Ebruzen Çalkanoğlu: Ebru sanatı uzaktan eğitimle öğrenilemez

Firdevs Çalkanoğlu, 1978 İstanbul doğumlu ebru ustasıdır.
Firdevs Çalkanoğlu, 1978 İstanbul doğumlu ebru ustasıdır.

Yüzyıllardır "Suya yazı yazma sanatı" olarak anılan ebru, hem çok emek isteyenhem çok hızla ortaya çıkan bir sanat. Buna rağmen, büyük bir sabırve kabiliyetin ürünü. Son yıllarda kıtaları aşan ebru sanatı bugün dünyanınpek çok yerinde farklı sanat dallarındaki sanatçılar tarafından dabiliniyor ve farklı formlarda sürdürülüyor. Türkiye’de yaşayan ebruzen Firdevs Çalkanoğluise, ebru sanatının geleneği ile kurduğu sağlam bağa, kendi özgün formunuekleyerek bu sanatının teorisine kalıcı izler bırakma yolunda ilerleyen sanatçılardanbiri. Çalkanoğlu ile, İstanbul’un Fatih semtindeki atölyesinde ebru sanatındaki yürüyüşünükonuştuk.

Ebru sanatıyla nasıl tanıştınız?

Ebru sanatıyla üniversite bittikten sonra, 2003 senesinde tanıştım. O yıllarda ebruyu yalnızca uzaktan görüyordum, ebru için bir kurs olduğunu dahi bilmiyordum. Nihayet bir gün ebru kursunun verildiğine dair bir afişle karşılaştım. Ebru serüvenim o afişin peşinden giderek, bir hocaya talebe olmamla başladı. Kısa süren bir öğrencilik hayatından sonra 2008'de de kendi atölyemi açarak hem öğrenci yetiştirmeye hem de sanatımı icra etmeye başladım.

2003 yılından beri ebrû sanatıyla uğraşmakta olan Çalkanoğlu, kişisel atölyesinde ders vermektedir.
2003 yılından beri ebrû sanatıyla uğraşmakta olan Çalkanoğlu, kişisel atölyesinde ders vermektedir.

Ebru sanatını icra edenlere ebruzen deniyor bildiğim kadarıyla ve ebruzenlerin usta-çırak ilişkisiyle yol aldığı söyleniyor. Usta- çırak ilişkisi sizin için önemli mi?

Evet. Aslında bütün geleneksel sanatlarda usta-çırak ilişkisi var ve olmak da zorunda. Ebru öyle uzun süren bir macera ki, birkaç ay kursa giderek ebru eğitimini tamamlayamazsınız. Hatta hocanız size “Sen artık oldun, yetiştin?” dese bile sizin öğrendikleriniz bitmiyor. Sürekli yeni şeyler öğreniyorsunuz. Yani ebru sanatında öğrencilik hiç bitmiyor. Benim hocam Fuat Başar ben onun icazetli talebesiyim. Hocamdan icazet aldıktan sonra da kendimi geliştirmeye devam ettim. Usta-çırak ilişkisi olmadan ebru sanatı öğrenilemiyor. Çünkü tekne üzerinde boyanın, suyun ayarları değişken olduğu için hocanızdan sürekli öğreneceğiniz şeyler var. Bizde hocanın dizinin dibine oturmak diye bir tabir vardır. Ebru sanatında bu şekilde eğitim almak zorundayız. Uzaktan eğitimle ebru sanatını öğrenmek mümkün olamaz.

Osmanlı'nın son döneminden Cumhuriyete kadar birçok sanatçının eserleriyle günümüze taşınmış köklü bir silsileye sahip ebru sanatı. Suya şeklini veren bu sanat günümüzde de pek çok sanatçı tarafından genç nesillere aktarılıyor. Bu şekilde devamlı bir yol mümkün mü ebru sanatı için?

Firdevs Çalkanoğlu, Dumlupınar Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunudur.
Firdevs Çalkanoğlu, Dumlupınar Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunudur.

Benim ebruyla tanıştığım zamanlarda internet yoktu. Ebru sanatıyla ilgilenmeye başladığınızda birçok isimle karşılaşıyorsunuz. Mesela, benim hocam Fuat Başar bana tavsiye edilmişti. Tanıyınca, araştırıp gözlemleyince, hocamın sohbetine iştirak edince derya gibi çok bilgili bir insan olduğunu anladım. Sanat camiasında hocalarla ilişkiler iyidir genellikle. Fakat bazen kıskançlıklar da oluyor. Mesela eski klasik sanatçılar yenilik yapan genç sanatçılara tahammül etmekte zorlanabiliyorlar. Hepsi böyle değil tabii, yeniliğinizi destekleyenler de, hakkınız olan itibarı verenler de oluyor.

