Ölü gömmenin tarihi

​Ölü gömmenin tarihi.
​Ölü gömmenin tarihi.

Kim merak etmez ki ölümden sonraki yaşantısını… Yaşamından ayıramadığı en temel düşünce olan ölümü… İnsanlık tarihi boyunca en çok kafa yorulan, düşünülen, tanımak için en çok uğraşılan olgudur ölüm. Onu çözmek yaşamı anlamak demektir. Bu sebepledir ki insanlık, geçmişten itibaren yok olma fikrini kabul edememiş, beden bu dünyadan ayrıldığı vakit başka bir aleme gittiğini tasavvur etmiştir. ‘Öteki dünya’ anlayışıyla hareket eden insanlığın, ölü gömme tarihi böylece başlamış olur.

Mira Antik Kenti, Demre-Antalya.
Mira Antik Kenti, Demre-Antalya.

Din etkilerinin başladığı ve öteki dünya inancının var olduğu ilk dönem 50.000 ila 10.000 yıl öncesine kadar uzanır. Üst Paleolitik’te insanlar ölüleri yanlarına çeşitli hediyeler koyarak gömmeye başlarlar. Kendilerini anlattıkları mağara resimlerinde ölüme ilişkin detaylı çizimler görülür. Bu konuda en eski kaynak Fransa Lascaux Mağarası’nda (M.Ö 15.000-10.000) bulunan çizimlerdir. Ölüm ilk kez betimlenmiştir. Belli bir dönem sonra insanlar yavaş yavaş maddi olanaklarına ve sınıfsal farklılıklarına göre kendilerine mezar yaptırmaya başlarlar. Bu mezarlar kimi zaman yaşadıkları evin içine kimi zaman ise dışına yapılır. Ölüler çoğunlukla normal bir şekilde gömülür ancak yakılarak gömme işlemine de rastlanır. Yakılarak gömülen ölülerden geriye kalanlar da çeşitli şekillerde muhafaza edilir. Bu tarz gömme işlemlerinde ölünün giysisi ve süs eşyaları gibi unsurlar da mezara konulabilirdi. Ölen kişinin bedenine ulaşılamaması durumunda ise temsili boş bir mezar yapılırdı. Mezar üzerine yapılar resimler ise çoğunlukla ölünün yaşamı ile ilgili sahneler olup bazen de mitolojik sahnelerin temsili şeklindedir.

Antik Mısır’da ölüler birkaç farklı şekilde defnedilirdi. Birden fazla kişinin bir mezara konulduğu uygulamalar olduğu gibi bazen ölüler duvar içerisinde bir bölüme yerleştirilerek üzerine oymalarla süslenmiş ve isminin yazılı olduğu bir taş kapatılırdı. Bir başka şekil de ölünün oval şekilde açılan bir çukura yerleştirilmesidir. Sonradan kare şeklinde odalara dönüşen bu mezarların üzerinde tümsekler yapılmış ve bu tümsekler yavaş yavaş bugünün piramitlerine evrilmiştir. İlah olarak görülen firavunların gücünün göstergesi olan piramitlerde, ölünün bulunduğu odaya merdivenle çıkılması ruhun gökyüzüne, güneş ilahı Ra’ya yükselişin bir sembolü olarak düşünülmüştür.

İsrail'deki Antik Mezar.
İsrail'deki Antik Mezar.

Antik Roma’da mezarlara değerli eşyaların koyulması soygunların çoğalmasına da sebebiyet vermiştir. Bunun önüne geçmek için o dönem mezarların üzerine Medusa ya da aslan betimlemeleri koyulmuş, bu şekilde mezarın korunacağına inanılmıştır. Yine bu dönemde her mezarların korunması, süslenmesi ve ölen kişinin vasiyeti üzerine yapılan törenler belli kuruluşlar tarafından yerine getirilmesi bu döneme özgü bir gelişmedir. Anıt mezarların diğer devirlere göre daha bol olması kent genelinin ulaştığı refah seviyesini gösterir niteliktedir.

Yine Antik Roma’da mezarlara iki adet sikke konduğu görülür. Biri ağza biri avuç içine konan bu sikkelerin sebebi kişinin öldükten sonra Hades’in dünyasına gitmesidir. Hades’in dünyasına giden ölü, kayık ile karşıya geçebilmek için bu sikkelere sahip olmalıdır.

Yahudi kaynakları Ortaçağ’a kadar ölülerin kaya kovuklarına koyulduğu yazar.
Yahudi kaynakları Ortaçağ’a kadar ölülerin kaya kovuklarına koyulduğu yazar.
Moğolistan.
Moğolistan.

Antik Dönem mezarın başında yapılan törenlere de sahne olmuştur. Bu törenlerde şarap ve kurban kanının mezar içine akıtıldığı ve ölü başında yemekler yediği bilinir. Bu noktada günümüz adetlerine benzerliği oldukça ilgi çekicidir.

Birçok medeniyetin var olduğu Anadolu’nun bereketli toprakları da oldukça farklı ölü gömme şekillerine ev sahipliği yapar. Anadolu’da M.Ö 8. yüzyılda ortaya çıkan tümülüsler en orijinal ölü gömme biçimlerinden biridir. Bir mezar ya da mezarlık içeren toprak yığılarak oluşturulan tepeciklerdir. Tümülüsler içinde en dikkat çekeni Frigler'in efsanevi kralı Midas'a veya babasına ait olduğu düşünülen tümülüstür. 50 metre yüksekliği ve 300 metre çapıyla oldukça görkemli olan bu yapının içinde tarihi 2500-2800 yıl öncesine dayanan dünyanın neredeyse en eski mobilyaları da bulunur.

Semavi dinlere bakıldığındaysa Yahudi kaynakları Ortaçağ’a kadar ölülerin kaya kovuklarına koyulduğu yazar. İlk olarak da Yusuf Peygamberin tabuta konulduğu kabul görür.

Hristiyanlarda da benzer bir şekilde ölüler gömülür. Yaygın olan cesedi gömmek olmakla birlikte yakma işlemi yapıldığı da görülür.

İslamiyet’in kutsal kitabı Kur’ân’da ilk ölü gömmenin Adem’in oğullarından birinin, kardeşini öldürmesi üzerine gerçekleştiği yazılıdır. Bu olaya Mâide Suresi’nde şöyle yer verilir: “Ardından Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. ‘Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim?’ dedi, ettiğine de pişman oldu.”