Fırçanın ucundan damlayan renkler

Ellerim Neden Siyah? Numan Altuğ Öksüz'ün ilk öykü kitabı.
Ellerim Neden Siyah? Numan Altuğ Öksüz'ün ilk öykü kitabı.

Öykülerin temelinde o insanın masumiyeti ve bu masumiyetin üzerine modern zamanın fırçasından sıçrayan lekeler var. Yazarın renklere bir kimlik biçtiğini de görebiliyoruz öykülerde. Açılış öyküsü olan "Yürüyüş"te beyaz, öykü boyunca anlatıcı tarafından zihinlerde diri tutuluyor.

Hayat, kişinin göğsüne nefes nefes hikâyeler doldurur. İster sıradan ister sıra dışı olsun, bu hikâyeler kişinin heybesinin en nadide parçalarıdır. Zaten sıradanlık ya da sıra dışılık da görecelidir; her anının bir öncekinden farkı o anının biricikliğine ve böylece de sıra dışılığına işarettir ne de olsa. Geçtiğimiz Ocak ayında raflarda yerini alan Ellerim Neden Siyah? Numan Altuğ Öksüz'ün ilk öykü kitabı.

İçinde on beş öyküyü barındıran kitabın temasını Anadolu toprakları ve bu toprakların insanı oluşturuyor.

Ya da başka bir tanımla şöyle de diyebiliriz: Kitap, yazarın göğsünün bentlerini zorlayan, duramayıp çatlaklardan sızan, hızını alamayıp kalemi kağıda dokunduran nefeslerin bütünü. İçinde on beş öyküyü barındıran kitabın temasını Anadolu toprakları ve bu toprakların insanı oluşturuyor. Öykülerin temelinde o insanın masumiyeti ve bu masumiyetin üzerine modern zamanın fırçasından sıçrayan lekeler var. Yazarın renklere bir kimlik biçtiğini de görebiliyoruz öykülerde.

Açılış öyküsü olan "Yürüyüş"te beyaz, öykü boyunca anlatıcı tarafından zihinlerde diri tutuluyor. Senaryolarda bir noktaya olan vurgu, kopuş anının da o noktadan olacağına işaret eder. Bu öykü de beyazın üzerine düşecek tozdan endişe ederek okunuyor. Nihayetinde kopuş anına şahit olunuyor yine bir beyazda. Yazar dilini yalın tutmaya gayret etmiş, ancak art arda gelen benzetme kümeleri, yer yer klişelerin göze çarpıyor oluşu ritmin de sekteye uğramasına sebep oluyor. Fakat bu duraksamaları göz ardı etmemizi sağlayan bir unsur var: samimiyet. Tahmin edilesi denilebilecek öykülerin sımsıcak bir hisle okunabilmesinin sebebi yazarın kendi tecrübelerinden, şahitliklerinden yola çıkması olsa gerek. Böylece yazar, herkesin hayatında benzer olan ama her bir kişi için biricik olan o anıların penceresini tıklatabiliyor.