Anahtarlar paspasın altında

Kelly Link'in “kısa” öykülerinin yanı sıra “kısa” romanları da var.
Kelly Link'in “kısa” öykülerinin yanı sıra “kısa” romanları da var.

Kitaptaki öykülerin neredeyse tamamında gerilim havası mevcut; zaman zaman öyküler okurun tüylerini ürpertecek kıvama geliyor, işte o anlarda Kelly Link’in kalemi soluksuz okunuyor. Ancak nadiren de olsa, “o” anlar uzayıp gittiği zaman, okur için yorucu olabiliyor. Her şey kararında güzel, nihayetinde bunlar korku hikâyeleri değiller.

  • “Öncelikle belirtmeliyim ki, ilgili kitabı önce övüp sonra yereceğim ki yerdiğim akılda kalsın. Yazımın başını okuyup da sonunu okumayan okur, yanlış izlenimlere kapılabilir. Bu gibi durumlarda, okurun uğrayabileceği manevi hasarlardan, dergimiz sorumlu değildir.” AA

Tuhaf Şeyler Oluyor, hakikaten isminin hakkını veren tuhaf bir kitap. Birbirinden esrarengiz ve gizemli on bir öyküden oluşuyor. Kitabın içeriğini, tekniğini, atmosferini konuşmak için sabırsızlansam da, öncelikle biraz yazarından bahsedelim, Kelly Link’ten. Kelly Link ablamız kırk altı yaşında, Uzak Batı’nın başarılı yazarlarından biri olarak kabul ediliyor. “Kısa” öykülerinin yanı sıra “kısa” romanları da var. Üstelik iki türde de Hugo, Nebula gibi ödülleri toplamış. Nazar değmesin, dili kuvvetli, anlatmayı biliyor. Deneysel bir yanı da var, zaman zaman post-modern teknikleri kullandığını görüyoruz, her ne kadar çoğu post-modern teknik çeviride yitip gitse de…

Tuhaf Şeyler Oluyor, hakikaten isminin hakkını veren tuhaf bir kitap.
Tuhaf Şeyler Oluyor, hakikaten isminin hakkını veren tuhaf bir kitap.

Kitaptaki öykülerin neredeyse tamamında gerilim havası mevcut; zaman zaman öyküler okurun tüylerini ürpertecek kıvama geliyor, işte o anlarda Kelly Link’in kalemi soluksuz okunuyor. Ancak nadiren de olsa, “o” anlar uzayıp gittiği zaman, okur için yorucu olabiliyor. Her şey kararında güzel, nihayetinde bunlar korku hikâyeleri değiller.

Her öykünün fantastik, sıra dışı, gerçeküstü bir yanı var. Kelly Link’in beslendiği damarın bu kanal olduğunu söylemek zor değil. Çünkü bütün öykülerinin temelinde yatan gerçeküstülük, gerektiğinde hikâyedeki meseleye de yön veriyor. Aynı gerçeküstülük biraz önce bahsettiğim gerilimi sağlayan atmosferi de hazırlıyor. Böylece biz Kelly Link’in puslu dünyasında, belirsizlikler içinde merakla yol alıyoruz.

Kitapta, yazarın sıkça kullandığı, hatta belki de takıntı haline getirdiği, belirli imgeler göze çarpıyor. Uzuvlarından bazılarını kaybetmiş insanlar, kaybettikleri uzuvlarının yerini doldurmak için ahşap uzuvlar kullanan insanlar, yeşil elbise, sarı saç. Gibi gibi… Yazarın özellikle birkaç öyküde, bu imgeler üzerinde gereğinden fazla ısrarcı olduğu söylenebilir.

Yine de imgelerin yer yer öykünün akışına tecavüz etmesi, beni Kelly Link’in cinsellik kullanımı kadar rahatsız etmedi, hatta yanına bile yaklaşamadı. Her öyküde kahramanların zoraki sevişmelerini, cinsel arzularının ve tatminlerinin gözümüze sokulması Kelly Link’in öyküsüne ne katıyor merak ediyorum. Bu, sırf popülarite çabası değilse nedir?

