Ristretto

Asaletin nasıl bir şey olduğunu anlat deselerdi direkt olarak seni anlatırdım Selin.
Asaletin nasıl bir şey olduğunu anlat deselerdi direkt olarak seni anlatırdım Selin.

Ben mocha sevmem diyorum. Hımm diyor Selin. Ne seversin peki? Ciddi gibi. Ama sanki hafiften de alay eder gibi. Ristretto severim ben diyorum bizim ailede hep o içilir. O çok acı değil mi ya diyor ama kahve dediğin acı olur zaten Selin’cim bu arada gözlerin çok güzel.

Günde 50 liraya 10 sene içinde ev sahibi olma imkanı Göksel rezidanslarında biliyorum duydum hepsini. Kıpkırmızı cillop gibi araba 6 ay vadeyle sadece 72.000 lira Nutella ise 15. Bayram kredisi var ama parası olmayana yok Gürbüz tam bir canavar tüm sınıf ondan korkar kapıda görülür görülmez Hahahahhahaha. Kafam çok karışık bu aralar. Dertlerim birikti, aklımda bir sürü soru var benim babam böyle pasta yapmayı... Hayır hayır durum çok ciddi. Şöyle ki, ben Perşembe günü öğle arasında Selin'in önünü kesmiş ve sesimin titremesine engel olamayarak “Bir şey konuşabilir miyiz Selin?” demiş bulundum, Allah bilir ne kadar komik görünüyordum utandım böyle düşününce ama bir türlü rahatlayamadım ne rahatlaması ulan titriyordum resmen. Ne kadar zavallı görünüyorsam artık güldü bana kız. Kendi kendime gaz vermeye çalışıyorum sağlam durucan bu hayatta sağlam basıcan bu hayatta SAĞLAMSA... Oğlum iki dakika ciddi ol lan aşıksın sen aşık diyorum içimden mi diyorum tam anlayamıyorum İnşallah öyle yapmışımdır derken tamam diyor konuşalım nerede konuşalım?

Aklıma bir şey gelmiyor önce. Nerede konuşacağız oğlum bunu nasıl düşünemedim lan ben? Burada konuşalım. Burada mı konuşalım diyor. Ama nasıl bir “burada mı konuşalım”, hayatımda böyle bir burada mı konuşalım demek görmedim ben aklımı alıyor sanki ama tak-sit-leee hahahhahhaha buna biraz gülüyorum. Şey mi yapsak diyorum, şurada bir cafe var oraya mı gitsek dediğim an aklıma geliyor cebimi yokluyorum ne kadar param var diye. Sağ cebimde bir kağıt para var çaktırmadan bakıyorum yirmi lira, iyi iyi bir de diğer cepte iki lira yetmiş beş kuruş var tamam sıkıntı olmaz diye düşünüyorum. Ne konuşacağız diyor Selin. Beyaz tül bembeyaz tül Aaaaaaa üst kısımları iki kat fazla kirleniyor. Ne? Ne diyorsun Mustafa, ne üst kısmı ne tülü diyor lan onu ben dışımdan mı söylemişim? Yok yok diyorum kusura bakma açken ben ben değilim. Oğlum rezil olduk kıza ya. Sakin ol iki dakika rahat dur diyorum içimdeki bana, yani içimdeki ben’lerden birine.

Selin yüzüme acayip acayip bakıyor ulan çok güzel kız be. Yüzünde tane tane benleri var. Gözünde can alıcı bakışları... Onu çok seviyorum. Benlerini de seviyorum. Tam gözünün altında var bir tane en çok onu seviyorum. İçimdeki benlerden biri “güzelleştiriyor ama kızı” diyor Selin’in yüzündeki benlerden birini kastederek. Ne oluyor lan? Mustafa iyi misin diyor Selin. İyiyim iyiyim diyorum. Sen nasılsın? Anlamsız gözlerle bakıyor önce. Yani anlamadığını ifade eder gibi bakıyor. Sonra ben de iyiyim diyor gülümseyerek. Şey diyeceğim sana. Ne diyeceksin? Neyse kafeye gidelim oturalım bir de, ondan sonra söyleyeyim. Yürüyoruz kafeye doğru, hiç de gitmedim daha önce İnşallah güzel bir mekandır. Asıl önemli olan ucuz olması ve içinde seni seviyorum denebiliyor olması tabii. Seni seviyorum nasıl diyeceksin ulan kaç kişiye dedin daha önce diyor içimden bir ses. Kekimi ye beni yeme. Ne? O da başka bir ses. İşler çok karışık. Ama umurumda bile değil. Şu anda ilgilendiğim tek şey Selin. Şu yürüyüş, şu bakış, şu tebessüm...

Asaletin nasıl bir şey olduğunu anlat deselerdi direkt olarak seni anlatırdım Selin. Belki de dediler ve o yüzden seni anlatıyorum. Gülüyor Selin. Hayır duymuyor bunları, herhalde benim bu aptalca hareketlerime gülüyor. Giriyoruz içeri, güzel bir mekan. Buyrun diyor garson. Tut şunun ucunu döşeyelim abi diyen adama benziyor, oğlum o ne biçim benzetme lan. Bu adam da böyle işte. Aklımda kalsa hiç sorun değil de milletin içinde böyle pat diye dilime... Hoş olmuyor. Buyrun şöyle alalım sizi, hemen menünüzü getiriyorum. Buz gibi bir sessizlik var. Buyrun efendim diyor elinde kitap kalınlığında menülerle. Menüyü açtığım gibi kaynar sular mı dökülüyor başımdan yoksa soğuk bir duş mu bunun adı bilmiyorum kepeğe karşı diyor yüzde yüze yakın koruma. Ne lan bu, oğlum manyak mısınız on yedi liraya kahve mi olur? Cebime bir daha bakıyorum 22 lira yetmiş kuruş param var kıza da hesap ödetilmez şimdi ne yapacağım ulan ben?

