Kerasus'un incisi: Giresun

Giresun
Giresun

Kümbet’in kokusu, Dumankaya’nın havası, Kulakkaya’nın çimeni, Sis Dağı’nın Türküsü, Gedikkaya’nın manzarası, Gelin Kayası’nın hikâyesidir o. O Tirebolu’nun yeşili kucaklayan sahili, Görele’nin Kâtip Şadi’si, kirazın ve fındığın anavatanı, Şebinkarahisar’ın sarp tepeleridir. O baştan sona bir Karadeniz cenneti, Şeyh İdris’in ve Çepnilerin diyarı, Topal Osman’ın ebedi istirahatgâhı Giresun’dur… Doğanın nuru, maceraperestlerin seyahat rotası ve aile tatilinin odak noktası...

Giresun’a giderken içimizi bir heyecan kaplamıştı. Hem Karadenizli olmanın hem de yeni bir yer görmenin telaşıyla uçağımıza attık kendimizi. Trabzon Havalimanı’na muhteşem manzara eşliğinde indikten bir buçuk saat sonra kalbimizin hızlı atışı eşliğinde Giresun’a geldik. Yeşilin maviyle kucaklaştığı o büyülü atmosferde karşımıza bakir ormanları, akarsuları ve tertemiz havasıyla harika bir kent çıktı... İlk hedefimiz Kümbet Yaylası’ydı.

Giresun-Trabzon sahil yolundan Dereli’ye döndükten sonra Karadeniz’in tüm güzelliklerini görmeye ve hissettiğiniz yolculukta, aracınızın camlarını mutlaka açın. Çünkü muhteşem rüzgâr yüzünüze çarpacak, sizi serinletecek ve bir yandan da bol oksijen ile ciğerleriniz bayram edecek.

Karadeniz’e has muhteşem bitki örtüsünü seyrederken size eşlik edecek olan kuş sesleri ve akan suyun şırıltısı sizi şehrin gürültüsü ve stres dolu ortamından bir anda kurtaracak. Yaylaya giderken rakım o kadar yükseliyor ki, bir anda kendinizi sis bulutunun içinde buluveriyorsunuz. Sonrasında yaylaya vardığınızda da pırıl pırıl güneş size “Merhaba” diyor.

Giresun sahilde gün batımı...
Giresun sahilde gün batımı...

Kümbet’te rüya gibi iki gün

İnanılmaz ama hasta olarak gittiğimiz yaylada temiz havayı aldıktan sonra ne hastalık kaldı ne yorgunluk. Rengârenk kır çiçekleri ve dağ çayırları ile kaplı olan Giresun’un Kümbet Yaylası’nda birbirinden güzel ladin çam ağaçları karşıladı bizi. Yaylada ağaç namına köknar, sarıçam, sedir, kayın, meşe, ıhlamur, karaağaç, gürgen, kızılağaç, yabani fındık gibi ağaç türleriyle kardelen, yabani açelya, orman gülü, gökovan gibi binlerce çeşit kır çiçeği nefeslerimizi kesti.

İki bin metreye yakın yüksekliği ile ziyaretçilerine her an dört mevsimi aynı anda yaşatan Kümbet Yaylası, günübirlik ziyaretçileri dışında konaklamak isteyenler içinde ideal bir yer. Çok sayıda küçük yayla ve obalardan oluşan yaylanın, altyapısı tamamlanmış, PTT acentesi, sağlık ocağı, bakkal, sadece kuzu etinin satıldığı kasaplar, manav, lokanta, fırın, kır kahvesi hatta oto tamircisi bile var.

Birun otel - Kümbet yaylası
Birun otel - Kümbet yaylası

Havanın güzelliği hem iştahımızı açtı hem bizi dinlendirdi. Zira gece yarısından önce yatmadığımız halde yaylada hava kararır kararmaz derin bir uykuya daldık. Sabah çok geç saatlere kadar uyuyacağınızı sanıyorsanız burada yanılıyorsunuz çünkü güneşin ilk ışıklarıyla birlikte gözleriniz açılıyor ve şahane bir yayla kahvaltısına doğru adımınızı atıyorsunuz…

Kümbet’in suyu da ayrı bir güzellik. Yemekleri yarım saat içinde midede sindiren, size enerji veren, içinizi ferahlatan, mide hastalıklarına iyi gelen bir su. Evliya Çelebi zamanında bu yaylalara çıksaydı mutlaka suyunun kerametlerinden de bahsederdi.

