Kelimeler insanı terk ederken: Şiir filmi

Şiir, Lee Chang-dong tarafından yazılıp yönetilen 2010 Güney Kore drama filmidir.
Şiir, Lee Chang-dong tarafından yazılıp yönetilen 2010 Güney Kore drama filmidir.

Güney Koreli yönetmen LeeChang-dong ilk sahnedenitibaren şiir hakkındaki tümromantik beklentilerimizi altüst edeceğinin mesajını veriyor.

Pastoral bir senfoni edasında bizi karşılayan doğa manzaralarıyla açılır Şiir filmi; fakat kamera manzaraya yaklaştıkça nehirde yüzen bir ceset olduğunu fark ederiz. Böylelikle Güney Koreli yönetmen Lee Changdong ilk sahneden itibaren şiir hakkındaki tüm romantik beklentilerimizi alt üst edeceğinin mesajını verir ve son sahneye kadar bize sürekli şunu sorar: Şiir nedir?

Alzheimer hastalığı ile mücadele ederken şiire ilgi duymaya başlayan 60'lı yaşlarında bir banliyö kadınının ve sorumsuz torununun hikayesini anlatıyor.
Alzheimer hastalığı ile mücadele ederken şiire ilgi duymaya başlayan 60'lı yaşlarında bir banliyö kadınının ve sorumsuz torununun hikayesini anlatıyor.

Ana karakterimiz Mija, torunuyla Güney Kore’nin taşrası diyebileceğimiz bir şehirde yaşıyor ve altmışlı yaşlarını geride bırakmasına az kalmış olmasına rağmen yaşlı hasta bakıcılığı yaparak hayatını kazanıyor. Ergenlik çağında bir torunu ve nadiren telefonla iletişim kurduğu uzaklarda bir kızı var. Geçmişine dair bundan başka bir bilgimiz yok. Zaten onun da geçmişiyle bağı kopmak üzere.

Mija basit ve sıradan bir kadın. Her gün yolumuzun kesiştiği ve hikâyeleri hakkında belki de hiçbir zaman bir fikrimizin olmayacağı anonim insanlardan; fakat müstakil serüveninde neşeyle karışıyor hayata. Kimse farkında olmasa bile her zaman şık giyiniyor mesela. Peki, bu yaşlı ve sıradan kadının hikâyesinin şiirle ne alakası var?

Yoon Jeong-hee, 1994'ten beri bir filmdeki ilk rolü olan başrolde oynadı.
Yoon Jeong-hee, 1994'ten beri bir filmdeki ilk rolü olan başrolde oynadı.

Alzheimer olduğu haberini aldıktan sonra Mija, yaşadığı şehrin toplum merkezinde şiir kursu başlayacağını öğreniyor ve katılmaya karar veriyor. Şair mi olacak, belirsiz. Fakat yazmaya ve gündelik hayattaki her nesnede görmeye çalıştığı şey kesin: Şiir. Her yerde onu arıyor. Oysa şiir, Mija’nın başına gelenler de dâhil, hikâyesi yetersiz kalana görünmez. Mija da şiirin yanı başında olduğundan habersiz, çünkü hikâyesi henüz tamamlanmamış.

Film, en iyi senaryo ödülünü kazandığı 2010 Cannes Film Festivali'nde ana yarışma için seçildi.
Film, en iyi senaryo ödülünü kazandığı 2010 Cannes Film Festivali'nde ana yarışma için seçildi.

Her şey Mija’nın şiir yazmaya başlamasıyla oldu diyebilir miyiz bilmiyorum. Ama şiirin uzaktan da olsa dokunduğu her şeyi biraz değiştirip dönüştürdüğü malûm. Zira Mija’nın hayatı da şiir yazma fikriyle birlikte değişmeye başlıyor. İlk defa şiirle tanışan pek çok kişi gibi ilhamını önce doğada arıyor, bulamadıkça daha çok kendine yaklaşıyor, olayları kavrayış biçimi değişiyor.

Böylece sanatta yaratıcı bir empatinin başkalarının hislerini içselleştirip ifade etmede ne denli etkili olduğunu keşfediyoruz her sahnede.

Mija, etrafındaki her nesneye içindeki asıl cevheri keşfedebilmek için aşkla bakarken ipe sapa gelmez torununun arkadaşlarıyla Agnes adında bir genç kıza tecavüz ederek intihar etmesine neden olduğunu öğreniyor. Sonrası ise organize bir kötülüğe dayanamayarak kendini yok etmeye çalışan hafızanın ve bir direniş biçiminin ta kendisi olarak hafızayı var olmaya ikna etmeye çalışan şiirin mücadelesi.

Film, bankta oynayan çocukların olduğu bir nehir sahnesinde açılıyor. Okul üniforması giyen bir kızın vücudu süzülüyor.
Film, bankta oynayan çocukların olduğu bir nehir sahnesinde açılıyor. Okul üniforması giyen bir kızın vücudu süzülüyor.

Cinayetin üstünü kapatmak için yapılan toplantıya çağırılması Mija’nın hayatını daha da ‘sertleştirirken’ şiir serüvenini de farklı bir yola sokar. Bir cinayetin taraflarından biri olmanın getirdiği acı, şiirinin ana kaynağı hâline gelir. Böylece filmin hayat ile şiir arasında en başından itibaren titizlikle inşa ettiği ilişki, Mija’nın torununu polise ihbar edip intihar eden kız için şiir yazmasıyla nihai ve en olgun hâline ulaşır. Nihayetinde gündelik hayattan insana kalan her neyse, onun bilgisi de Mija’da şiir olarak dışa vurulmuştur.