Definecileri takip

Altı tünel doludur. altın var diye gelir millet. inanırlar da. bizim köylü de inanır ama gitmez.
Altı tünel doludur. altın var diye gelir millet. inanırlar da. bizim köylü de inanır ama gitmez.

Birer çay sigara derken akşam olunca toparlanıp yola çıkmışlar. Yarım saati bulmamış kiliseye varmaları. Ekibin tedirginliği karanlıkla birlikte daha da artmış. Hazırlıklar yapılıp tünele girecekten sakallı, ihtiyarın yanına gelmiş. “Dayı” demiş. “bizi burada beklesen sen, biz çıkana kadar, jandarma gelir, köylü gelir papaz olmayalım hiç. ne bulursak da sana onda birini verelim."

İkinci çayından sonra “Ağalar,” demiş, “eski kilise dediğiniz bir yer varmış. kim götürür bizi.” Kahvehanede bir anda herkesin sesi kesilmiş. Çaylar yenilenmiş, kartlar dağıtılmış, sırtlar bu şehirli çocuklara hafif yan dönmüş. Dipteki örtüsüz masada gazete bakan bir ihtiyar birkaç kuru öksürükten sonra “Gel yeğenim gel,” diyerek dört arkadaşı çağırmış.

İhtiyara Kemıl Soft ikram edilmiş, acı kahve söylenmiş, mevzu açılmış. “Götürürüm götürüm de” demiş ihtiyar, “bizim buralarda pek kimse konuşmak istemez, kimse de yanından geçmez oranın.” Paketten ikinci sigarayı almış. Kahvesini bitirmiş. Grubun en sakallısına konuşmayı sürdürmüş,

Lanetlidir orası baştan söyleyeyim, gitmeseniz daha iyi yeğen. bugüne kadar kaç kişi gitti de dönen görmedim.

Sakallı “Altın bulan niye dönsün daha dayı,” demiş. Kısa gülüşmeler. Sonra herkes tekrar ihtiyarı dinlemeye başlamış. “Anlatayım, anlatayım da dinleyin, hem hava kararsın jandarmadan köylüden de kendimizi kurtaralım.”

Eskidir, çok eskidir orası, bu dünyada yapılan yedinci kiliseymiş derler, kralın zulmünden kaçan bir aziz yapmış, kimse de yıkamamış sonra. altı tünel doludur. altın var diye gelir millet. inanırlar da. bizim köylü de inanır ama gitmez. kiliseyi yapan aziz, küpler saklamış denir. bir de bekçi dikmiş. her kim tünellere varır da kendi nefsi için hazineyi bulmaya çalışırsa. yandı o zaman işte yandı. bu bekçi iksir içer, tünellerde bir canavara dönüşür, arkalarından sessizce gelirmiş. göz açıp kapayana kadar kim varsa parçalar, lanetiyle yok edermiş.

Lanetlidir orası baştan söyleyeyim, gitmeseniz daha iyi yeğen.
Lanetlidir orası baştan söyleyeyim, gitmeseniz daha iyi yeğen.

İhtiyarın yarı ciddi yarı komik anlatış tarzı herkesin tedirginliğini daha da arttırmıştı. Şaka mıydı? Gerçek mi? Sakallı biraz huzursuz olmuş ama çaktırmıyor. “Dayı” dedi, “bu köylü bu kadar korkarken sen niye götürmeyi kabul ettin bizi?” İhtiyar sırıtmış.

“Tarlam yakındır oraya, içeri zaten girmem. tünellere kadar götürürüm ama sizi. inanmam da böyle şeylere. altın olduğuna da inanmam. hem arkanızdan birinin gelmesi lazım. yoksa köyü birbirine katarsınız kiliseyi bulacağız diye.”

Birer çay sigara derken akşam olunca toparlanıp yola çıkmışlar. Yarım saati bulmamış kiliseye varmaları. Ekibin tedirginliği karanlıkla birlikte daha da artmış. Hazırlıklar yapılıp tünele girecekten sakallı, ihtiyarın yanına gelmiş.

  • “Dayı” demiş. “bizi burada beklesen sen, biz çıkana kadar, jandarma gelir, köylü gelir papaz olmayalım hiç. ne bulursak da sana onda birini verelim. yatar mı kafana?” “Olur yeğen” demiş ihtiyar, “dönüşte beni de eve bırakırsınız zaten geç oldu.”

Definecilerin hepsi tünellerin karanlığında yok olunca ihtiyar yaslandığı ağaçtan doğrulmuş. Ceketini çıkartıp dala asmış. Cebinden çıkardığı iksirden dört yudum içmiş.