Birun Otel, kar manzarası
Birun Otel, kar manzarası
Neden yayla turizmi ve nerede kalınır?
Yaylalar; tabiatın kirlenmemiş havasını, billur gibi sularını, yazın en sıcak günlerinde bile ferahlatıcı serinliği, büyüleyici güzellikte manzaraları, hormonsuz ve dalında yavaşça olgunlaşan bitkileri, doğal ortamlarda yetişen hayvanlardan elde edilen gıdaları bize sunar.
Yaşadığımız stres ve şehir hayatının üzerimizde ortaya çıkardığı olumsuzlukları atmanın hem ruhen hem bedenen şifa bulmanın adresi de yaylalardır. Kümbet’e çıktığımızda bizim kaldığımız Birun Kümbet Otel’di... Restoranı, oyun salonu, toplantı salonu, kapalı yüzme havuzu, saunası, Türk Hamamı, geniş ve ferah odalarıyla Birun Kümbet Otel bizden tam not almayı başardı...

Kümbet’ten ayrılış

Kümbet’te ruhumuzu dinlendirdikten sonra Giresun’a doğru yola çıkıyoruz. Milli Mücadele KahramanıOsman Ağa’nın Giresun Kalesi’nde bulunan anıt mezarını, kaleyi, kaleden, Karadeniz’in tek adası olan Giresun Adası’nı selamlayarak Giresun’un en büyük ilçesi olan Bulancak’a hareket ediyoruz. Bulancak’ta balık ve tatlı yedikten sonra sahil şeridinde bir tur atmaya karar veriyoruz. Espiye’deki Andoz Kalesi’ne selam çaktıktan sonra Tirebolu’ya ulaşıyoruz. Burada en güzel şey Tirebolu Kalesi’nde içtiğimiz çay oluyor.

Milli Mücadele Kahramanı Osman Ağa’nın Giresun Kalesi
Milli Mücadele Kahramanı Osman Ağa’nın Giresun Kalesi

Giresun’un en görülesi yerleri arasındaki Tirebolu Kalesi, yüzyıllarca ayakta kalmayı başarmış olup, şehrin önemli simgelerinden biri. Tirebolu ilçesinde bulunan kalenin M.Ö. 13. ve 15. yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin ediliyor. Kale yüksek bir kaya üzerinde olup, muazzam bir deniz manzarasına sahip. Tek giriş kapısı var ve içerisinde Osmanlı dönemiyle tarihlendirilen mezar taşları bulunuyor.

Tirebolu Kalesi’nin içerisinde bina kalıntıları ve bir mescit mihrabı görülüyor. Giresun gezi listelerinde olması gereken Tirebolu Kalesi şehrin turizmini hareketlendiren yapılardan biri. Ancak Tirebolu Kalesi’ndeki harika çay ziyafetinden sonra Görele’ye doğru yola çıkmamız gerekiyor. Çünkü burada çok değişik yerel tatlar var. Görele pidesi, dövme köy dondurması, koz helvası sadece burada yapılıyor.

Bir sürü efsaneye, mitolojik olaylara konu olan, Herkül’ün altın postu aramak için geldiği, Amazon kadınlarının erkeklerden uzak bir hayat kurduğu, Karadeniz’in tek yaşanabilir adası; Giresun Adası.

