Selma Aksoy Türköz ile söyleşi

​Selma Aksoy Türköz: Bugüne kadar güncel veya klasik pek çok metin çevirdim.
​Selma Aksoy Türköz: Bugüne kadar güncel veya klasik pek çok metin çevirdim.

Hâkim olmadığım bir konudaysa çeviri, hazırlık süreci çok uzayacağı için kabul etmeden önce düşünürüm. Edebi çevirilere her zaman öncelik veriyorum çünkü bu öykücülüğüme de katkıda bulunuyor. Tür, ilk tahlilde önemli benim için.

Selma merhaba, nasılsın? Çevirmenlik ve yazarlık her ne kadar edebiyata dahil olsa da iki ayrı disiplin. Hangisi daha eğlenceli ya da şöyle soralım ilham ikisinde de şart mı?

Çevirmenlik daha eğlenceli, çünkü bulmaca çözmeye benzetiyorum, yerine oturttuğum her parça bir sonraki adım için heyecanlandırıyor beni.

Merhaba, teşekkürler iyiyim. Çevirmenlik daha eğlenceli, çünkü bulmaca çözmeye benzetiyorum, yerine oturttuğum her parça bir sonraki adım için heyecanlandırıyor beni. Öykü yazmak ise bir hedefe ulaşmak gibi, hedefe varırken çok uğraştığım, düşüp kalktığım oluyor bazen. Sonuçta ikisi de iyi ki bulaştım dediğim uğraşlar, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. İlhamı, bir sürecin tetikleyicisi olarak tarif edebilirim gerisini emek belirliyor ve öykü için daha elzem. Çeviri ise ders olarak algıladığım şimdi bir de bunun yanında biraz önce dediğim gibi bulmaca benzeri bir şeye dönüşen analitik bir süreci ifade ediyor benim için.

Bir metni çevirirken ritüellerin var mı? Hazırlık sürecin nasıl geçiyor? Hızlıca bitirmek mi istersin yoksa zamana mı yayarsın?

Hayır, bu konuda hatta hiçbir konuda ritüele sahip değilim. Hazırlık, genelde çevrilecek metnin okunmasıyla başlar. Bilimsel bir makale çevireceksem o konuyla ilgili ön araştırma yaparım, bilgi sahibi olurum sonra yine metne dönerim. Her hâlükârda hızlıca bitirmek isterim. Bu sadece çeviri için geçerli değil ne iş yapıyorsam ona yoğunlaşıp bir an önce bitirme odaklı çalışırım belki de ritüellere bu yüzden uzağım.

Poe’yu Türkçeyle bir kez daha buluşturdun. Çevirmenlik özelinde çevirdiğin metinlerin zorluğu/kolaylığı gibi bir durumdan bahsedebilir miyiz? Yazarın ismi bu denklemde etkili mi?

Zorluk kolaylık meselesinden daha çok konuya yakın ya da uzak olmakla ilgili bir durum bence. Her ne kadar yazarın ismi önemli olsa da eser verdiği alan benim için belirleyici oluyor çeviride. Edebi metinlerden ziyade başka alanlarda mesela felsefe gibi kısmen daha uzak olduğum alanlarda çalışılmışsa bu, söz konusu denklemdeki bilinmeyenlerin sayısını arttırabiliyor yani benim ön hazırlık aşamamı uzatabiliyor.

Kurgu eserler de üreten biri olarak bazen “ya burası aslında şöyle de çok iyi yazılır” dediğin oluyor mu? Çevirmenlik ve öykücülük bu bağlamda birbirine etkileşimde bulunuyor mu?

Evet, zaman zaman böyle düşündüğüm oluyor, bunun yanında “çok iyi kurgulanmış, harika, benim aklıma hiç gelmemişti” dediğim kısımlar da oluyor. Kendi adıma çevirmenlik, öykücülük maceramı besleyen bir nitelik arz ediyor. Aynı zamanda çeviri farklı bir bakış açısıyla yaklaşmamı da sağlıyor olaylara. Bu, başkasının çevirdiği bir eseri okumaktan çok farklı bir deneyim bir çeşit içten bakış, taraf olma gibi yazılanlara.

Atasözleri, deyimler, yazarın kendi üslubu gibi özel durumlarda yapıyı mı korumaya çalışırsın yoksa anlamı eksiksiz aktarmak daha mı önemli?

İkisi de. Bu işle daha çok uğraştıkça ikisinin de yapılabileceğini görmeye başladım. İkinci çeviri kitabım Şehrazat’ın Bin İkinci Gece Masalı’nda tam da bunu yakalamaya çalıştım. Anlamı eksiksiz kılabiliriz veya ona çok yaklaşabiliriz, bunu yaparken yazarın üslubu korunabilir, birebir olmasa da iki kültürden örtüşen ifadeler bulunabilir. Bu noktada dilin imkânını ve zenginliğini ortaya koyan atasözleri, deyimler gibi incelikli ifadelere öncelik verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Çevirinin bittiğini/tamamlandığını nasıl anlarsın?

Bu konuyla ilgili olarak size son çevirdiğim öyküden bahsedeyim biraz. Öykünün çevirisini bitirdim, bütün olarak Türkçesinin son okumasını yaptım, her şey yolunda gibi görünüyordu. Teslim etmeden önce İngilizcesinden tekrar okuduğumda orijinalindeki lirik dili tam yakalayamadığımı fark ettim, yeniden öykü üstünde çalışmam gerekti. Yani karşılaştırmalı okuma yaparak belirlerim çevirinin bitip bitmediğini.

Çevirmek için bir metni kabul ederken şartların var mı? Önce metne bakıp mı karar verirsin?

Hâkim olmadığım bir konudaysa çeviri, hazırlık süreci çok uzayacağı için kabul etmeden önce düşünürüm. Edebi çevirilere her zaman öncelik veriyorum çünkü bu öykücülüğüme de katkıda bulunuyor. Tür, ilk tahlilde önemli benim için.

Bugüne kadar çevirirken en çok zorlandığın metin?

Bugüne kadar güncel veya klasik pek çok metin çevirdim. Bunlara edebi metinler ve diğer türlerde yazılanlar dahil. Beni çok uğraştıran Poe’nun bazı öykülerinin giriş paragrafları oldu. Usher Evinin Çöküşü ya da Morgue Sokağı Cinayeti gibi. Bu gibi öykülerde hem çok tasvir vardı hem de bir çeşit akıl oyunları yapılmıştı, sanki çözülmesin diye hazırlanmış bir bulmaca gibiydiler. Olay örgüsü o paragrafların üzerine kurulmuştu orada bir parça eksik kalınca resim tamamlanamıyordu.

Mutfakta neler var?

Poe’nun öykü çevirisi üç cilt olarak tasarlandı, üçüncü cildin çevirisi üzerinde çalışıyorum. Bunun yanında düzenli olarak makale çevirileri ve Aykut Ertuğrul ile seçerek belirlediğimiz dünyada öne çıkan öykücülerden ve ödüllü öykülerden çeviriler devam ediyor.