Flamenko'nun Prensleri: Dansın içine doğduk

Flamenko'nun Prensleri
Flamenko'nun Prensleri

Gösteri dünyasında “Flemenko’nun prensleri” olarak anılan Los Vivancos grubu çocukluklarından bu yana hep birlikte dans eden 7 kardeşten oluşuyor. Grup üyeleri küçükken evde ailelerine yaptıkları gösterileri birlikte gittikleri Barselona Dans Konservatuarı’nda profesyonel alana taşımışlar. Eğitimlerini farklı yerlerde tamamladıktan sonra da, 2004’te yeniden bir araya gelerek Los Vivanco grubunu kurmuşlar. O günden bu yana A.B.D, Hollanda, Belçika, İngiltere, Kanada, Kolombiya, Fransa ve İspanya’da sahneledikleri özel gösterileri büyük ilgi görüyor. Yeni gösterileri “Born to Dance” ile 16 Aralık’ta TİM Show Center’da Türkiyeli hayranlarıyla buluşacak grubun üyelerinden Elias ile Skyroad için konuştuk.

Flamenko yapmaya, dansa başlamaya karar vermenizdeki etkenler neler, nasıl başladı bu serüven?

Aslında hepimiz babamızdan dolayı Flamenko ve dans dolu bir ailede büyüdük. O nedenle Flamenko bizim için bir hayat tarzı. Daha sonra dansı profesyonel bir boyuta taşıyıp eğitimini almak istedik klasik bir eğitim aldık, zaman içerisinde farklı tarz ve dövüş sporlarından da etkilenerek kendi füzyonumuzu yarattık ve son gösterimiz Born To Dance doğdu.

Flamenko’nun tarihi hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Flamenko aslında tutkunun dansı. Bedenin güçlü olarak kullanıldığı aşkı da anlatan bir dans. Flamenko, Güney İspanya'nın Endülüs (Andalucia) bölgesine özgü ama bu bölgeyle sınırlı kalmamış, bir müzik ve dans türüdür ve Güney İspanya'nın kendi folklorik müziğiyle çingenelerin yaratmış oldukları müziğin kaynaşmasıyla ortaya çıkmıştır.

"Aslında hepimiz babamızdan dolayı Flamenko ve dans dolu bir ailede büyüdük."
"Aslında hepimiz babamızdan dolayı Flamenko ve dans dolu bir ailede büyüdük."

Yedi kardeşin bir araya geldiği bu grubun işleyişinde zaman zaman zorluklarla karşılaşıyor musunuz?

Hayır, tam aksine birbirimizi çok iyi tanıdığımız için birçok zorluğu daha kolay aşıyoruz. Ufak sorunlar büyütülmüyor ve daha hızlı çözülüyor. Sahnede dans ederken birbirimizi tamamlıyoruz.

“Eğer şahinin yazgısı göğün en yükseklerine uçmaksa, bizim yazgımız da birlikte dans etmek” diyorsunuz. Sahi dans etmediğiniz bir hayat sizin için nasıl olurdu, bunu tahmin etmek zor ama şimdilerle neler yapıyor ve neler yapmış olurdunuz?

Dans dışında bir hayatımız olmadı. Dansın içine doğduk ve hâlâ dans ediyoruz. İçinde dans olmayan hayat bizim için çok eksik ve sıkıcı olurdu.

"Aslında tutkuyla bağlı olduğumuz şeyin peşinden gittik…"
"Aslında tutkuyla bağlı olduğumuz şeyin peşinden gittik…"

Çocuk yaşlardan itibaren farklı ülkeleri gezmeye başladınız. Bu durum sizin gözünüzden nasıl görünüyor: Yaşanmamış bir çocukluk mu, yoksa erken olgunlaşan bir hayat mı?

Aslında tutkuyla bağlı olduğumuz şeyin peşinden gittik… Bu anlamda kendimizi şanslı hissediyoruz. Bireysel kariyerlerimiz için de çalıştık. Hepimiz dünyanın farklı yerlerinde dans ettik çünkü dansçı olarak bireysel anlamda yapabileceklerimizi ve dünya çapında dans ile ilgili neler yapıldığını görerek vizyon kazanmak istedik.

İstanbul kültür başkenti olarak adlandırılabilecek bir şehir.

Bir dönem hepiniz ayrı yollara doğru yürüdünüz üniversiteden sonra, neydi bu yol ayrımındaki sebep?

Konservatuvardan sonra herkes kendi tarzını oluşturmak, dansını yaratmak ve keşfetmek istedi. Hepimiz farklı birçok çalışmanın içinde yer aldık tecrübe kazandık ve dans anlamında farklı stillerde olabildiğince çok şey öğrenmeye çalıştık. 2004 yılında da Los Vivancos'u kurduk.

"Öncelikle spor ve dövüş sanatları ile ilgileniyoruz. "
"Öncelikle spor ve dövüş sanatları ile ilgileniyoruz. "

Dans, yetenekle beraber çok çalışmayı da gerektiren bir sanat dalı. Formda kalmak için neler yapıyorsunuz?

Öncelikle spor ve dövüş sanatları ile ilgileniyoruz. Formda kalmak ve vücudumuza iyi bakmak hepimiz için çok önemli. Uyku düzenimize ve beslenmemize çok dikkat ediyoruz. Sahnede güçlü enerjik ve fit gözükmemiz gerekiyor. O nedenle bedenimize olabildiğince iyi bakmaya çalışıyoruz.

Daha öncede İstanbul’a geldiniz, İstanbul hakkındaki düşünceleriniz neler?

İstanbul’un eski ile yeniyi bir arada barındıran mimarisi, sokakları çok etkileyici. Söyleşi Kültür başkenti olarak adlandırılabilecek bir şehir. Özellikle tarihi bizi her seferinde cezbediyor.