Anlatıyorum öyleyse

Erhan Genç
Erhan Genç

Öykü türünün öncü yazarlarından bu yana süren bir kanalın temsilcisi Erhan Genç. Sözlü kültürün anlatma becerisine sırtını yaslıyor. Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları’ndan hikâye etiketiyle yayımlanan Şimdilik Havadisler Bunlar ilk satırlarından itibaren anlatı gücünü ortaya koyuyor. Biçimsel olarak takip ettiği geleneği başarılı bir şekilde sürdürüyor.

“Tencereler neden hep kısık ateşle karıştırılır?” diye soruyor “Altı Ay” öyküsündeki anlatıcı ve devam ediyor “Başlarında sıkılalım diye galiba.” Erhan Genç’in yeni çıkan kitabı Şimdilik Havadisler Bunlar isminin hakkını veriyor: Hayatın içinde sıkışmış, kaybedilmiş umutlar ve gerçekleşmeyecek hayaller arasında mekik dokuyan anlatıcılar. Kısık ateşte pişirdikleri hikayelerini okura tamamlanmış bir lezzet olarak sunuyor, soruyor, cevaplıyor, anlıyorlar. Öykü türünün öncü yazarlarından bu yana süren bir kanalın temsilcisi Erhan Genç. Sözlü kültürün anlatma becerisine sırtını yaslıyor. Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları’ndan hikâye etiketiyle yayımlanan Şimdilik Havadisler Bunlar ilk satırlarından itibaren anlatı gücünü ortaya koyuyor. Biçimsel olarak takip ettiği geleneği başarılı bir şekilde sürdürüyor. Birinci ya da üçüncü tekil anlatıcının sesini kullandığı eserlerini mektup ve içses gibi çeşitli tekniklerle besliyor. Yapı, kendi ağırlığını ortaya çıkartmak yerine anlatının akışını kolaylaştıran bir zemin görevi üstleniyor.

Deneysellikten kaçarak, küçük anların hikayelerini yakalıyor.
Deneysellikten kaçarak, küçük anların hikayelerini yakalıyor.

Deneysellikten kaçarak, küçük anların hikayelerini yakalıyor. İnsanlık halleri hemen her öykünün odak noktası. Sanki ilk olarak yazarın zihninde canlanan bir fotoğraf, akışı başlatıyor. Ardından Erhan Genç, yavaşça öncesini ve sonrası örüyor. O anın etkisini eşsiz bir şekilde ortaya çıkartıyor. Tek düğümlü metinler. Fark ettirmeksizin sizi fotoğrafa hazırlıyor. Sessizce ilerliyor. Birden karşınıza çıkıyor: Huzursuz insanların tamamlanmış hikayeleri. Karakterler birbirinden ne kadar farklı olsa da zihinsel sıkışmışlık haliyle birbirine bağlanıyor. Bu durum metinler arasındaki akrabalığı daha da pekiştiriyor. Birbirine selam gönderen pek çok cümlenin altını çizmek mümkün: Mekanlar, sokaklar, mahalleler, acılar ve kaybedişler... Kahramanlarını farklı yaş, cinsiyet ve mesleklerden seçiyor Erhan Genç. Bunları detaylıca analiz etmekten kaçınmıyor. Onların dünyalarını tutarlı şekilde kurup okura gösteriyor; bu durum kendisini çağdaşı öykücülerden ayıran bir özellik.

Karakterlerin tek tipleştiği pek çok kitapla kıyasladığımızda Genç’in bu tutumu takdire değer. Farklı deneyimleri aktarmaktan bir an olsun kaçınmıyor. İnsanı anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. “Kırmızı ışıklar alıyor gözümü. Sokak lambaları geçiyor burnumun dibinden. İnsanlar geri doğru yürüyorlar sanki. Kaldırımdaki beton, caddedeki asfalt, şehrin ışıkları, dilenciler, simitçiler, bezden tezgahlarıyla seyyar satıcılar, milli piyangocu, tekerlekler akıyor gözümün önünde. Bir şehir akıyor.” Şehir, mahalle, sokak: Kitapta sıklıkla karşılaşacağımız bir harita. Geziyor kahramanlar. Anlatıyor, izliyor. Pek çok hikaye kaldırımda başlayıp bitiyor. Şehir gibi akıyor anlatı. Bir an durmaksızın. Kendi hızında. Soyut bir resmin renk geçişlerinde. Karakterler erişemedikleri hayalleri için kendilerini acımasızca eleştiriyorlar: “Yine yarım hissediyorum kendimi. Yarım bir baba, yarım bir koca, yarım bir insan... Böylece yarımlığıma iyice inanıyorum.”

Bu devirde insan mutlu olacağı şeyleri kendisi keşfetmeli, küçük şeylerden mutluluk devşirmeyi bilmeliydi.

Tüm bu yarımlığa rağmen arayışlarından da asla vazgeçmiyorlar ama: “Bu devirde insan mutlu olacağı şeyleri kendisi keşfetmeli, küçük şeylerden mutluluk devşirmeyi bilmeliydi.” Bir girişle başlıyor metinleri Genç’in. Karakter kısa bir özet geçiyor genellikle. Kendini anlatıyor, etrafta olan biteni çiziyor. Ardından kendine dönüyor. Başkasını anlatırken bile kendinden bahseden kahramanlar: Tükeniyor. Etrafa saçtığı problemlere çözüm bulamıyor. Duruyor. Geri dönüyor. Üzülüyor, deniyor ve belki de her hikayenin sonuna yazılabilecek cümleyi keşfediyorlar: Şimdilik Havadisler Bunlar