Henüz ilk öyküde, hikâye bir yandan ilerlerken; yazar atlamalar yaparak, öyküyü arka plandaki başka bir katmana taşıyor. Yaptığı bir nevi Post-modernizm’in alt metin, üst metin hareketi. Ancak alt metnin tamamen asıl karakterin kendine dokunmasından oluşması ne kadar sağlıklı? İkinci öyküde de, genç iki aşığın başından geçen bir serüveni okuyoruz. Gerilim dolu, imgelerle işlenmiş, yavaş ilerleyen bir öykü… Açıkçası abartılı bir meselesi de yok, finalde bir şeyler kaybetmiş olmanın önemine değiniyor yazar ama buna değinene kadar iki aşığı izbelerde seviştirmeyi de ihmal etmiyor.

Her öykünün fantastik, sıra dışı, gerçeküstü bir yanı var. Kelly Link’in beslendiği damarın bu kanal olduğunu söylemek zor değil.
Her öykünün fantastik, sıra dışı, gerçeküstü bir yanı var. Kelly Link’in beslendiği damarın bu kanal olduğunu söylemek zor değil.

Kelly Link’in öykülerinde, cinsellik kesinlikle metnin temelini oluşturmuyor; öyküyü kurtarmak, ayakta tutmak için bir destek unsuru olarak yedekte duruyor desek, belki ama Link’in kaleminin buna ihtiyacı olmadığı aşikâr. Bir de şöyle deneyelim; cinsellik, karakterlerin ruh hallerini, iç meselelerini anlamamıza yardımcı oluyor, hayır, Link’in karakterleri basit ve tek yönlü düşünen karakterler, en takıntılısı bile oldukça net, takıntı çizgileri belirli, içinde fırtınalar kopmayan, ne yapacağını az çok tahmin edebileceğimiz tipler. Öyleyse ne işi var bu öykülerde bu kadar lüzumsuz cinselliğin? Bu soruya verebileceğim tek makul cevap, popülarite.

Çeviriyle ilgili de bir iki kelam etmekte fayda var. Seda Çıngay’ın hakkını yemeyeyim sonuçta bir emek söz konusu. Nasıl düzeltilir bir fikrim yok, neden böyle oluyor, bilmiyorum. Ancak bu tür post-modern metinlerde aradığımı bulamıyorum. Kitap hakkında yapılmış övgülerin tamamı asılsız çıkıyor. Biçem hareketleri normal şartlarda metne yeni bir mana, yeni bir boyut katması gerekirken, sadece içi boş, neden yapıldığı anlaşılmayan biçem hareketleri olarak kalıyor. Bu durum oldukça can sıkıcı… Çünkü çeviride manası yitip gidecekse, Post-modern metin çevirmenin anlamı kalmıyor. Aynı üzüntüyü Monokl Kitap’tan Donald Barthelme’nin Kırk Öykü’sünü okurken de yaşamıştım, yine yaşıyorum.

Daha önce Aylak Kitap’tan, Karin Tidbeck’in Zeplin’i için yazmıştım. Tidbeck’te de Link’e benzer -en az Link kadar- bir atmosfer kurma yeteneği, gerçeküstü ögeleri fevkalade kullanabilme marifeti vardı, güzel öykülerdi vesselam. Bu kitabı da aynı hevesle elime aldım, benzer potansiyele sahipti ama tabiri caizse fos çıktı. Meraklısına tavsiyem, şaşalı arka kapak övgülerine sakın ola kanmayın. Bu tür övgüler, genellikle para karşılığı ısmarlama metinlerdir.

Yazıyı buraya kadar okuyup, dur şu kitaba bir de ben bakayım diyenler için: Tuhaf Şeyler Oluyor, Kelly Link’in kaleminden, Seda Çingay’ın çevirisiyle, Ekim 2015’te, Aylak Kitap’tan çıktı.

Son olarak ilgili okura notum:

Birisi gelip kitaplığımdan alsa ve bana söylemese, yokluğunu fark etmem.

Birisi gelip kitaplığımdan çalsa ve geri getirmese, üzülmem.

Birisi gelip kitaplığımdan çalsa…

Keşke birisi gelip…