Yeni bir bilim kurgu mümkün

Yeni bir bilim kurgu mümkün
Yeni bir bilim kurgu mümkün

Ex Machina (2014) ile tanıdığımız yönetmen Alex Garland’ın yeni filmi Yok Oluş (Annihilation, 2018), bu senenin en ilginç Netflix yapımlarından biri olmakla birlikte yeni jenerasyon bilim kurgunun nüvelerini taşımasıyla da dikkat çekiyor.

 Ex Machina (2014) ile tanıdığımız yönetmen Alex Garland’ın yeni filmi Yok Oluş (Annihilation, 2018), bu senenin en ilginç Netflix yapımlarından biri olmakla birlikte yeni jenerasyon bilim kurgunun nüvelerini taşımasıyla da dikkat çekiyor.
Ex Machina (2014) ile tanıdığımız yönetmen Alex Garland’ın yeni filmi Yok Oluş (Annihilation, 2018), bu senenin en ilginç Netflix yapımlarından biri olmakla birlikte yeni jenerasyon bilim kurgunun nüvelerini taşımasıyla da dikkat çekiyor.

Sinema salonlarında heyecan verici yapımlar bulmanın güçleştiği yaz günlerinde dijital platformların hayatımızdaki yeri pekişiyor. Ex Machina (2014) ile tanıdığımız yönetmen Alex Garland’ın yeni filmi Yok Oluş (Annihilation, 2018), bu senenin en ilginç Netflix yapımlarından biri olmakla birlikte yeni jenerasyon bilim kurgunun nüvelerini taşımasıyla da dikkat çekiyor.

Yok Oluş’ta doğa kanunlarının geçerli olmadığı bir bölgeye yapılan keşif yolculuğu anlatılıyor. Bugüne kadar gidenler (bilinci yerinde olmayan bir kişi sayılmazsa) geri dönmediği ve içerisiyle iletişim kurulamadığı için yapılan onca operasyonun sonunda bölgeye dair gizem sürer.

Bu kez farklı bir strateji izlemeye karar veren yetkililer, keşif için askerler yerine bilim insanlarını göndermeye karar verirler.

Bu gizli ve tehlikeli görev için gönüllü olan dört kadının her biri, bölgeye gelmelerinin altında yatan gerçek niyetlerine muvazi olarak farklı tecrübeler yaşar.

Birey Odaklı Anlatım

ok Oluş, dünyanın tekinsiz ve muhtemel dönüşümlerini konu alan “eski okul” bilim kurgularının aksine, bireyin dönüşümünü merkeze alan anlatısıyla dikkat çekiyor.
ok Oluş, dünyanın tekinsiz ve muhtemel dönüşümlerini konu alan “eski okul” bilim kurgularının aksine, bireyin dönüşümünü merkeze alan anlatısıyla dikkat çekiyor.

Yok Oluş, dünyanın tekinsiz ve muhtemel dönüşümlerini konu alan “eski okul” bilim kurgularının aksine, bireyin dönüşümünü merkeze alan anlatısıyla dikkat çekiyor. Dünya düzeninin yukarıdan aşağıya ve topyekûn bir değişime uğradığı distopik 20. yüzyıl anlatıları hızla eskiyor.

21. yüzyılda bilim kurgular, gerek edebiyatta gerekse sinemadaki örneklerine bakıldığında, dünyayı felakete sürükleyecek ideolojiler veya teknolojik gelişmelerle giderek daha az alakadar oluyor.

Bugünün insanlarının kendilerini ve dünyayı kavrayış biçimiyle bağdaşır biçimde, bireysel ve daha ziyade bilişsel değişimlerin yaşandığı kurgusal evrenler ön plana alınıyorlar.

Ex Machina’da (2014) yapay zekânın sınırlarından ziyade tek bir robotun trajedisinin anlatılması, Her’de (2013) işletim sistemine âşık olan adamın yalnızlığının ve ruhsal karmaşasının üzerinde durulması, Arrival’da (2016) uzaylıların gelişinden çok onlarla iletişime geçen dilbilimcinin yeniden yapılanan zihninin kayda değer bulunması gibi; Yok Oluş da bölgenin dünya için arz ettiği tehdittense Lena (Natalie Portman) ve ekip arkadaşları üzerinde sebep olduğu evrimle ilgileniyor. Ve bu evrim yine karakterlerin bireysel bakış açılarına ve beklentilerine uygun olarak dehşet verici, büyüleyici, anlamlı veya güçlü şekillerde tezahür ediyor.

Kendini eksik hisseden bölgede tamamlanıyor, bölgeyle savaşmaya gelen ona yeniliyor, orada bir anlam arayan aradığını buluyor, ondan korkan ise korkunç biçimde can veriyor.

Sınırsız Etkileşimin Doğası

Yok Oluş’un kahramanları bölgenin merkezine, dolayısıyla olağanüstü durumun kaynağına yaklaştıkça, öncelikle çevrelerindeki canlılarda sonrasında da kendi bünyelerinde değişimler fark etmeye başlıyorlar.

Hafızalarının, algılarının farklılaştığını ve nihayetinde bedenlerinin mutasyona uğradığını keşfediyorlar. Kahramanlarımızın yolculuk sırasında keşfettiği gibi bölgenin mucizevi tesirleri, içindeki tüm unsurların birbiriyle sınırsız anlamda etkileşiminden kaynaklanıyor.

