Hacı İbrahim Mutlu: 'Gördük ki işimiz çok, vaktimiz az, yükümüz ağır'

Hacı İbrahim Mutlu
Hacı İbrahim Mutlu

İyilik yolunda bir seyahat onunkisi. Çok yönlü bir insan ve güzel bir ömre sığdırdıklarıyla tanınmaya değer bir isim Hacı ibrahim Mutlu. Seyyahlığının yanı sıra Anadolu mimarisinin vazgeçilmezi ahşabı günümüze taşıyan bir tarih işçisi. Anadolu mimarisinden başlayarak seyyahlığa doğru uzanan keyifli bir sohbeti sizler için gerçekleştirdik…

Kimdir Hacı İbrahim Mutlu, söze nasıl başlıyorsunuz konu siz olunca?

Yesevi Kapısı’nın zaman yolculuğuna çıkmış dervişleri gibi ihtiyaç olduğunda her daim İyilik Yolcuları’nın yanında olan bir iyilik yolcusu Hacı İbrahim Mutlu;1965 yılında Bolu- Gerede’de dünyaya geldim. İlk ve orta öğrenimimi Gerede’de yaptım. Mesleki alandaki çalışmalarıma öğrencilik yıllarında yöre evleri yapımında ustalığıyla tanınan babam Recep usta’nın yanında başladım.

Çok sayıda ahşap ve taş binanın yapımında babam ile birlikte çalıştım. 1986 yılında Ankara’da Yapı Sanat Okulu İnşaat bölümünü bitirdim. 1990 yılından bugüne yurdumuzun çeşitli bölgelerinde, çeşitli şirketlerde çok sayıda konut ve işyeri inşaatı projelerinde görev aldım. Son yıllarda Ankara’da Hacı Bayram Camii ve çevresinde ve Hamamönü yenileme projesi kapsamında çok sayıda tarihi yapıyı yenileme işini başarıyla bitirdik. Bu çerçevede yine aynı bölgede ve yurdun çeşitli yerlerine yapılan tarihi yapıları yenileme çalışmalarına katkılarımız devam ediyor.

"Gittiğimiz yerlerde insan bütün bildiklerini unutuyor."
"Gittiğimiz yerlerde insan bütün bildiklerini unutuyor."

Dünyanın birçok ülkesine seyahatler yaptınız. İbni Batuta ve Evliya Çelebi’den günümüze seyyahlık medeniyetimizin yabancı olmadığı bir tutku. Nereden başladı yolculuğunuz?

Bir gün “Uzakta, çok uzakta bir yerlere gidilecek, kim gider?” denildi. Herkes yanındakini işaret ederken etrafıma bakınmadan “ben giderim!.” deyiverdim. Birkaç gün sonra kendimi Sudan üzerinden çölleri aşarak Eritre sınırındaki bir mülteci kampında yer alan bir yetim okulunda buldum kendimi. Böyle başladı uzakları yakın eden iyilik yolculuğum.

"Eritre sınırındaki bir mülteci kampında yer alan bir yetim okulunda buldum kendimi. "
"Eritre sınırındaki bir mülteci kampında yer alan bir yetim okulunda buldum kendimi. "

Başta Afrika olmak üzere gezdiğiniz pek çok ülkede yardım kuruluşlarıyla beraber Türkiye’nin yardım seferberliğine şahit oldunuz. Nasıl izlenimler edindiniz iyilik yolculuğunda?

İnsan hangi ülkeye giderse gitsin, kendi uğraştığı alan ile ilgili yeni şeyler görüyor, yeni kazanımlar elde ediyor. Deniz Feneri Projeleri için Kenya ve Habeşistan gezilerimizde çok zor şartlar altında yaşayan Müslümanların evleri ve ibadethanelerini nasıl derme çatma çalı-çırpıdan yaptıklarını gördük.Bu arada bir şey beni çok etkiledi; bu çalı-çırpı mescidlerde eğitim gören öğrencilerin ellerindeki tahta defterler. Bizim kendi imkânlarımızı düşününce gözlerimiz yaşardı.Şimdi oralar için hayırseverlerin desteğiyle okullar ve mescidler yapıyoruz, su kuyuları açıyoruz. Bizimle birlikte pek çok gönüllü kuruluş bir şeyler yapabilmek için çırpınıyor.

