Alpaslan Türkeş'i de FETÖ öldürdü

Alpaslan Türkeş.
Alpaslan Türkeş.

FETÖ'nün ardı arkası kesilmeyen cinayet ve suikastleri arasında MHP lideri Alpaslan Türkeş'i de sayabiliriz. Latif Erdoğan'ın yazdıklarıyla belirginleşen şüpheli ölüm, içinde çok sayıda gizem barındırıyor.

16 Mayıs 2020’de bir yazı kaleme alan Latif Erdoğan şunları yazdı:

  • “1997 yılıydı. (Gülen) Telefonla aradı, görüşmek için davet etti. Odasına geçtik. “Türkeş beni öldürtmek için emir vermiş. Vazifelendirdiği de bizim arkadaşlardan biri. Geldi boynuma sarıldı. ‘Hocam, ben size nasıl kıyarım’ dedi ağladı. Sonra da olayı anlattı” dedi. Aradan üç-beş gün geçmişti ki, Alparslan Türkeş aniden ve kalp krizinden vefat etti.”

"Türkeş'i zehirlediler mi?"

Erdoğan bu yazdıklarını ilk olarak 08.03.2014 tarihinde AHaber Deşifre programında dile getirmiş. Bu husustaki ilk iddia Erdoğan’a ait değil. İlki, 2003’de Hürriyet gazetesinde yayınlanmış. 1 Aralık 2003 tarihli Hürriyet’teki “Zehirlendiler mi” başlıklı haberde şunlar yazılmış: “Türkeş’i zehirlediler mi? Alparslan Türkeş, 24 Mart 1997 tarihinde Almanya’nın Hamburg kentine gittiler. Türkiye’ye dönmeden üç gün önce de bir sağlık kontrolünden geçti. Check-up sonucu çok temiz çıktı. Klinikte görevli Alman Dr. Mejer de, Türkeş’e, ‘‘Sayın Türkeş sizi tebrik ederim, 20-25 yaşındaki sağlıklı bir delikanlı gibisiniz’’ diyordu.

Türkeş, 4 Nisan 1997 Cuma günü önce Amasya Belediyesi’ni ziyaret etti, burada öğle yemeğini yedi. Yemek sırasında, Amasya’da oturan baldızının getirdiği yaprak sarmalarının tadına baktı, biraz da portakal suyu içti. MHP lideri daha sonra Partisi’nin Amasya İl Kongresi’nde hazır bulundu.

Türkeş, kürsüde konuşmasını yaparken boğazındaki bir gıcıkla çok şiddetli bir şekilde öksürmeye başladı, adeta boğulacak gibi olmuştu. Bitkindi. Türkeş, Ankara’ya ulaştı. Geç saatlerde Hilton’dan ayrıldı, evine doğru yöneldi. Otomobili Çankaya’ya tırmanırken, nefes almakta güçlük çekmeye başladı. Şoförü Alparslan durumu fark etti ve Çankaya Kliniği’ne yöneldi. Alparslan Türkeş, hastaneye ulaşmıştı, ama hayata veda etmişti. Üç gün önceki checkup raporları da Türkeş’i kurtarmaya yetmemişti.

"Potasyum olabilir"

MHP’li Rıza Müftüoğlu anlatıyor: ‘‘Günümüzde, bir insana potasyum yüklenerek, onun belli bir süre sonra ölümüne yol açılabiliyor. Ancak, otopside hiçbir iz bulunamıyor. Başbuğ, büyük bir ihtimalle potasyum yüklenmesi gibi çok profesyonel bir yolla öldürülmüştür.” Alpaslan Türkeş’in ölümüyle 11 Ağustos 2016’da AHaber’e konuşan ve 20 yıla yakın Türkeş’in koruma Müdürlüğünü yapan Tahsin Pehlivanoğlu ise şunları söylüyor: “Kesinlikle ve kesinlikle Başbuğ’un ölümünde FETÖ terör örgütünün parmağı var. Başbuğumun vefatının ilk gününden beri benim söylediğim tek kelime var. Başbuğ’um öldürüldü ve zehirlenerek öldürüldü...”

Türkeş'e müdahale eden kişi firari FETÖ'cü

10.10.2019 tarihinde Fransa.turkfederasyon.com adresinde Türkeş’in hayatı hakkında neşredilen “Vefatı” başlıklı yazıda, meseleyi FETÖ’ye götüren şu ilginç bilgiler yer alıyor: “Alparslan Türkeş, 4 Nisan tarihinde Ankara Hilton Oteli’nde katıldığı bir nişan merasimi dönüşü özel aracında saat 22:30 sıralarında fenalaştı. Araba ile hastaneye götürülürken yanında bulunanlara “Arabanın camını açın, daraldım” diyen Türkeş’in bu sıralarda yüzü sarardı ve nefesi sıkıştı. Bunun üzerine evine en yakın yerde bulunan Fatih Üniversitesi Çankaya Tıp Merkezi’ne götürülen Türkeş’e burada kalbi güçlendirici iğneler yapıldı.” Şimdi burada duralım ve götürüldüğü yer ve yapılanlara dikkat edelim. Götürüldüğü yer, terör örgütü FETÖ’nün kapatılan Fatih Üniversitesi’nin Ankara Çankaya’daki Tıp Merkezi. Bu tıp merkezini tercih eden kişi, Türkeş’in özel şoförü Alpaslan Sarıkaya. Türkeş’e ilk müdahaleyi yapan kişi ise FETÖ firarisi Dr. Hüseyin Aka.