Bölge tıpkı bir prizma gibi içindeki tüm enerji dalgalarını, atomları, hücreleri, genleri kırılmaya uğratıyor ve ortaya gerçek bir gökkuşağı çıkarıyor. Yaşadığımız iletişim çağında hayatlarımızın merkezinde yer alan “etkileşimin” sonsuz anlamda mümkün olduğu ve etkileşimin dönüştürücü gücünün somut değişiklikler olarak izlenebildiği bir evren tasarlamak oldukça parlak bir fikir.

Kahramanlarımızın yolculuk sırasında keşfettiği gibi bölgenin mucizevi tesirleri, içindeki tüm unsurların birbiriyle sınırsız anlamda etkileşiminden kaynaklanıyor.
Kahramanlarımızın yolculuk sırasında keşfettiği gibi bölgenin mucizevi tesirleri, içindeki tüm unsurların birbiriyle sınırsız anlamda etkileşiminden kaynaklanıyor.

Tasarlanan bu evrenin sırları, Yok Oluş’un sondan başa sıçrayan kurgusu ile yavaş yavaş açıklanıyor. Bütününde tekinsiz bir atmosferin hâkim olduğu film, gerilimi kademeli olarak yükseltmeyi başarıyor.

Yoruma açık final sahnesi ise filmin bütünündeki tekinsizliği zirveye taşıyor. Filmin aynı zamanda bir başlangıç anlamına gelebilecek finali, Jeff VanderMeer’in “Southern Reach” üçlemesinin ilk romanından uyarlanmasından da kaynaklanıyor.

Neyse ki gücünü gizemden alan Yok Oluş’un devam filmlerinin çekilmesi düşünülmüyor. Dileriz ki Netflix’in tamamen talebe göre şekillenen planlama ve senaryo anlayışı, Yok Oluş’u önce film üçlemesine, sonra da on sezon sürecek bir diziye dönüştürüvermesin!

Ağustos Vizyonunda Öne Çıkanlar

Ağustos ayında vizyona girmesi planlanan filmler içinde, Amerikan yapımlarından sıkılanlar için farklı coğrafyalardan yapımlar dikkat çekiyor.

Beyaz Diş ,Jack London’ın eserinden uyarlanan Beyaz Diş, tıpkı kitap gibi vahşi bir hayvanın gözünden hem doğal hayata hem de insanların dünyasına eleştirel bir bakış sunuyor. Fransız yapımı animasyonun yönetmeni ise 2014’te Mr. Humlot ile kısa animasyon Oscar’ı kazanan Alexandre Espigares. Vizyon tarihi: 17 Ağustos 2018
Beyaz Diş ,Jack London’ın eserinden uyarlanan Beyaz Diş, tıpkı kitap gibi vahşi bir hayvanın gözünden hem doğal hayata hem de insanların dünyasına eleştirel bir bakış sunuyor. Fransız yapımı animasyonun yönetmeni ise 2014’te Mr. Humlot ile kısa animasyon Oscar’ı kazanan Alexandre Espigares. Vizyon tarihi: 17 Ağustos 2018

Yüz, Polonyalı ödüllü yönetmen Malgorzata Szumowska sıra dışı bir taşra hikâyesi kurguluyor. Dünyanın en büyük yapıları arasında olması planlanan bir İsa heykeli inşaatında çalışan Jacek, bir gün korkunç bir iş kazası geçirir. Kazada yüzü tamamen deforme olunca, ülkede yüz nakli yapılan ilk kişi olacak ve hayatı kökünden değişecektir. Vizyon tarihi: 24 Ağustos 2018
Yüz, Polonyalı ödüllü yönetmen Malgorzata Szumowska sıra dışı bir taşra hikâyesi kurguluyor. Dünyanın en büyük yapıları arasında olması planlanan bir İsa heykeli inşaatında çalışan Jacek, bir gün korkunç bir iş kazası geçirir. Kazada yüzü tamamen deforme olunca, ülkede yüz nakli yapılan ilk kişi olacak ve hayatı kökünden değişecektir. Vizyon tarihi: 24 Ağustos 2018

Mirasçılar, ailelerinden kalan mirasın son kırıntılarını da satınca, çaresiz kalan bir çiftin hikâyesini anlatıyor. Chiquita hapse düşerken, Chela ise korsan taksicilik yapmaya başlar. Ekonomik sorunlarla sınanan ve yıpranan otuz yıllık bir birlikteliği anlatan Mirasçılar, sinema üretiminin kısıtlı olduğu Paraguay’dan çıkan nadir yapımlardan.Vizyon tarihi: 30 Ağustos 2018
Mirasçılar, ailelerinden kalan mirasın son kırıntılarını da satınca, çaresiz kalan bir çiftin hikâyesini anlatıyor. Chiquita hapse düşerken, Chela ise korsan taksicilik yapmaya başlar. Ekonomik sorunlarla sınanan ve yıpranan otuz yıllık bir birlikteliği anlatan Mirasçılar, sinema üretiminin kısıtlı olduğu Paraguay’dan çıkan nadir yapımlardan.Vizyon tarihi: 30 Ağustos 2018