Öykü kendi içinde tutarlı bir yapıdır

 Hikâye tümel, öykü tikeldir.
Hikâye tümel, öykü tikeldir.

Öykü kendinden önceki büyük hikâyeyi ima eder. Bu sayede bağlı olduğu hakikat rejimini serimler. Öykü özünde büyük hikâyeye dair bir fragman da olsa kendi içinde tutarlı bir yapıdır. Ama kendisinden öncekilerine ve sonrakilerine tutunmak, onlara ulanmak zorunda olan bir yapı... Bu yanıyla öykü, büyük hikâyeyle bir diyalogdur. Dolayısıyla insanlar arasındaki ortak söze dairdir.

- Öykü anlatmaya yöneldiği olay ve durumları toplumsal bir artalanda anlattığında nesnelleşir. Aksi halde bireysel ruh burkuntularından ibaret bir öznellik olarak kalır.

Nesnellik, okuyucunun da öyküye katılması, onda karşılıkların oluşması için zorunluluktur. Öznel ruh burkuntularıysa sadece dostları ilgilendiren patolojik vakalardır.

- Öykücünün kesitleyip anlattığı hikâye, her zaman toplumsal bir bütünün organik parçasıdır. Hikâye, öyküde yaşamaya devam eder.

- Arapçada Sane’a amacını, ereğini içinde taşıyan eylem demektir.

Öykücü öyküsüne hayalini, imgelerini nakşeder; yani amacı, ereği anlatır. Zaten hayata baktığında oradaki hikâyeleri görür, duyumsar. Duyumsadıklarını forma döker.

Esere baktığımızda gördüğümüz sadece öykücünün fikirleri değil; aynı zamanda eserde yaşayan, bize göz kırpan amaç ve erektir. Aynı zamanda bir eylem olan sanat, fikir ve amacı kendinde birleştirir.

- Bağlamından koparılan insan ya da eşya öykücünün oyuncağı olur; onunla dilediği gibi oynar, anlatır.

Zor olan, olanı olduğu, daha doğrusu olması gerektiği yerde anlatmaktır.

- Temsil bir stratejiye, bir dünya görüşüne uygun olarak kurulur.

- Hikâye mutlaka toplumsal ve kültürel süreçlerle güçlü bağlar kurarak öyküye maddi zemin sağlamalıdır.

- Yalınlık, öykünün meselesini bir anda kavramanın önemli araçlarından birisidir.

- Hikâye mutlakla mukayyetin, sonluyla sonsuzun, idealle gerçeğin bir anlık özdeşliğidir. Bu bakımdan öykü, sürekli oluşun içinde bir anlık inşa ise de an geçince fesada uğramanın ve mutlak olana ulaşılamazlığın çaresizce itirafıdır.

- Öykü kendinden önceki büyük hikâyeyi ima eder. Bu sayede bağlı olduğu hakikat rejimini serimler. Öykü özünde büyük hikâyeye dair bir fragman da olsa kendi içinde tutarlı bir yapıdır. Ama kendisinden öncekilerine ve sonrakilerine tutunmak, onlara ulanmak zorunda olan bir yapı... Bu yanıyla öykü, büyük hikâyeyle bir diyalogdur. Dolayısıyla insanlar arasındaki ortak söze dairdir.

- Biçim, öykünün tahkiye ettiği şeyin tanınmasını, bilinmesini sağlar. Biçim evrenseldir, bu yanıyla insanlarla ortak bir payda oluşturur. Biçim sayesinde hikâye dağınıklık, kopukluk, tutarsızlık gibi negatif yanlarından temizlenir.

- Hikâye tümel, öykü tikeldir.

Hikâye insanlığa, öykü insana dairdir.

Hikâye süreçtir, öykü durağandır.

Hikâye geneldir, öykü biriciktir.

Hikâye ağızdan ağıza anlatılarak insanlığın hafızasına katkıda bulunur, formsuzdur, kolektiftir. Öykü bu hafızadan beslenir, formdur, tahkiye ettiğine form verir, inşaidir, kurgusaldır, özneye aittir.