Cristina Branco: Müzik beni her gün kurtarıyor

Cristina Branco Portekizli bir müzisyendir.
Cristina Branco Portekizli bir müzisyendir.

Eleştirmenler tarafındantıpkı Amália Rodrigues'inbir şarkısının sözlerindede olduğu gibi "Fado'yuyaşıyor ve Fado ile nefesalıyor" şeklinde övgüylesöz edilen Cristina Branco,Portekiz geleneksel müziğinihem kendi ülkesinin hemde dünyaca ünlü şairlerinsözleriyle buluşturarakFado’ya yeni bir kapı açıyor.Yeni albümlerinden ve 20 yılıaşan müzikal yolculuğununen sevilen şarkılarındanoluşan bir repertuvarlaİstanbullu hayranlarıylabuluşacak Cristina Branco ile20 Ekim’de Cemal Reşit ReyKonser Salonu’nda vereceğikonser öncesinde söyleştik.

Müzikle ilgili ilk anılarınız nelerdi? Müzik, ailenizin ve yaşamınızın bir parçası mıydı?

Meslek hayatına caz ve Portekiz müziğinin çeşitli formlarıyla başlayan Branco daha sonra kendisine büyükannesinin tanıttığı Amália Rodrigues'in müziği olan fado ile meslek hayatına devam etti.
Meslek hayatına caz ve Portekiz müziğinin çeşitli formlarıyla başlayan Branco daha sonra kendisine büyükannesinin tanıttığı Amália Rodrigues'in müziği olan fado ile meslek hayatına devam etti.

Evet, bir şekilde öyleydi. Evde birileri her zaman müzik dinliyordu. Büyükbabam Morna severdi çünkü birkaç yıl Cape Verde’de yaşamıştı. Dedem, annem bebekken ona eski, kreol ninniler söylermiş. Evimizde de müzik hep vardı. Zeca Afonso gibi Portekizli müzisyenleri, Brel ya da Barbara gibi Fransız şarkıcıları hatta Beatles’ı dinlerdik. Sonraları erkek kardeşim de çok fazla albüm almaya başladı. Paul Simon, Pink Floyd, Chico Buarque, Caetano Veloso gibi sanatçıların şarkılarını ayna karşısında saatlerce söylediğimi, şarkılara yeni yorumlar kattığımı anımsıyorum.

Peki, Fado’ya nasıl âşık oldunuz? O ilk karşılaşma nasıl oldu?

Büyükbabam Amalia Rodrigues’in "Rara e Inédita" LP’sini aldığında! O albümde Rodrigues, Fado ya da o gelenekten şarkılar söylemiyordu; ama sesi ve sesinin gücü benim merakımı çok cezbetmişti. Öyle ki takıntı haline getirip onun tüm albümlerini almıştım. Böylece de Fado ile tanışmış oldum. O gün bugündür bana en çok ilham veren Amalia’dır. Onun ardından yeni şeyler öğrenmek için zaman zaman eski sanatçılara dönüp bakmışımdır ama Amalia benzersizdir!

İlk konserinizi, sahneye çıktığınız ilk anı hatırlıyor musunuz?

Bununla ilgili hatıralarım biraz bulanık. Bir keresinde sadece dinleyici olarak gittiğim bir yerde arkadaşımın ısrarıyla şarkı söylemiştim. O kadar ısrar etmişlerdi ki, sandalyemden kalktım ve düşünmeden şarkı söylemeye başladım. O zamandan bu yana da hiç susmadım.

Nasıl hissetmiştiniz?

Korkmuştum, ayaklarım yere basmıyor gibiydi. Gecenin sonu gelmeden artık hayatımda hiçbir şeyin aynı olmayacağını anlamıştım.

Branco fado şarkıların sözlerinde esinlendiği şiirleri okuyarak kendini geliştirdi.
Branco fado şarkıların sözlerinde esinlendiği şiirleri okuyarak kendini geliştirdi.

Peki, sahnede olmanın en güzel yanı ne?

Dünyanın en saf heyecanı. Hayata, kendime ve diğer insanlara karşı tamamen dürüst olduğum bir an.

Müzik beni her gün kurtarıyor, o denli yalın…

Biraz da son albümleriniz "Menina" ve "Branco"dan konuşalım. Bu iki albümün tarzını ve sound’unu nasıl anlatırsınız?

Bu iki albüm benim şimdiye kadar yaptığım işlerin 4.0 sürümü diyebiliriz! Ve elbette dahası da var. Bu iki albümle beraber farklı, daha genç yazarlar keşfettim, bu da müziğe daha farklı yaklaşmamı sağladı. Daha rahat, gerçekliğe daha yakın, daha normal bir yaklaşım. Hatta yeni bir "normal" keşfettim. Her ne kadar hâlihazırda orada olsalar benim için her şey yeniydi. Meğer keşfetmemişim. Bu insanlar benim gözlerimi ve kulaklarımı açtılar. Orijinalliğe, yeni ve taze şeylere duyduğum merak ve ilgi bu iki albümle maksimuma ulaştı!

Türkiye’ye daha önce birçok defa geldiniz. İstanbul’a, Türkiye’ye dair izlenimlerinizi paylaşır mısınız?

Custódio Castelo ile birlikte repertuvarını geliştirdi.
Custódio Castelo ile birlikte repertuvarını geliştirdi.

İstanbul’a çok güçlü bir tutku duyuyorum. Birçok kültürün kesişim noktası olması dolayısıyla çok zengin ve etkileyici. Boğaz ve kıyısı boyunca önüne serilen tüm şehir, sema dansının ve tasavvuf şiirinin gizemli ve yüce hali beni çok etkiliyor. Ara Güler’in kafesinde çok keyifli zaman geçirdiğimi anımsıyorum. Deniz kenarında yemek yemiştim, Kapalıçarşı’da, Mısır Çarşı’sının keskin baharat kokusunda ve renklerinde kaybolmuştum. Herhangi bir yere oturup insanları günlük telaşları içinde izlemekten çok zevk alıyorum. Kültürünüzden doğan muazzam bir enerji var ve etkisi bugün dahi sürüyor.

Son olarak "RoadCook" isimli bir kitap yazdınız, bir alkali beslenme kitabı. Bu konuda bir kitap yazmaya nasıl karar verdiniz? Alkali beslenme ile nasıl tanıştınız?

Yıllar boyunca maruz kaldığım alerjiler ve vokal rahatsızlıklar sonucunda yaşadığım kötü tecrübeler beni sağlıklı beslenmeye yönlendirdi. Aslında ışığı yakan doktorumdu. Ses tellerini korumak için suyun alkali olmalı demişti. Sudan yola çıkarak besinlerin de bir Ph çizelgesi olduğunu ve her ürünün asidikten alkaliye geniş bir skalada konumlandırıldığını öğrendim.