Giresun adası
Giresun adası

Gogora Kilisesi

Giresun’un 18. yüzyıl eserlerinden biri olan Gogora Kilisesi, 1923 yılına kadar işlevselliğini korumuş olup, daha sonrasında bir süre boş kalmış, 1948- 1967 yılları arasında ise cezaevi olarak kullanılmış. Kilise 1988 yılında müze olarak düzenlenmiş. Giresun Müzesi olarak hizmet veren kiliseyi gezerek hem tarihi bir mekana şahit olursunuz hem de şehrin birçok yerinde yapılan kazı çalışmaları sırasında gün yüzüne çıkmış kalıntıları görme şansını yakalarsınız. Giresun Müzesi’nde Tunç çağından Hititlere, Hellenistik dönemden Roma’ya, Bizans’a ve Osmanlı dönemine ait birçok eser bulunmakta. Silahlar, giysiler, taş kabartmalar, para örnekleri ve daha birçok tarihi parçayı göreceğiniz Giresun Müzesi, Merkez ilçedeki Sokakbaşı’nda bulunuyor.

Gogora kilisesi
Gogora kilisesi

Giresun’un gizemli adası

Zalim Kral Mitridates’in dillere destan bir kızı varmış. Güzel olduğu kadar da tevazû sahibi… Gönlünü sarayının çobanına kaptırmış. Çoban da bu güzel kral kızına âşık olmuş. Buluşup gizliden gizliye, konuşurlarmış. Zaman olur, giz açığa çıkmış. Kral Mitridates bu sevdayı öğrenmiş. Hiç sormaz, sorgulamaz; çobanı Aretias (Giresun Adası) da kiraz ağacına astırarak öldürtmüş. Kızı olayı duyunca acısından aklını yitirip, ruhunu eskitmiş. Kısa bir süre sonra kız da ölmüş.

Bu olaylardan kısa bir süre sonra ağır bir hastalığa tutulmuş Kral Mitridates. Yatağa düşmüş. Aretias Adası’nda kendisi için hazırlanan gösterişli bakım sarayında uzun yıllar büyük acılar çekmiş. Öyle ki, inilti ve feryatları Giresun’un yaylalarından bile duyulmuş. Uzun ve şiddetli ağrılar içinde ölmüş. Halk, kralın ”sevda ahı” aldığına, çobanın ruhunun adada hâlâ dolaştığına inanır…

Daha bir sürü efsaneye, mitolojik olaylara konu olan, Herkül’ün altın postu aramak için geldiği, Amazon kadınlarının erkeklerden uzak bir hayat kurduğu, Karadeniz’in tek yaşanabilir adası; Giresun Adası. Karadeniz bölgesinin tek adasını görmeden Giresun turu olmaz.

Ada yani Aretias, söylentilere göre kentin güney doğusunda bulunan ve görüntüsü kartal gagasını andıran, Gedik kayadan kopan bir parçanın denize yerleşmesiyle oluşmuş. Gittiğimizde hem tarihin soylu kalıntılarını hem de doğanın güzelliğine bir kez daha tanıklık ediyoruz. Tarihi kalıntılardan anlaşıldığına göre, bir zamanlar ada surlarla çevriliymiş. Adadaki sur kalıntılarının Pontus İmparatorluğu döneminde yapıldığı söyleniyor. Adanın Doğu ucunda bulunan “Hamza Taşı” da Antik Çağ’dan kalma bir dikit olarak göze çarpıyor. Bu taş, çağlar boyunca, yöre insanları için, mistik bir güç kaynağı olarak kabul ediliyor.

Hamza taşı
Hamza taşı

Giresun Kalesi’nden bir seyr-ü sefa

Ada’dan sonra en doğru gezi rotası Giresun Kalesi… Kale, kentin kuzeyindeki yarım adanın kente hâkim tepesi üzerinde yer alıyor. Kalenin günümüze kadar gelebilen kalıntıları merkez kule ve ona bağlı güneydeki sur duvarları. Sur duvarlarının tabanındaki dikdörtgen büyük blok taşlardan yapılmış bölümü, surların ve kalenin Helenistik ve Roma Dönemi’ne kadar gittiği izlenimini veriyor.

