Osmanlı kütüphanelerinde bilgi peşinde bir seyyah: Şibli Numani

Şibli Numani, 1857 Yılında Hindistan'ın Azamgarh kasaba'sında dünyaya gelmiş ilim adamıdır.
Şibli Numani, 1857 Yılında Hindistan'ın Azamgarh kasaba'sında dünyaya gelmiş ilim adamıdır.

Hindistanlı büyük dil âlimi ve İslam tarihçisiŞibli Numani 1892 yılı baharında altı aylıkbir seyahate çıkar. Seyahat durakları bellidir:İstanbul, Beyrut, Kudüs ve Mısır. İlkdurağı olan İstanbul’dan babasına gönderdiğimektupta şunları yazar: “Bu seyahatinkalbimde bıraktığı intiba binlerce kitabıçalışmakla meydana gelemeyecekti. Buseyahat sayesinde şunu öğrendim; birkişi dünyanın büyük yerlerini gezinceyekadar, gerçek bir insan olamayacaktır. Bütünhayatını tek bir mekân içinde, küçükbir dört duvar arasında geçiren insanlaraüzülüyorum.”

Her ne kadar Şibli Numani burada “seyahat” i “kitab”a tercih ediyor gibi görünse de Türkçede yayınlanan seyahat notlarında (Türkiye Mısır Suriye: Bir Seyahatname, çev. Muharrem Varol, Timaş: 2021) kitap kültürüne ve kütüphanelere dair gözlemlerinin geniş bir yer tuttuğunu görüyoruz.

Kitapçıları gezerken

Eğer Avrupa ve Asya medeniyetinin suretini tek bir varakta görmek isteyen biri varsa İstanbul’u görmelidir, diyen Şibli Numani’nin bu şehirde gördüklerinin başında Sahaflar Çarşısı geliyor: “Kitapçıları gezerken diğer taraftan son derece büyük bir çarşı görürsünüz. Mermer taştan bir zemin. Fazlasıyla güzel cam kabinler. Bütün kitaplar ciltlenmiş ve ciltler sıradan değil, aksine genelde yaldızlı ve altın yaldızlı. Dükkân sahibi sandalyede oturur ve önünde bir masa vardır. İki ya da üç genç çocuk işle meşgul vaziyette bir o yanda bir bu yandadır. Dükkâna ayak bastığınızda bir çocuk sandalye getirir, önünüze kor ve kitapların kataloğunu size verir. Fiyat listesi katalogda yazılıdır ve az ya da çok pazarlığa müsaade edilmez.”

Nadir koleksiyonlar

Şibli Numani’ye göre Türklerin entelektüel başarıları arasında övgüye en şayan olan husus kütüphanelerdir ve Topkapı Sarayı’ndaki kütüphane, İstanbul’daki kırk beş kütüphane içinde en eskisidir. Kütüphanelerde toplamda seksen beş bin kitap olduğunu söyleyen yazar bu sayıyı memleketi Hindistan ile karşılaştırdığında az bulsa da İstanbul’daki kitapları seçkinlik ve nadirlik açısından üstün tutar. Ayrıca Osmanlı başkenti, bütün İslam âleminde Arapça eserlerin en büyük merkezidir.

Beyazıt Meydanı'ndaki Seraskerat Kapısı ve İstanbul siluetinin en önemli unsurlarından biri olan Beyazıt Yangın Kulesi.
Beyazıt Meydanı'ndaki Seraskerat Kapısı ve İstanbul siluetinin en önemli unsurlarından biri olan Beyazıt Yangın Kulesi.

Ayasofya Camii, Bayezid, Yeni Camii, Süleymaniye, Murad Molla, Ragıp Paşa gibi İstanbul kütüphanelerini zikrettikten sonra bunların eski paşalar ve sultanlar tarafından kurulduğunu, bütün ihtiyaçlarının vakıflar tarafından karşılandığını belirtikten sonra şu kanaate varır: “Türklerin ilmi cömertçe destekleme hususundaki sıralamasının bütün Müslüman milletlerin fevkinde olduğunu kabul etmek gerekir.”

Bütün vakıfların idaresi devletle bağlantılı olduğu için kütüphanelerin de devletin gözetimi altında olduğunu, bundan dolayı da kitapların çok dikkatli korunduğunu söyleyen Şibli Numani’nin gözlem alanına kütüphaneciler de girer:

“Maaşları az da olsa çalışanlar son derece dürüst ve namusludur. Aşir Efendi Kütüphanesi’nin vakfı o kadar küçüktür ki kütüphaneci sıradan bir yemekten ve aylık iki rupiden fazlasını alamaz. Ancak kütüphaneci olarak tayin edilmiş olan şahıs o derece dürüst ve vazifeperverdir ki bunun fazlası mümkün değildir. Kütüphanenin duvarlarındaki asma üzüm büyümüştü. Bir gün ona dedim ki, ‘Eğer bütün bu üzümleri satsaydın, makul bir gelirin olurdu.’ Dedi ki, ‘Vakfeden şahsın koyduğu şarta göre, bu üzümler sadece kütüphaneye kitap okumak için gelen insanlarındır, yani ben onlardan hiçbir şekilde yararlanamam.”

Türkler ve klasik eserler

İstanbul kütüphanelerindeki elyazmalarının çeşitliliği Şibli Numani’nin gözlerini kamaştırmakla kalmaz, onun bazı bilgilerini düzeltmesine de yardımcı olur. Örneğin Abbasi döneminde Yunan ve Mısır kitaplarından yapılan çevirilerin yeryüzünden silindiğini düşünürken bu ziyaret sonrasında bu fikrin yanlışlığını fark eder. Türklerin klasik eserlere özel bir ilgi gösterdiğini, bundan dolayı Avrupalıların gayretlerinden de istifade ettiğini söyledikten sonra şöyle devam eder:

  • “İbni Rüşd, Aristo’nun eserlerine oldukça faydalı ve kapsamlı şerhler yazmıştı. Bu özgün şerh kaybolmuştu. Ancak, onun tercümesi Latince olarak yapılmıştı ki hâlâ Avrupa kütüphanelerinde bulunmaktadır. Türk münevveri Esad Efendi, bu Latince şerhi Arapçaya çevirmiş ve baştan sona bazı eklemelerde bulunmuştur. Ragıp Paşa Kütüphanesi’nde bu tercümeyi gördüm. Bu çok büyük bir koleksiyondur ve Türklerin ilmi gayretlerinin bir numunesidir.”

Koca Sinan Paşa külliyesi.
Koca Sinan Paşa külliyesi.

Şibli Numani bu kütüphanelere yabancı ülkelerden nadir ve mükemmel kitapların peşinde meşhur âlimlerin geldiğini söyler. Tıpkı kendisi gibi…