"İyilik Yolunda Uzaklar Yakın" isimli bir kitabınız da var. Nasıl doğdu bu kitap ve süreci anlatır mısınız?

Kitaplarımızda çok sayıda seyahat türünden bahsedilir. Turistik seyahat, ilim yolunda seyahat vb. Biz bunlara “İyilik Yolunda Seyahat"i de ilave ederek yeni bir çığır açmaya çalıştık. Seyahat ettiğimiz yerlerde ilginç insanlar ve olaylarla karşılaştık. Sudan, Eritre ile başladık, Kenya, Etiyopya, Fildişi derken diğerleri. Kimi zaman hayret ettik, kimi zaman üzüldük, ağladık. Kimi zaman korktuk, kimi zaman sevinçten havalara zıpladık. Yaklaşık on yıldır “iyilik yolunda” seyahat etmeye devam ediyoruz. Bu seyahatlerde hissettiklerimizi not ettik. Sonra da tuttuğumuz notları kitaplaştırdık. İyilik Yolculuklarımızı anlattığımız bu mütevazi çalışmanın bundan sonra iyilik yoluna çıkacaklar için de güzel bir örnek olduğu kanaatindeyim.

"Kitaplarımızda çok sayıda seyahat türünden bahsedilir."
"Kitaplarımızda çok sayıda seyahat türünden bahsedilir."

Kitabın gelirini iyilik yolunda yardım amaçlı kullanacaksınız, bu takdir edilesi bir davranış. Tüm yolculuğunuzu özetliyor aslında.

Aslında bu gittiğimiz yerlerde insan bütün bildiklerini ve bütün ezberlerini unutuyor. “Alt üst olmak” deyimi tam yerini buluyor. Çocukların eğitim gördükleri ama hiçbir tarafıyla okula benzemeyen bir yere giriyoruz. Yerde oturan öğrenciler toprağı sıraya dönüştürmüşler, yerel bir ot kullanarak boyalar yapmışlar, tahta parçalarına yazıyorlar. Öğretmenler kendi içlerinde bilgisi en iyi sayılan kişilerden seçiliyor. Öğretmenler için sınıfın ortasında üç ayaklı, dördüncü ayağı taşlar üst üste dizilerek yapılmış bir sandalye bulunuyor. Ortada, pişmiş topraktan imal edilen“Künk” dediğimiz su kabına yağmur suları doluyorsa içiliyor. Yalınayak olan öğrencilerin üzerinde doğru dürüst bir elbise de göremiyoruz. Anlatılması zor ama biz buna “hem büyük bir yokluk hem büyük bir azim” diyoruz. Gördük ki işimiz çok, vaktimiz az, yükümüz ağır.

“İyilik Yolunda Uzaklar Yakın”
“İyilik Yolunda Uzaklar Yakın”

Bir taraftan düşünüyorsunuz; “Allah için ne iyilik yaptım ki benim buralara gelmemi ve bu durumları görmemi nasip etti bana” Bu düşünce bir yandan “neler yapabilirim, neler yapmalıyım, mutlaka bir şeyler yapmalıyım” telaşı ile farklı bir sorumluluk yükleniyor omuzlarınıza…

Daha neler yapabilirim sorusunun cevaplarından biri de “İyilik Yolunda Uzaklar Yakın” isimli kitabımızın gelirinin bir yetim okulu yapımına bağışlanmasıydı.İnşallah bir tuğla yerine geçer.

Geleneksel mimari ile de yakından ilgileniyorsunuz Türkiye’nin birçok yerine geleneksel mimari eserler kazandırdınız. Neden gelenekten besleniyorsunuz?

Evet, Anadolu coğrafyasının hemen her zaman diliminde ve mekânında kullanılan ahşabın mimarimizin vazgeçilmez bir malzemesi olduğu bir gerçek. Tarih boyunca ahşap malzemeyi hemen her yerde kullanan atalarımız Büyük Selçukluların, Anadolu Selçuklularının ve Osmanlarının ahşaba büyük önem verdiklerini günümüze ulaşan nadide örneklerden biliyoruz.