Kaleler, şehri hem tepeden görmek hem tarihini az da olsa öğrenmek için birebir mekânlardır. Giresun Kalesi‘nin M.Ö. 2. yüzyılda Pontus Kralı I. Farnakes tarafından yaptırıldığı sanılmakta. Giresun Kalesi‘ndeki sur ve saray kalıntıları hâlâ ayakta. Kalenin çeşitli yerlerinde, oyulmuş taş mağaralar ve tapınak örenleri mevcut. Kalenin seyir noktalarından tarihi Giresun’u görmek de mümkün. Gogora mahallesi, Zeytinlik mahallesi bunlardan bazıları. Taş Konakların, Ahşap işlemeli birkaç katlı evlerin Gogora’da verdiği manzara görülmeye değer.

Antik kaynaklarda “Bronz Duvarlı Kale” olarak anlatılan Giresun kalesi, denize hâkim oluşu ve ticaret yollarının birleştiği noktada bulunuşu kıyı kontrollü amaçlı askeri bir yapı olduğunu gösteriyor. Kalenin en yüksek mevkiinde Atatürk’ün Muhafız Alayı Komutanı Yarbay Topal Osman Ağa’nın anıt mezarı, denize bakan kuzey yamacında ise Şehitlik ve Hacı Bektaşi Veli Hazretlerinin müridi Kurbandede’nin türbesi var.

Atatürk’ün muhafız alayı komutanı Yarbay Topal Osman Ağa’nın anıt mezarı
Atatürk’ün muhafız alayı komutanı Yarbay Topal Osman Ağa’nın anıt mezarı

1 - Dışardan gelen turistlern konakladığı Şeyhli Eko Turizm Köyü Konağı’nda Seyhan Aydın, Gülay Düdükçü ve Ümmühan Aydın güler yüzlü bir hizmet için sizi bekliyor.

Şeyhli Eko Turizm Köyü Konağın da güler yüzlü bir hizmet sizleri bekliyor.
Şeyhli Eko Turizm Köyü Konağın da güler yüzlü bir hizmet sizleri bekliyor.

Şeyhli Eko Turizm Köyü Konağı
Şeyhli Eko Turizm Köyü Konağı
2 - Şeyh İdris Tekkesi ve Türbesi

Şeyh İdris Tekkesi ve Türbesi


Şeyhli Eko Turizm Köyü’ne uğrayın

Piraziz ilçesine bağlı bir köydeyiz. Karadeniz’in her köşesinde olduğu gibi yeşilini ve doğal güzelliklerini koruyabilmiş Şeyhli Köyü’nü farklı kılan köyün turizmle tanışmış olması. Köye gelenler yöresel kıyafetler ve folklor ekibiyle karşılanıyor. Köy evinde gelen misafirlere Kına Gecesi ve yöresel oyunlardan oluşan yemekli bir kabare sunuyorlar.

Kendi yetiştirdikleri organik ürünlerden hazırladıkları akşam yemeği ve eğlence hayli ilgi çekici. Sıcak kanlı ve doğallıkları alkışı hak ediyor. Eko yaşam ve üretim anlamında ciddi projeler gerçekleştiriyorlar ve kendi yetiştirdikleri ürünleri kendi markalarıyla pazara sunmaya hazırlanıyorlar. Bölgede yürüyüş ve dağ bisikleti için uygun rotalar var. Köy evlerinde konaklamalarda kahvaltı ve akşam yemeği şeklinde hizmet veriliyor. Her dönem yapılan turlara katılıp siz de Şeyhli’nin güzelliklerinden faydalanabilirsiniz.

3 - Doğal bitkilerin karışımıyla elde edilen Piraziz yeşil ayranı

Piraziz yeşil ayranı


Köftesi güzel Piraziz

Giresun’un Piraziz ilçesinde ise pek fazla tarih bulamayabilirsiniz, ancak yemekler harika. Piraziz mutfağında doğal bitkiler, sebzeler ve deniz ürünlerinin en tazelerini yiyebilirsiniz. Piraziz köftesi ise buraya has bir lezzet. Bunun dışında karalahana çorbası, mendek çorbası, etli pancar yenebilecek özel lezzetlerden bazıları.


