Medine Hurması çekirdeği

İlk hurmayı annesinin yanında yediğinden çekirdeğini yolcuların bekleme koltuklarına bitişik plastik masaya bıraktı.
İlk hurmayı annesinin yanında yediğinden çekirdeğini yolcuların bekleme koltuklarına bitişik plastik masaya bıraktı.

Hurma çekirdeklerinin yere atılmasına anne çok üzüldü. Ona hurma çekirdeklerinin yere atılmaması gerektiğini gözlerini belerterek tembih etti. Yerdeki iki hurma çekirdeğini aradı gözleri. Yerdeki iki hurma çekirdeğini aradı gözlerim. Hurma çekirdeklerini göremedi anne. Ben ancak hurma çekirdeğinin birini görebildim. Granit zeminde köklü bir yara gibi duruyordu.

Ağır yükleriyle çıkageldiler. Yüzlerinde güneş yanığı. İçinde belli, yolculuk için gerekli tüm malzemelerin olduğu valizleri, çantaları havaalanının granitten zemini üstüne koydular. Babanın sağ omzu ağır yük taşımaktan göçmüştü. Baba sol kolundan da, kim bilir ne zamandan beri taşıdığı kıvırcık saçlı, buğday tenli, kapkara, zeytin gözlü çocuğunu indirdi. Çocuk bu, yerinde durur mu? Biraz sağa doğru, biraz sola doğru seğirtti. Sonra acıktığı geldi aklına ve annesinin yanına gidip ondan hurma istedi. Arap kadının bembeyaz yüzü, kara çarşafında dolunayın gecede duruşu gibi duruyordu.

İnce taraklı, tertemiz elleriyle hurma poşetinden üç tane Medine hurması çıkardı ve haylaz oğluna verdi. Çocuk hurmaları minnacık eline aldı. İlk hurmayı annesinin yanında yediğinden çekirdeğini yolcuların bekleme koltuklarına bitişik plastik masaya bıraktı. İkinciyi yiyip küçücük elinde tuttu.

  • Üçüncüyü de yiyip iki çekirdeği havaalanının granit zeminine fırlattı. Eli hurmalardan yapış yapış olduğundan annesinin yanına gidip ıslak mendille elini temizletti. Annesi hurma çekirdeklerini ne yaptığını sordu çocuğa. Çocuk onları yere attığını söyledi.

Hurma çekirdeklerinin yere atılmasına anne çok üzüldü. Ona hurma çekirdeklerinin yere atılmaması gerektiğini gözlerini belerterek tembih etti. Yerdeki iki hurma çekirdeğini aradı gözleri. Yerdeki iki hurma çekirdeğini aradı gözlerim. Hurma çekirdeklerini göremedi anne. Ben ancak hurma çekirdeğinin birini görebildim. Granit zeminde köklü bir yara gibi duruyordu. Bu hızlı yaşantımızda hiç alışık olmadığımız garip bir leke gibi duruyordu. Havaalanında yolcular acelenin yarı uykusuyla koşuşturduklarından yerdeki hurma çekirdeği uzun boylu, iri cüsseli bir adamın ayakkabısına takıldı.

İlk hurmayı annesinin yanında yediğinden çekirdeğini yolcuların bekleme koltuklarına bitişik plastik masaya bıraktı. İkinciyi yiyip küçücük elinde tuttu.
İlk hurmayı annesinin yanında yediğinden çekirdeğini yolcuların bekleme koltuklarına bitişik plastik masaya bıraktı. İkinciyi yiyip küçücük elinde tuttu.

Sahibi birkaç adım attıktan sonra adım atışlarında bir gariplik hissettiğinden, daha doğrusu hurma çekirdeği granit zeminde garip sesler, adeta çığlıklar çıkardığından ayakkabısını kaldırıp hurma çekirdeğinden kurtuldu. Çekirdek yine olduğu yerde kalakaldı. Çok geçmedi havaalanına, ebeveynler dinlensin ve çocuklar da oynasın diye kurulmuş oyun parkından muzırlıkla gelen çocuk hurma çekirdeğini görüp onu ağzına götürdü.

Annesinin göz hapsindeydi çocuk. Daha bu hamleyi yapar yapmaz yanına yekinen annenin eli yetişti imdada ve ağzından çıkardı hurma çekirdeğini. “Kaç kez böyle pis şeyleri ağzına alma dedim ben sana oğlum,” diye bir de azar yedi çocuk. Hurma çekirdeği yine granit zemine atıldı.

  • Uçağa yetişmeye çalışan insanların ayakları altında gidip geldi hurma çekirdeği. Bir yer temizleyici aracın, TASKİ marka temizlik makinesinin dönen devasa fırçalarında savruldu durdu.

Fırçanın güçlü savruluşu ile havaalanının sessiz sakin bir köşesine itildi. Medine hurması çekirdeği burada bu köşecikte içinde gümbürdeyen bir hurma ağacı olma şevki ile garip ve öylesine kalakaldı. Bu devasa demirden yapılma konstrüksiyonların olduğu havaalanında, devasa granit zeminde hurma çekirdeği bir türlü gömülüp serpileceği bir toprağı bulamadı.

Kara Orman'da derler ki: "Ahmet Baba cûşa geldiğinde en az on Kafka, on Heidegger gücündedir." Biz ise Türkiye'de "Eyvallah Ahmet Baba!" deriz. (A.E.)