Şaman ormancı

Devam ettim. Kalbine vardım ormanın. Kocaman bir Geyikadam. Üç insan boyunda.
Devam ettim. Kalbine vardım ormanın. Kocaman bir Geyikadam. Üç insan boyunda.

Bu gece, dedi. Sesim seninle. Güneş doğana kadar. Kalk ve yürü. Kalkacaksın ayağa ve ormana yürüyeceksin. Tahtaboynuz, dedi. Doğruldum. Tahtaboynuz, dedi. Yürümeye başladım. Tahtaboynuz, dedi. Yasaklı ormana girdim. Ormanın içindeyim. Kalbine yaklaştıkça gözüm görüyor. Ağaçlar bana bakıyor. Konuşuyor. Yüzleri. Kolları. Bacakları. Seçemiyorum. Kim onlar.

Orman önümde. Gökyüzü karanlık. Dolunay tepemde. Çam kokusu. Çıt yok. Yürü. Sadece yürü. Gör. Duy. Dokun. Tat. Hepsi önemsiz. Hiçbiri vazgeçilmez. Kendinden kork. Kendini bul. Babamın avdan dönmediği gün, tüm yaşantımın ters yüz olduğunu düşünmüştüm. Büyütülecek bir şey yok. Babalar ava çıkar ve bazen geri dönemezler. Kutsalet getirmek için ormana gitmişti. Bu kadar. Ormana gitti. Sözün sonrasını biz ekliyorduk. Gittiği gün dönmesi gerekiyordu. Hava karardı. Anladık. Artık ormanın başladığı yerdeyim. Orman tek bir nokta. Başladığı ve bittiği ve devam ettiği ve azaldığı ve yok olduğu ve büyüdüğü. Tüm anlardayım. Düşün. Düşün. Ormanın sessizliği duymamak için düşün. Akşam uyuyamayacağımı düşünmüştüm. Belki babam döner diye. Ateşin başında kaldım. Kimse karışmadı. Bekledim. Babam Kutsaletavcısı. Köyde tek. Adı yok. Yılda bir kere ormana gider. Şifaeti getirir. Kutsalet.

Ormandayım artık. Dolunay tepemde biliyorum ama karanlık.
Ormandayım artık. Dolunay tepemde biliyorum ama karanlık.

Kaç zamandır bu işi yapıyor bilmiyorum. Kimsem yok. Tüm kış çadırından çıkmaz. Yazın başında orman için hazırlanır. Yaz sonu gider. Avlar. Getirir. Töreni yönetir. Tüm kış çadırından çıkmaz. Ormandayım artık. Dolunay tepemde biliyorum ama karanlık. Çevrede hayvanlar var ama sessiz. Kıpırdamıyorum ama ilerliyorum. Akşam ateşin başında bekledim. Babam gelecek. Göz kapaklarım kapandı. Köze bastım elimi. Ruhum uçtu. Suya daldım. Bekledim. Ses geldi. Babam geldi. Ses. Gözlerim görecek. Biliyorum. Anlattı bana hepsini. Bir yere kadar. Dümdüz yürü. Dümdüz koş. Dümdüz koştuğuna inanırsan ağaçlar açılır önünden. Kalbe koş. Babamın sesi geldi. Tahtaboynuz, diye bağırdı bana. Korktum. Çok korktum. Uyumak istedim. Tahtaboynuz, dedi. Tahtaboynuz. Üç kez. Adımdı, dedi. Artık senin adın. Kimse bilmeyecek. Ben bile. Sadece sen. Tamam, dedim.

Devam ettim.
Devam ettim.

Bu gece, dedi. Sesim seninle. Güneş doğana kadar. Kalk ve yürü. Kalkacaksın ayağa ve ormana yürüyeceksin. Tahtaboynuz, dedi. Doğruldum. Tahtaboynuz, dedi. Yürümeye başladım. Tahtaboynuz, dedi. Yasaklı ormana girdim. Ormanın içindeyim. Kalbine yaklaştıkça gözüm görüyor.Ağaçlar bana bakıyor. Konuşuyor. Yüzleri. Kolları. Bacakları. Seçemiyorum. Kim onlar. Ormana girilmez. Sadece Kutsaletavcısı. Yılda bir kez. Ormana kimse girmez. Ormandan birşey çıkmaz. Yasaklı orman. Babam ses. Git dedi. Kalbine in. Beni kurtar. Ağaçlardan kork. Gör. Tanı. Umursama. Sakın umursama. Sesimi kaybetme. Nasıl dedim. Cevap vermedi. Elimdeki ağırlık bıçak. Biliyorum. Ağaçların yüzlerini görüyorum. Ben ve babam. Değişiyorlar. Bir sürü kişi daha. Tanımıyorum. Kaldım. Geri dönmeyi düşündüm. Tahtaboynuz, dedi.

Devam ettim. Kalbine vardım ormanın. Kocaman bir Geyikadam. Üç insan boyunda. Babamı yakalamış. Tahtaboynuz, dedi tekrar. Durdum. Tahtaboynuz dedi. Üçüncü kere. Bıçakla koştum. Onu avlaman gerek, demişti ses. Ateşten ormana yürürken. Onu avla. Bu bir oyun değil. Zor değil. Sadece onu avla. Kolay. Kabul et ve avla. Dinlemiştim. Hayvan kaçmıyordu. Saldırdım. Her şey çok tanıdık. Sanki defalarca. Kaç darbe vurdum bilmiyorum. Babam ve geyik ayrı ayrı düştüler yere. Geyiği sırtladım. Babamın düştüğü yerdeki ulu ağaca kaldırdım kafamı. Gördüm. Sesi gitti. Yüzü geldi. Babamın yüzü. Kendi yüzüm. Defalarca.

Kutsaletavcısı köyüne dönüyor sırtında yük, belinde bıçak. Oğlu onu bekliyor.

  • Bir akşam Post Öykü’nün whatsapp grubunda gaza geldik ve gece yarısına kadar hepimiz bir öykü yazalım dedik. Vakit geldiğinde tek bir öykü gönderildi gruba. Bu öykü. Ertuğrul tarafından. Hâlâ şaşkınız. (M.S.Y.)

Buradan kendisine Taha Ayar’ın şu dizelerini armağan ediyorum:

“ve evet hektor

içimizde kimse inanmıyordu bunlara

senin tek sorunun buna en çok inanan kişi olmandı ahbap!

ha belki ahrette yakamıza yapışıp diyeceksin ki “siz de konuştunuz!”

ama azizim!

canım hektor !

gece valla uzundu

ve rom etkisini göstermeye başlamıştı

ve şerifin vurulmasının bize hiçbir faydası yokken gittin vurdun şerifi

hektor sınırı geçtikten sonra da dalgın ve düşüncelidir

hektor silahını yağlarken uzaklara bakıp iç çekerken de yakışıklıdır

hektor geç kalmanın eve dönmüş halidir.”

(Taha Ayar’ın Hektor’un Varlığı Aşk Sektörünün Varlığına Armağan Olsun” şiirinin tamamı Afilifilintalar sitesinde var.) (A.E.)