FETÖ'cü doktor anlatıyor

Alparslan Türkeş’e burada ilk müdahaleyi yapan Dr. Hüseyin Aka olayı şöyle anlatmıştır: “Sayın Türkeş’in rahatsızlanarak hastanemize getirildiği söylenince apar topar geldim. Saat 22:45 civarındaydı. Bize gelir gelmez baktım durumu iyi değil. Hemen müdahaleye aldık. Müdahale 10 dakika kadar sürdü. Bu arada Bayındır Tıp Merkezi’ni arayarak hazırlık yapmalarını haber verdik. Prof. Dr. Arif Özdemir’le birlikte 5 dakika içinde Bayındır Tıp Merkezi’ne götürdük. Bu arada ambulans içinde suni teneffüse devam ettik. Gayet güzel müdahaleler yapıldı. Ama bize geldiğinde de kalbi çalışmıyordu.”

‘Bayındır'a geldiğinde ölmüştü'

Alpaslan Türkeş, FETÖ’cülerin Çankaya Tıp Merkezi’nde yaptıkları müdahaleler sonrasında Bayındır Hastanesi’ne kaldırılır. Konuyla ilgili açıklama yapan Bayındır Hastanesi nöbetçi Doktoru Sertaç Yıldırım ise şunları söylüyor:

  • “Alparslan Türkeş’in hastaneye getirildiğinde kalbi tamamen durmuştu. Kendisine masaj ve şok tedavisi uygulandı. Yoğun bakımı sırasında bir ara kalbi yeniden çalışır gibi olduysa da alınan bütün tıbbî tedbirlere rağmen Türkeş’in vefatına engel olunamadı.”
  • Bu hususta Fransa.turkfederasyon.com adresindeki haberde şunlar yazmaktadır: Cenaze namazını kıldıracak olan Mehmet Nuri Yılmaz, beraberindeki Fetullah Gülen ile musalla taşının yer aldığı bölüme geçebilmek için büyük çaba sarf etti. Diyanet İşleri Başkanı’nın ardından Cumhurbaşkanı Demirel ile diğer protokol da büyük güçlükle musalla taşının bulunduğu bölgeye ulaşabildiler. İzdiham nedeniyle cenaze namazı için güçlükle saf tutulabildi. Cenaze namazı, düzenin sağlanmasının ardından, musalla taşının önünde yüksekçe bir yere çıkan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz tarafından kıldırıldı…”

FETÖ’den Türkeş'e tehdit yazıları

Mason Gülen’in yazıları incelendiğinde, Türkeş’in ölüm tarihi olan 4 Nisan 1997’den kısa bir süre önce Sızıntı Dergisinde isim vermeden şunları yazdığı görülüyor:

Sızıntı, Mart 1997, Cilt 19, Sayı 286: “Dünyada ettiğini bulmamışsan, ahirette kat kat bulacağını düşün ve titre! Kan döküp taşkınlık yapmak, her zaman döneklikte bulunmak ve başkalarına komplolar kurmak, çevreyi korkutsa da er-geç sahibini perişan eder. Ağarsın ak günler, gelsin zulmetin eceli!”

FETÖ elebaşısı, Yeni Ümit, Nisan-Haziran 1997, Cilt 5, Sayı 36’daki makalesinde ise şunları yazmış: “Hâlin gereklerine göre, bir kısım muvakkat menfaat ve çıkarları açısından, bir gün şöyle bir millet-bir gün böyle bir millet olma, daha doğrusu görünme garâbeti içinde sürekli çırpınıp durdu; kâh Turancılık soluklandı, kâh çiftçi-köylü millet olduğunu mırıldandı... Heyhat!. Nice ömürler heder olup gitti. Yukarıdaki koyu ve altı çizili kısım kimi anlatıyor? Alpaslan Türkeş ve yönettiği ideolojiyi değil mi? Bu yazıdan birkaç gün sonra bir siyasî lider ölmüşse, bunca iddiada ortada durmakta ise ve FETÖ’nün bir cinayet örgütü olduğu da sayısız kez ispat edilmişse ve devletin tepesi olan Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı bile infaz etmiş bir örgüt olan FETÖ, Türkeş’i mi zehirleyemeyecek?