Şatolar mezarlıklar ve tarihsel bir yolculuk

Ölüler, Diriler ve Deliler
Ölüler, Diriler ve Deliler

Ölüler, Diriler ve Deliler hem Gotik edebiyat hakkında bilgi edinmek isteyenlerin hem de gizem ve korku türü öyküleri sevenlerin elinden düşürmeyeceği cinsten bir eser. Kitabın dili yormuyor, anlatım tarzı da okuyucunun merakı ve ilgisini diri tutuyor.

  • "Birazdan okuyacağınız öykü o kadar sıra dışı ki, olayın geçtiği yörede yaşayan saygıdeğer birinden dinlemiş olmasaydım şairin teki laf olsun diye uydurmuştur, deyip geçmem gerekirdi."

Ölüler, Diriler ve Deliler adlı kitabı tanımlayan en iyi cümlenin bu olduğu söylenebilir. Çünkü kitap sıra dışı, kıyıda köşede kalmış Gotik edebiyat örneği öykülerin derlendiği bir çalışma. Derleme dünyanın farklı yörelerinde, farklı zamanlarında yazılmış gotik öyküleri bir arada sunuyor. Sıra dışı ve ilginç olarak kabul edilebilecek on dört öykünün ortak noktası, Gotik temaya sahip olmaları ve az bilinen kurgular içermeleri. Kitaptaki öykülerin yazılma zamanları 18. yüzyılın son demlerinden başlayıp 21. yüzyılın başlarına kadar geliyor. Haliyle okuyucuyu çok kıymetli kronolojik bir silsileyle karşılaşmış oluyor. Kimi öykülerin yazarları tanıdık gelmese de çoğu yazara aşina olunduğu söylenebilir. Örneğin Frankenstein romanıyla ünlü Marry Shelly ya da Kızıl Damga romanıyla ünlü Nathaniel Hawthrone gotik öyküleriyle hemen dikkatleri üzerlerine çekiyor.

Nathaniel Hawthrone
Nathaniel Hawthrone

Gotik bir öyküsü ile çalışmada yer alan Charles Dickens ise belki bu türde eser verdiği bilinmeyen yazarlardan en meşhurudur. Gotik edebiyat korku ve gizem öğeleriyle içe içe ilerleyen bir tür. Bunun yanı sıra yaşanan aile dramları, iç çatışmalar ve yabancılaşma öğeleri de sık sık bu tarza konu olan temalar arasında. Bu türdeki öykülerin kurgusunun geçtiği mekânlar daha çok şato, mezarlık ya da ıssız bir kale. Yapıların soğuk atmosferleri öykülere de taşınıyor, gerilim ve korku başlıca temalar olarak ön plana çıkıyor. Doğaüstü olaylar, hayalet ve hortlak gibi ögeler bu temaları taşıyan karakterler olarak görünüyor. Tarihsel süreç içerisinde gotik öyküler 18. ve 19. yüzyıldaki bilimsel gelişmelere kayıtsız kalamıyor; bu durum öykülerin olay ve olgularının bilim kurguyla harmanlanmasına kapı aralıyor. Buna rağmen hikâyelerdeki korku ve gizem havası kaybolmuyor. Ölüler, Diriler ve Deliler kitabında da bu değişimi gözlemlemek mümkün.

Eserdeki öykülerin temel öğelerinin benzer olduğu söylenebilir ki bu doğal bir sonuç. Fakat farklı yaklaşımlar ve tarzlar ise önümüzde zengin bir içeriğin yer almasını sağlıyor.

Örneğin kitabın ilk öyküsü aynı zamanda Gotik edebiyatın bir alt türü, belki de birçok kişinin ilk kez duyacağı bir teknik olan "fragman" tekniğiyle kaleme alınmış. Bu tür, 18. yüzyılda Gotik edebiyat için oldukça popüler bir hal alıyor. Genelde kısa olan bu türdeki eserler, fragman tanımına uygun bir şekilde bir maceranın orta yerinden başlıyor ve en heyecanlı yerinde bitiyor. Bu durum okurun merakını zinde tutup metnin devamına dair düşünmesine neden oluyor. Ölüler, Diriler ve Deliler hem Gotik edebiyat hakkında bilgi edinmek isteyenlerin hem de gizem ve korku türü öyküleri sevenlerin elinden düşürmeyeceği cinsten bir eser. Kitabın dili yormuyor, anlatım tarzı da okuyucunun merakı ve ilgisini diri tutuyor.

Esrarengiz denilebilecek bir serüven içine dâhil olmak, kitaba sonraki süreçte tekrar tekrar dönüş yapılabileceğini hissettiriyor. Türün takipçilerine gönül rahatlığı ile görmeden geçmemeleri gereken bir kitapla karşı karşıya olduklarını söyleyebiliriz.