Çaresiz gözlerle Selin’e bakıyorum yine bir sessizlik oluyor garson bekliyor. Ben white chocolate mocha alayım diyor Selin eyvah eyvah on beş lira lan o. Sen de onu al istersen güzeldir de demez mi üstüne? Der mi acaba? Yok, demedi. Allah’tan onu demedi onu da deseydi hepten yanmıştık. Şöyle bir bakıyorum menüye, çay beş lira ama şimdi çay söylesem kızın karşısında şey gibi... Ne gibi? Allah belanı versin sen böyle bir adam mıydın ulan? Yok onu demek istemedim ya yanlış anladın. Neyse şimdi sana hesap veremeyeceğim sen kendi işinle ilgilen aranızda bu çıtırtıyı bilmeyen, white chocolate mocha sevmeyen... Ben mocha sevmem diyorum. Hımm diyor Selin. Ne seversin peki? Ciddi gibi. Ama sanki hafiften de alay eder gibi. Ristretto severim ben diyorum bizim ailede hep o içilir. O çok acı değil mi ya diyor ama kahve dediğin acı olur zaten Selin’cim bu arada gözlerin çok güzel.

Biz bir tane ristretto bir tane de white mocha alacağız. Ristretto yedi buçuk lira. Menünün su ve çaydan sonraki en ucuz içeceği. On beş artı yedi buçuk ne yapar, yirmi iki buçuk. Süper süper, Babam da çok severdi zaten Ristretto’yu. Ayıptır söylemesi benim babam Ristretto gibi adamdı Hahahahahha. Ne iş yapıyor diyor Selin aaaa bak bunu da sesli söylemişiz demek ki. Çalışmıyor diyorum, öldü çünkü. Başın sağ olsun diyor. Başımı öne eğiyorum. Sessizlik biraz devam edince ışıklar içinde uyusun diyor. Işıklar içinde mi uyusun? Güneş kadar doğal ve ekonomik LED lambalar, sarı ve beyaz ışığı... Oğlum ayıp lan ayıp burada bari yapma şunu. Nasıl öldü eğer özel değilse diyor. İnsanlar merak eder. Kadınlar daha çok merak eder. Ve bu merak bildikleri için merak etmeyen bir sürü insan için hiçbir şey ifade etmez. Nasıl yani diyor? Pardon karıştırdım diyorum. İstersen kapatabiliriz bu konuyu diyor. Yok yok diyorum kapatmayalım.

Anlatsam mı lan acaba? Babam sürekli içki içen, annemi ve bizi döven bir adamdı desem mi? Sonra bir gün ben sekiz yaşındayken on yedi yaşındaki abim babamı yirmi dört yerinden bıçaklamak suretiyle... Oğlum oraları boşver lan. O kadar ayrıntıya girme, daha genel bir şey söyle. Kaza de mesela. Olmaz mı? Olur. Kaza diyorum. Anladım diyor Selin. Ne güzel anlıyor Selin. Sen bir şey söyleyecektin galiba diyor. O ara kahveler geliyor benim nabız olmuş yüz altmış tabii. Ellerim titreye titreye tutuyorum fincanı. İlk defa görüyorum Ristretto denilen şeyi. Mocha’yı duymuştum yine ama onu da hiç içmedim. Şey diyeceğim diyorum. Hani biz bu sene aynı sınıftayız ya... Sonra Ristretto’dan bir yudum alayım diyorum ulan bu ne, kahve çekirdeğini kemirsem bundan daha az acı olur. Yüzümü buruşturuyorum Selin gülüyor içimde on yüz milyon volkan aynı anda... Şey... Biz bu sene biraz daha fazla aynı ortamda bulunduk ya... Ben sanki sana karşı...

Aganigi naganigi. Ne? Offffff! Şey diyorum ya... Ben galiba... Seni seviyorum Selin. Hoppalaaaa. Dünyam karardı. Titremeye başladım. Selin’in yüzüne bakıyorum ama neler görüyorum bir bilseniz Çokokremi düşünüyorum ve permatiği ve altı ay vadeyle... Çok güzel kız Selin. Gözleri sürekli ışıldıyor. Dudakları kiraz gibi. Al al yanakları var saçları uzun ve belli ki yoğun vitamin destekli onarıcı saç kremiyle... Anne, doğuştan beri mi böyleymiş diyor Selin. Yok kızım, bir kaza yaşamış küçükken. Böyle olur bazen insan söylemek istemediği bir şeyi kaza deyip geçiştirebilir. Ben de yaptım ya az önce Selin. Sen beni duymuyor musun? Duruyor duyuyor musun? Orada yerinde misin? Bir şey söylesene Selin. Hiç kalkamıyor mu yataktan diyor? Yok işte baksana, bütün gün televizyon seyrediyor. Önceden sadece gözlerini kırpabiliyormuş.

Şimdi kafasını da çevirebiliyor hafif hafif. Yazık ya diyor kiraz dudaklı. Acır gibi bakıyor. Biz ayrı dünyaların insanıyız diyor sonra. “Ne?” diyorum. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun ama hissetiğim şey aşk değil diyor, lütfen bana kızma. Hayat böyledir Selin diyorum gülüyorum sonra aklımda çokokrem, permatik, altı ay vade... Ve bir fincan Ristretto’yu tek içimde...