Çevre koşullarından kolay etkilenen ve çabuk deforme olabilen yapısal özelliği nedeniyle birçok ahşap eser maalesef günümüze kadar gelememiştir. Özellikle mimari eleman olarak kullanılan ahşap malzeme bu bozulmalardan daha fazla etkilenmiştir. Ahşap sütun, mihrab, kapı, sanduka gibi mimari elemanlar da bu tarihi yıpranmadan payını almıştır.

Günümüze ulaşabilmiş yapılar içerisinde Divriği Ulu Camii, Aksaray Ulu Camii, Konya Alâeddin Camii, Ankara Alâeddin Camii, Ankara Aslanhane Camii ve benzer dönem yapılarındaki minber uygulamalarında yoğun ahşap işçiliği kullanılmıştır. Ankara Aslanhane, Sivrihisar Ulucamii ve Afyon Ulu Camileri; ahşabın mimaride iç mekânda ve taşıyıcı sistemde kullanılan ahşap örnekler olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Ayrıca beylikler dönemi yapılarından Beyşehir Eşrefoğlu Camii de ahşap sanatın şaheserlerinden.

"Çevre koşullarından kolay etkilenen ve çabuk deforme olabilen yapısal özelliği nedeniyle birçok ahşap eser maalesef günümüze kadar gelememiştir. "
"Çevre koşullarından kolay etkilenen ve çabuk deforme olabilen yapısal özelliği nedeniyle birçok ahşap eser maalesef günümüze kadar gelememiştir. "

Atalarımızın ahşaba yaptıkları müdahalelerin en önemlisi de ahşap üzerine yaptıkları boyama ve süslemelerdir. Özellikle Anadolu Selçuklu ve Beylikler dönemi ahşap camilerinde kirişler, konsollar ve sütun başlıkları bu boyama ve süslemelerin en güzel uygulamalarıyla dolu.

Bunları yeniden keşfedip mimarimize katmak gerektiğinden yola çıktık. Bu şaheserler bize fazlasıyla yol gösteriyor.

Selçuklu dönemine ait figürlerle geçmişten günümüze medeniyetimizin ahşap sanatını canlandırıyor, insanlardaki estetik zevki tarihten ilhamla yaşatıyorsunuz. Bu sanata tepki ve ilgi ne durumda?

Yeniden yaptığımız eski Ankara evlerinde tavan süslemelerinden, korkuluklara varıncaya kadar ahşap işçiliğe önem veriyoruz. Şu ana kadar künde-kari kullanmadık ama onun dışında günümüz imkânlarıyla yapılabilen tüm örnekleri yeniden hayata geçirmeye çalışıyoruz. Ahşap tavanların ortasına yaptığımız göbekler ve orta kısımları, sarkıt noktaları ve yan duvar süslemeleri yeni ürünlerimiz.

"Özellikle turkuaz renklerin kullanıldığı tavan göbekleri üzerinde çalışıyoruz. "
"Özellikle turkuaz renklerin kullanıldığı tavan göbekleri üzerinde çalışıyoruz. "

Özellikle turkuaz renklerin kullanıldığı tavan göbekleri üzerinde çalışıyoruz. Şu ana kadar onlarca uygulama yaptık. Her birinde değişik desenler kullandık. Çok ilgi gördü. Yoğun talep var. Fakat hem oyma ustası hem de boyama ustası konusunda yeterli değiliz. Gerçek renkleri bulmakta ve uygulamada zorluklar yaşadığımız da oluyor.

Geçmiş ahşap işçiliği örneklerinde kompozisyonlar bitkisel süslerin yanında kitabeler ve geometrik şekillerle de zenginleştirilerek daha değişik bir görünüm kazandırılmış. Bu usta eserleri yapmak için iyi ustalar lazım. Tavanlarda kullanacağımız turkuaz rengi bile elde etmekte zorlandık. İşin uzmanlarıyla yaptığımız çalışmalarda orijinaline yakın renkler elde etmeyi başardık. Tavan ve kapı süslemelerinde bunları kullanmaya başladık.

Yoğun ilginin hakkını vermek için iyi ustalar bulup daha çok çalışmalıyız.