Doğu Karadeniz’in ilk atlı spor kulübü

Bozatlıoğlu Atlı Spor Kulübü’nün kurucusu Özdemir Bozatlıoğlu, Piraziz dönüşü ekibimizi misafir ediyor. Giresun’un Bulancak ilçesinde kurulan Atlı spor kulübünde şimdilik 1 Arap atı, 2 İngiliz atı, 2 yerli at olmak üzere 5 at bulunuyor. Tesisin alt yapısı güçlendiriliyor. Yakın zamanda 10’dan fazla atla hizmet vermeye hazırlanıyor. Atların yanında tavuklar, ördekler, kazlar için de ayrı bir yer yapılmış durumda. Sohbetimiz esnasında Özdemir Bey, atlı spor kulübünü neden kurduğunu şu cümlelerle anlatıyor:

“Gençlerimizi uyuşturucudan korumanın tek yolu spor yaptırmaktır. Spor yapan gençlerde suç oranı minimum seviyededir. Bundan dolayı bizde gördüğümüz şekilde Giresun’da ve Karadeniz’de gördüğümüz en büyük eksikler arasında olan ata sporumuz olan at biniciliğini Bozatlıoğlu Atlı Spor Kulübü adı altında kurdum. Karadeniz bölgesinde Samsun ili hariç başka bir binicilik kulübü yok. Bundan dolayı bizim ana hedefimiz öncelikli olarak Giresun’da binicilik sporunu geliştirmek ve binici yetiştirmektir.” Ata binme keyfini burada yaşayarak yolumuza devam ediyoruz.

Bozatlıoğlu Atlı Spor Kulübü’nün kurucusu, Özdemir Bozatlıoğlu.
Bozatlıoğlu Atlı Spor Kulübü’nün kurucusu, Özdemir Bozatlıoğlu.

Tarih kokan Şebinkarahisar

Coğrafya derslerini hatırlarsınız. Karadeniz için “Dağlar kıyıya paralel” denirdi ya işte Şebinkarahisar bu cümlenin en iyi anlatılır kısmı. Giresun merkezde deniz iklimi hâkimken Şebinkarahisar’da bozkırları görebilirsiniz. Ancak Giresun’un en tarih kokulu ilçesinden bahsediyoruz. Şebinkarahisar Kalesi, Meryem Ana Manastırı, Licese Kilisesi, Fahreddin Behramşah Camii, Fatih Camii, Tamzara Camii, Kurşunlu Camii,Taşhanlar, Kadıoğlu Camii tarihi buram buram alabileceğiniz mekânlardan bazıları.

Cumhuriyet’in ilanı sırasında il olan Şebinkarahisar şimdilerde ilçe. 10 yıl süre ile il durumunu muhafaza eden Şebinkarahisar, 1933 yılında, 1297 sayılı kanun ile ilçe statüsüne getirilmiş. Uzun zamandır da il olmayı bekliyor yöre halkı. Bu bölgenin öyle bir ürünü var ki her derde deva denilecek türden. Adı Şebin cevizi. Söylenene göre zehirlenmelere karşı etkili, cildi temizleyen, kolesterolü düşüren, damarları koruyan, öksürüğü kesen bir ceviz bu. Yörenin en önemli yiyecekleri ise ceceloş çorbası, keşkek ve toyga çorbası.

Bir de uyarı: Şebin kalesine çıkan 7 sene bu yörede kalırmış. Öyle inanılıyor. Şebinkarahisar’da diş teknisyenliği yapan Süleyman Demircan yöreye sonradan gelip bir gün kaleye çıkanlardan biri. “Kaleye çıktığım günden beri buradayım, buralı oldum. Buralar hep hısımım oldu. Kızım bile buradan evlendi.” diyor. İşin latifesi bir yana kaleye çıkarken dikkat edin yine de. Sarp yokuş yorup dengenizi bozabilir.

Şebinkarahisar
Şebinkarahisar

Çocuk Kütüphanesi (Katolik Kilisesi): Çınarlar mahallesinde bulunan ve çocuk kütüphanesi olarak kullanılan yapı aslen Fransız Katolik Kilisesidir. 1800’lü yılların sonlarında inşa edilmiş.

Kaya Kilise: Bu günkü askerlik şubesi arkasındaki eski Lonca yolu üzerinde. Hristiyanlığın ilk yayıldığı yıllardan kalma bir kaya tapınağı. Gizli ayinlerin yapıldığı ilk kapalı mabetlerden...

