıldız sisteminin dışında bir “anti-yıldız” olan, “Çarpık bacakların ve bücür boyunla asla başarılı olamazsın” denilse de önce kendini, sonra seyircisini yaratmayı başaran, hafızalarda anne rolleriyle yer etmesine rağmen aslında “başka türlü” bir oyuncu olabilecek Adile Naşit’e saygı duruşu niteliğinde bir kitap.
  • Sibel Öz, İletişim Yayınları

Dünyadan Kitaplar

  • Hikâye kabaca şöyle ilerliyor: Önce insan ve dünyasıyla ilgili bütünlüklü bakış kayboluyor. Daha sonra bütünlüklü bakışın yerini birbirinden ayrı, parçalı ve ham teoriler alıyor. Uzmanlık, bu anlamıyla kendi dar ve sınırlı alanında iş tutan ve sadece o alanın bilgisine sahip olma anlamına geliyor. Fakat hayat şişede durduğu gibi de durmuyor. Tom M. Nichols’un Uzmanlığın Ölümü kitabı artık bu uzmanlığın da ortadan kalktığını vurguluyor. Gelinen noktada o parçalı-ham uzmanlık bile aranır hâle geliyor. Özellikle içinde bulunduğumuz demokratikleşmiş bilgi edinme rejiminin, “entelektüel başarıyı kınadığı”nı vurgular Nichols. Bilgi edinme rejiminin sıradan vatandaşın tekeline girdiği tekillikler çağında uzmanlık eski türden otorite olma imkânını da hızlıca yitiriyor. Elbette bunun nedeni uzmanlık-bağımsız bütünlüklü bakışın sadece “epistemolojik” bir durum olmamasıyla ilgili. Dolayısıyla demokratik bir bilgiye ulaşım süreci daha en başında varlıkla temasını yitirdiği oranda bu son da kaçınılmaz oluyor.
  • The Death of Expertise, Tom M. Nichols, Oxford University Press, 2017, 252 s.

  • Joen Stein’in bu ilginç metninin temel meselesi nasıl oldu da geniş akademik, tarihî, siyasi ve kültürel bir taşıyıcı olan Hillary Clinton’un değil de lumpenliğin temsili olan Trump’un ABD başkanı seçildiği üzerine. Stein, bu soruya standart olarak verilen ekonomik ya da ırkçılık gibi cevapların ötesinde bu seçimin daha derin köklerinin olduğunu düşünüyor. Stein, kendi pozisyonunu açıkça saklama gereği duymadan ilan ettiği metin boyunca o popülizme savaş açmış bir kahraman edasında konuşur. Popülizmin doğası gereği çok daha çekici bir durumu temsil ettiğini vurgulayan yazar, durumun iç yüzünü araştırmak için Trump’un merkezlerinden Teksas’ın Robert Country bölgesinde bir hafta kalarak antropolojik bir araştırma da yapmaktan geri durmaz. Joel’in metninin temel vurgusu ya da önerisi, söz konusu bu popülizmiw aşacak sağ ve solu birleştiren yeni bir elitist söylem üretmenin mümkünlüğü üzerine odaklanmak. Zira ona göre popülizmin vulgar ve sahte dilinin panzerihi ancak bu iki durumu aşan bir söylemin üretilmesiyle gerçekleşebilir.
  • In Defense of Elitism, Joel Stein, Grand Central Publishing, 2019, 337. s.
  • Bir İngiliz mühtedi olan ve Londra Üniversitesi’nde çalışmalarına devam eden Abdülhakim Murad hem İslami düşünsel disiplinlerde hem de Doğu’nun modern akademik yöntemlerinde uzmanlığa sahip birkaç önemli düşünürden biridir. Çalışmalarının odağını Müslüman-Hristiyan ilişkileri, İslam ahlakı, aşırılığa karşı geleneksel Müslümanların verdiği cevap, Britanya Müslüman mirası ve Osmanlı Türkiyesi gibi temalar oluşturan Murad, İslam ve Müslümanları Anlamak eserinde, İslam hakkında “efsaneler ve yanlış anlaşılmaları” gidermeye çalışıyor. Bu anlamda eserin örtük okurunun Batı’da yaşayan ve İslam hakkında yoğun bir dezenformasyona maruz kalan yaygın ve geniş kamuoyu olduğunu hesaba kattığımızda Murad’ın çalışmasının önemi daha iyi anlaşılacaktır. Söz konusu yanlış anlaşılmalar tarihi olarak İslam ve onun anlaşılması hikâyesinin defolarını açığa vurmak için Murad, görsellerle de zenginleştirilmiş ve soru-cevap formatında kaleme alınmış bu eserinde, kolay, anlaşılır ama bir o kadar da özlü ve okuru şaşırtan bir üslupla bulanık ilişkiyi düzeltmeye gayret ediyor.
  • Understanding Islam and the Muslims: The Muslim Family and Islam and World Peace, Abdal Hakim Murad, Fons Vitae Publishing, 2002, 96 s.