Mohammad Barrangi Fashtam ile söyleşi

Ben Mohammad Barrangi Fashtam, illüstratör ve özgün baskıcıyım.
Ben Mohammad Barrangi Fashtam, illüstratör ve özgün baskıcıyım.

“Benim çizimlerim benim hikâyemdir, dünyaya bakışımın hikâyesi.”

Ben Mohammad Barrangi Fashtam, illüstratör ve özgün baskıcıyım. İran’ın kuzeyindeki Reşd şehrinde doğdum. 13 yıldır illüstrasyon yapıyorum ve farklı festivallere katılıyorum. Bu bağlamda, kendi tutkumu profesyonel olarak icra etmeye çalışıyorum. Benim sanatımda Doğu sanatları çağdaş bir vizyonla temsil ediliyor. Eski çinilerden ve İran halılarından esinlendiğim renkleri Fars ve Doğu’nun inanç simgeleriyle resmetmeye çalışıyorum. Seyirciyi Doğu’ya, İran’a doğru bir görsel sefere çıkarmak benim için büyük bir keyif. Bu yüzden benim ruhumdan ve topraklarımdan gelen imgeler üretiyorum. Ayrıca İran hüsnühatını ve alfabetik şekillerini ürettiğim figürlerde kullanıyorum. Bu biçimler benim için bir şiir.

Üslubunuz post modern çağda grotesk bir sanata benziyor. Görsel dilinizin kurucu unsurları hakkında neler söylersiniz?

Söylediğiniz gibi, benim işlerimde içkin bir kara komedi var. Metinlerse içimden geliyor. Tuhaf yaratıklara başlar yerleştirerek hayata getiriyorum onları. Genelde bu yaratıkların benden, karakterimden birer parça olduklarını, doğduğum yerden gelen unsurlarla birleşerek oluştuğunu söylerim. Örneğin ağaç gibi öğeler benim işlerimde hayatın simgesidir.

Çizmeye nasıl başladınız? Bize hikayenizden bahseder misiniz?

Benim çizimlerim benim hikayemdir, benim dünyaya bakışımın hikayesi.
Benim çizimlerim benim hikayemdir, benim dünyaya bakışımın hikayesi.

Ben sanat alanında bir meslek okulunun ardından güzel sanatlar üniversitesine kaydoldum. Başlarda bunu yalnızca bir iş kolu olarak gören, akranlarım arasında sıradan bir öğrenciydim. Fakat 40’larda İran’ın sanat anlayışını şekillendiren Sağlakhane üslubu ve bu üsluptaki sanatçılar hakkında okuduğum bir makale beni çok etkiledi. İçimde bir ışık uyanmıştı, uzun zamandır bunu bekliyormuş gibiydim. Ardından, başkalarına benzer olmayı, anonim olmayı, başkaları tarafından beğenilmeyi umursamadan çalışmaya başladım.

Her zaman çizimin benim bir parçam olduğuna inandım. Bir gün içimden gelen imgeleri hayata getirmek için doğduğumu söylerim, ertesi gün bir kuş olmam gerektiğini düşünüp hayal gücümle bunu resmederim. Benim karakterlerimin çoğu insan ve hayvanların kombinasyonudur, genelde de kadın başlarıyla resmederim.

Sol kolumda bir engelle doğduğum için bir ele sahip olmanın ne demek olduğunu hiç tecrübe edemedim o yüzden bazı yaratıkların elleri yoktur. Benim çizimlerim benim hikayemdir, benim dünyaya bakışımın hikayesi.

Dijital çağda geleneksel görsel sanatların kaderi hakkında neler düşünüyorsunuz?

Ben geleneksel yöntemle yeninin birleştirilmesinin ilgi çekici olduğuna inanıyorum ama doğru yolla, doğru yerde ve tavırda olması şartıyla. Bugünlerde gördüğüm örnekleri iyi bulmuyorum ve hoşlanmıyorum. Benim şahsi görüşüm olabilir ama güncel sanat, kendi iç dünyasından gelip gelmediğine bakılmaksızın başkaları tarafından beğenilip pohpohlanan sanatçılar tarafından üretiliyor. Bu durum geçmiş ve güncel sanat arasında büyük bir tenakuz yaratıyor. Çünkü sanat sizin içinizden ve kişiliğinizden geldiğinde kendi yolunu bulur ve doğru yolu gösterir.

Çağdaşlarınızdan etkilendiğiniz ve takip ettiğiniz sanatçılar hangileri?

George Raftopoulos, Jesus Cineros, Joanna Concejo ve Nicola Allessandrini. İllustrasyon sahasında yöntemlerini takip ettiğim ve saygı duyduğum sanatçılar bunlar.

Bu aralar neler okuyorsunuz?

Yakınlarda Çehov’un kısa öykülerini okudum. Ayrıca Hushang Ebtehaj’ın şiirlerini severim.