Kufa Kuyusu: Pontus döneminden kaldığı sanılan kuyu, kalenin eteğinde ve yeni açılan yolun kenarında. Kale’nin su ihtiyacını karşılamak için açılmış. Gizli geçitlerlede bağlantılı olduğu söylenir.

Millet Bahçesi Kapısı: Vilayet binası önündeki parkın taştan, kemerli kapısı. Kapıda üç kitabe bulunuf. Kitabelerden anlaşıldığına göre kapı kaymakam Ziya Bey ve Belediye Reisi Kaptan Yorgi tarafından yaptırılmış.

Çocuk Kütüphanesi (Katolik Kilisesi)
Çocuk Kütüphanesi (Katolik Kilisesi)

Seyit Vakkas Türbesi: Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet Han döneminde Giresun’un fethi sırasında büyük yararlılıklar gösteren ve yapılan çatışmalarda şehit düşen Uç Beyi Seyit Vakkas’a ait. Mezar 15. yüzyılda, türbe ise 19. yüzyılda yapılmış.

Kale Camii: Kale mahallesindeki mimari değeri yüksek bir yapı. İki yazıtı var. Giriş kapısı üstündeki 1830 tarihli yazıtında ilk camii Dizdarzade Emetullah Hanımın yaptırdığı bildiriliyor. 1912 tarihli yazıtındaysa da caminin Sarı Mahmut Zade El-Hac Mustafa Efendi tarafından yeniden inşa ettirildiği belirtiliyor.

Hacı Hüseyin Camii: En eski camidir.1594 yılında Çoban oğlu Hacı Hüseyin tarafından yaptırılmış.

Seyit Vakkas Türbesi
Seyit Vakkas Türbesi

Hacı Miktat Camii: Yapının üç ayrı yazıtı var.1661 tarihli yazıtından yapının Hacı Miktat Ağa’nın vakfı,1841 tarihli yazıtından Hacı Çalık Kapudan’ın hayratı olduğu anlaşılıyor.1889 tarihli yazıtı ise yapıyı Hacı İsmail Efendi’nin yeniden inşa ettirdiğini belirtiliyor.

Çekek Camii: 1884 tarihli kitabesinden caminin Sarı Alemdar Zade tarafından yaptırıldığı anlaşılmakta.

Hacı Miktat Camii
Hacı Miktat Camii

Kaliteli Fındık

Fındık, Giresun’da geçim kaynağı anlamına gelse bile onu sadece bununla adlandırmak doğru değil. Çünkü Ağustos ayında hayata bir giriyor; serüveni tüm yılı kaplıyor. Burada herkesin ortalama bir ton düşecek kadar fındığı bulunuyor. Dünya pazarlarında aranan ünlü Giresun fındığı, diğer bölgelerden parlak kabuklu, yağ oranı yüksek olarak nitelendiriliyor. Dünya piyasalarında “Giresun kalitesi” olarak özellikle aranıyor.

Giresun kalitesi
Giresun kalitesi

Giresun’da Ne Yenir?

Giresun denilince akla karalahana ve hamsi gelir. Bunun yanında mısır unundan yiyecekler yapılır. Yemeklerden bazıları; Karalahana Çorbası, Karalahana Diblesi, Isırgan Püresi, Mısır Ekmeği, Fasulye Turşusu, Kiraz Duzlaması ve Pezik Mıhlamasıdır.

Karalahana ve mısır ekmeği
Karalahana ve mısır ekmeği

Yapmadan Gelmeyin

Giresun Kalesini, yaylaları ve müzeyi, Giresun pidesi, yaylada et, alabalık ve yöreye özgü yemeklerin (Kara lahana çorbası, karalahana diplesi, hamsi ve balık çeşitleri) yemeden; fındık, peştemal ve Kazancılar Çarşısı’nda satılan el yapımı hediyeliklerden satın almadan dönmeyin.

Yapmadan gelmeyin
Yapmadan gelmeyin
Öykülerimiz, türkülerimiz, her şeyimiz fındık üzerinedir.”