Geleneksel formların, klasiğin dışına çıktığınız için eleştiri mi alıyorsunuz yani?

Eleştiri çok kısıtlı bir camiadan geliyor. Geleneğin dışına zaten çıkamazsınız... Ben geleneksel eğitim veren bir hocanın talebesiyim zaten. Gelenek içi denilen ebruları yıllarca yaptım.

Ebru sanatının geleneğini öğrenmeden yenilik yapamazsınız zaten.

Geleneği iyi bilerek üzerinde çağdaş formlar yapan, yenilikler katan bir sanatçıyım. Kendi öğrencilerime de hem geleneği, hem kendi yeniliklerimi öğretiyorum. İkisini de dengede tutuyorum yani. Geleneği öğrenmeden sanatı bozan bir gurup içerisinde değilim. Ve kendime "modern ebrucu" demiyorum, klasik ebru sanatçısıyım.

Ayla Makas ve Fuat Başar’dan ebrû eğitimi alan sanatçı, 2009 yılında Başar’dan icazetini almıştır.
Ayla Makas ve Fuat Başar’dan ebrû eğitimi alan sanatçı, 2009 yılında Başar’dan icazetini almıştır.

Klasik ve "modern ebru" ayrımı nedir, açabilir misiniz?

"Modern ebru" diye kalıplara sokulan bazı ebru çeşitleri var ama ben o kalıplara inanmıyorum. Halk tarafından benimsenen, kabul edilen şey, mesela bir figür diyelim, 100 yıl önce bir sanatçı tarafından yapılsa, halk benimsese buna klasik denecekti. Bugün düz duran bir lale klasikse, lalenin boynunu büktük diye klasik olmuyor o lale. Modern sanatı bilmeyenler böyle söylüyor. Ufak tefek yenilikler eklenerek sanat tekâmül etmeli. Ebru disiplininde, edep dahilinde, usta-çırak ilişkisi içinde eğitim alarak bu yenilik devam ediyor.

Hoca ve talebe arasındaki ilişki, talim, terbiye, hoca mekân değiştirdikten sonra da devam ediyor mu? Bu ilişki mekândan ve zamandan beri mi?

Hocam şöyle derdi, "Hocayla göbek bağınız kopmaz. Öldükten sonrada bu bağ devam ediyor." Şöyle ki, hocanı hep ensende hissediyorsun. Senin yaptıklarına sanki birazdan müdahale edip, fikir verecek gibi... Bir şey yaptığınızda "Hocam olsa şu an bu tavra, bu ebruya nasıl bakardı?" diye düşünüyorsunuz. Kendi atölyeniz, öğrencileriniz olsa da, hocanızla bağınız hep devam ediyor.

Ebruya dair gelecekte planlarınız neler? Gelecekte sizin bugün hissettiğiniz bu güçlü usta-çırak ilişkisi bağı devam edecek mi?

Modern hayatta usta çırak ilişkisi elbette devam etmek zorunda ama belki sadece boyutu değişebilir. Eskiden bir hocayı sadece teknesinin başında gözlemlerken, malzemelerine dahi dokunamazken devam ediyordu dersler. Ama şimdi atölyemizde her öğrenci masasında çalışıyor, başlarında duruyoruz. Her malzeme kolay temin ediliyor. Hocalara ulaşmak daha kolay, her yerde ebru sanatı öğretiliyor.

Eserlerinize "Gönül Ebrusu" diyorsunuz. Nedir bu kavram?

Ebru sanatçısı Yılmaz Eneş'in kullandığı tabir bu. "Biz gönlümüze hoş gelen gönül ebrusunu yaparız" der hocam. Kişilerin kuralları bizi bağlamaz, sanatçının güzel bir gönlü varsa, ortaya güzel şeyler çıkarır zaten. Biz ebru sanatına aşığız ve hayatımızı adadık.

Ebru her anlamda hayatımızı kuşatıyor.

Bana göre sanatkâr, Yaradan'ın nakışlarını kendi gönül süzgecinden geçirip öyle resmeder. Gönül ebrusu budur. Ben ruhumla, gönlümle bütünleşmedikçe yaptıklarıma sanat eseri diyemem.