Minor Empire: Uprooted

​Minor Empire: Uprooted
​Minor Empire: Uprooted

Kanada’da iki müzisyenin hayata geçirdiği Minor Empire çok geniş bir ses dünyasını gözler önüne seriyor. Özgü Özman ile yeni albümleri Uprooted’i konuştuk.

Öncelikle merhaba, ilk albümünüz “Second Nature” ile yeni albümünüz “Uprooted” arasında geçen zamanda neler değişti; müziğe dair düşüncelerinizde, hayatınızda, bakış açınızda?

Hayatın ne kadar kısa ve değerli olduğunu daha iyi kavradık. Onu değersizleştirenlere karşı daha tepkili ve mesafeli olduk. Doğanın güzelliklerine karşı olan düşkünlüğümüz iyice yerleşti, zarar verenlere karşı elimizden geleni yapmaya çalıştık. Çünkü hayat bir olgunlaşma süreci… Bu olgunlaşma kişinin müzikteki duruşuna da yansıyor. Kalıcı ve kaliteli işler üretmek ve kendine ait bir şeyler ortaya çıkarmak için günlük hayatın gürültüsünden uzak kalıp kendi içimize bakmamız gerekiyordu.

"Müzik benim için olgunlaşma sürecidir."
"Müzik benim için olgunlaşma sürecidir."

Bu sorunun size çok sorulduğunu biliyorum fakat yine de sormak istiyorum. Kanada maceranız nasıl başladı ve bu maceraya müziğin eklenmesi ne şekilde oldu?

İç içe girmiş bir sürü neden vardı belki ama bunların arasında en büyüğü sanırım dünyamın sınırlarını genişletme fikri ve aynı zamanda izole olma şansı yakalamaktı. Türkiye’de hayatlar çok iç içe, bu belki günlük hayatı renklendiren bir şey ama insanın hayatında kendisi için bir yer kalmıyor. Kendinle baş başa kalamıyorsun diyelim. Açıkçası kendimi tanımak ve keşfetmek için etrafımda bir boşluğa ihtiyacım vardı. Ancak kalıplardan ve beklentilerden uzakta, kendi zihnini ve ideallerini genişletebilirsin. Fırsatı olan herkesin bir kere de olsa yabancı bir yere gitmesi orada yaşamayı denemesi gerekiyor bence. Kalış sebebimse burada üretebildiğimin farkına varmam oldu sanırım.

"Bizim coğrafyada halk müziğinin çıkış noktası ağıtlar."
"Bizim coğrafyada halk müziğinin çıkış noktası ağıtlar."

Cioran söyle demişti: “Bir veda sistemi olan müzik, çıkış noktası atomlar değil de gözyaşları olan bir fiziği çağrıştırır.” Müziğin çıkış noktası sahiden gözyaşları mıdır?

Bilemiyorum, belki doğrudur. Bizim coğrafyada halk müziğinin çıkış noktası ağıtlar. Blues’a bakınca da zulüm ve bastırılmışlık. Büyük üzüntüler hiç haberdar olmadığımız bir ifade gücünü ortaya çıkarıyor. Ama kültürlerde bazen mutluluklar da başka bir ifade gücü yansıtabiliyor.

Uprooted” albümünde de türküler yer alıyor. Türkülerin seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz?

Türküler benim için cazip ve önemli çünkü o melodik zenginliği Türkiye’de yapılan diğer müzik türleri içerisinde göremiyorum. Orada sanki bir hayat yok gibi… Müzik sektörü pratiklik ve hızlı tüketim üstüne formüle edilmiş işlerle dolu… Nitelik yerine üretilmiş ürün sayısı önemli, bir bakıma tüketim üzerine formüle edilmiş vaziyette her şey. Dinleyiciyi derinden etkileyecek çalışmaların kitlelere ulaşması söz konusu değil. 60-70’lerde müzikal anlamda bir çıkışımız var ama sonrasında şiddetli bir düşüş söz konusu. Türküler zamansız ve dürüst yerlerden çıkmış, tüketim için formüle edilmemiş işler, eserler, nasıl sevmeyebilirim. Repertuvar için türkü seçerken dikkat ettiğim ilk şey türkünün melodisi yüreğimde bir yerlere dokunuyor mu? İlk buna bakıyorum.

"Müzik sektörü pratiklik ve hızlı tüketim üstüne formüle edilmiş işlerle dolu…"
"Müzik sektörü pratiklik ve hızlı tüketim üstüne formüle edilmiş işlerle dolu…"

Ondan sonra zaman testi var, zamana bırakıyoruz. 10 defa söylediğimde aynı şeyi hissettiriyor mu bana? Hissettiriyorsa sonraki aşama Ozan’ın. Onun da özel şeyler hissetmesi gerekiyor, kafasında bir şeylerin canlanması, biz bunu yaparız demesi gerekiyor. Bazen benim seçtiklerim Ozan tarafından veto edilebiliyor. Ama ondan onay aldıysa Ozan’ın melodiyi ilmek ilmek işleyişine, bir dünya kurmasına tanık olmak benim için inanılmaz bir şey oluyor. Çiftlikler kuruyor, ormanlar, aylarca uğraşıyor bir melodiyi için ve sonunda o türkü yaşayan nefes alan bir şey oluyor diyebilirim. Bu süreç bittiğinde o türkü televizyonda radyoda dinlediğimiz türkü değil bizim türkümüz oluyor.

Kanada demografik olarak tek düze bir ülke değil, çeşitli ülkelere mensup insanların göçüyle beraber çok farklı müzik türleri de orada bulunuyor değil mi? Müzik için biçilmiş kaftan diyebilir miyiz?

Evet, çok kültürlü bir ülke ve bu kültürlerin her biri kendilerini temsil ve ifade etmeleri için teşvik ediliyor. Farklılıkları zenginlik olarak gören ve değerlendiren bir toplum yapısı var ve bu çok güzel. Ama bu çok kültürlülük politikasının bir sanatçıyı mensup olduğu alanın içine hapis etme riski de var, hele ki yaptığınız iş kişisel dokunuşlardan mahrumsa ve evrenselliği yakalayamamışsa…

"Türküler dürüst yerlerden çıkar."
"Türküler dürüst yerlerden çıkar."

Kanada’da sizin albümlerinizin oldukça ilgi gördüğünü biliyorum. Başka kimler ilgi görüyor, mesela Cem Karaca, Barış Manço?

Sanıyorum Selda Bağcan. Birkaç defa Toronto’da ve Montreal’de rastgele girdiğim müzik marketlerinde onun plaklarının çalındığına şahit oldum. Bence böyle bir ilgiyi de hak eden bir müzisyen zaten. Sesi de yorumu da özel ve iyi bir dinleyici ana dili ne olursa olsun bunu anlıyor.