İstanbul Milletvekili ve Giresun Sivil Toplum Kuruluşları Federasyonu Kurucu Başkanı Hasan Turan, Skyroad dergisine fındığın bölge insanı üzerindeki önemini anlattı.

Giresun çiftçisinin tek geçim kaynağı olan fındık tarımı aynı zamanda bölgede doğrudan ya da dolaylı olarak pek çok insanın daha geçimini temin ediyor. Yıl boyunca bahçenizin bakımını iyi yapmışsanız, iklim şartları uygun gitmiş ve doğal afetlere de uğramamışsa emeğinizin karşılığını alırsınız.

Çikolata ve yağ sanayinin önemli hammaddelerinden, bireysel tüketicinin çoğu zaman çerezlik olarak kullandığı fındık tarımında ülkemiz dünyanın en büyük fındık üreticisi olmasının yanında fındıkta en büyük ihracatçı ülke konumuna da sahiptir. Fındık ihracatımızda Avrupa Birliği ülkeleri en önemli yeri tutmaktadır.

Bu ülkelerin payı ihracatımızdaki artışa paralel olarak artış göstermekte olup yıllar itibariyle değişmekle beraber %80-85 düzeyindedir. Yüksek oranda Omega 3 yağ asidi içeren, kan basıncını dengelemeye yardımcı olan ve kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltması gibi daha birçok yaşamsal faydalar sağlayan fındığın toplama, harmanlama ve patoz aşamaları oldukça yoğun ve yorucu geçer.

Hasan Turan
Hasan Turan

Tatil “fındık” demek

Özellikle yeni nesil bu işten çok haz etmese de toplanacak fındık bahçesi olanlar için Ağustos ortasında başlayıp Eylül ayında da devam eden meşakkatli bir uğraştır fındık işçiliği. Toplama aşamasına geçmeden birkaç gün öncesinden bahçe altının otlardan temizlenmesi işiyle başlar fındıkçının fındıkla sınavı.

Bazen yağmur altında ıslanarak, bazen açan güneşte kuruyarak, toplama, harmanlama ve patoz makinesinde ayıklama aşamalarından geçerek pazara iner fındık. Fiyatını bulursa herkesin yüzü güler. Ayakta durmanın bile zor olduğu bir arazide fındık toplamaya çalışırken dallardan dökülen toz ve kuru yaprak kırıntılarının sırtınızdaki tere karışmasıyla kaygan bir kaşınma hissi başlar. Bir taraftan kaşınıp bir taraftan küçük böceklerle didişerek fındık toplama işi sürer gider.

Fındık dallarının altında birbirlerinin yüzlerini görmeden yapılan şakalar, söylenen türküler, anlatılar öyküler birbirine karışır gün boyu. Sepeti dolanlar fındıklarını belli aralıklarla dizilmiş çuvallara boşaltırlar. Arazi şartlarına göre sırtta, atla ya da arabayla harmana boşaltılır toplanan umutlar. Her bir çuvalı boşaltırken harmanın dolu ve boş yanlarına bakarak tevekkülle kilo tahminleri yapılır. Evlere, azimli bir çalışmanın ardından mutlu bir yorgunlukla dönülür.

Tatil
Tatil

Fındık mevsimi her bir Giresunlu için ayrı bir dünyadır. Benim gurbet serüvenimdePiraziz’e bağlı Şeyhli Köyü’ndeki fındık bahçemizde başladı. (Köyümüz İsmini Şeyh İdris’ten alır. Bizim de soy ağacımızın en tepesindeki zat olan Şeyh İdris, Piraziz henüz meskun mahal değilken 40 mollası ile birlikte bölgenin Türkleşmesi ve İslamlaşması için bu bölgeye yerleşmişHorasan Erenlerindendir.) İstanbul’a ben de gideceğim ısrarlarımdan usanan babam; “bahçedeki fındık çuvallarının hepsini sırtında eve taşırsan gönderirim” iddiasını kazanmam bana da gurbetin yollarını açtı. Kısaca öykülerimiz, türkülerimiz, her şeyimiz fındık üzerinedir.