Raskolnikov'un doğduğu yer Dostoyevski’nin evi

Dostoyevski
Dostoyevski

Raskolnikov'un izlerini takip ettiğimiz St. Petersburg sokaklarında ona hayat veren Dostoyevski'nin evinin kapısını çalıyor, romanlarıyla tüm insanlığın benliğinde yer eden yazarın yaşamının izlerini sürüyoruz.

Birçoğumuz ünlü Rus yazar Dostoyevski’nin Suç ve Ceza eserini okurken, romanın başkahramanı Raskolnikov’la St. Petersburg sokaklarını arşınlamış, her adımda ona bazen öğütler vermiş bazen de kızmışızdır. Romanın sonunda St. Petersburg’u hiç görmemiş olsak bile çoktan oralı biri olup çıkmışızdır. Hatta, içten içe sevmişizdir de bu şehri. Dostoyevski’nin cümleleri her yönüyle işte böyle derinden etkiliyor zihinleri, bu yüzden zaten hala her bir eseri bütün dünyada okunuyor. Yazarın cümlelerinden yola çıkarak gittiğimiz St. Petersburg sokaklarında, heyecanla onun evinin kapısını çalıyoruz. Merakımız büyük, ona ilham veren ne, hangi masada, ne yazmış, kalemi, kağıdı ne? A’dan Z’ye bir Dostoyevski bulma hevesiyle yaşadığı evin kapısından giriyoruz.

Dostoyevski’nin sabahlara kadar eserlerini yazdığı çalışma odası.
Dostoyevski’nin sabahlara kadar eserlerini yazdığı çalışma odası.

Yazar, 1878’de günümüzde kendi adını taşıyan caddede bulunan bu eve taşınmış ve ölümüne dek yani üç yıl burada yaşamış. Onun ardından ailesi de evden taşınmış ve ne yazık ki burası unutulmuş. Yıllar sonra, yazarın 150. doğum yıldönümünde, eserlerini yazdığı, yaşadığı bu ev müzeye dönüştürülerek ziyarete açılmış. Evin girişinde Dostoyevski’nin meşhur şapkası selamlıyor bizi. Giriş holünde, yazarın eşi Anna tarafından yapılan ve bir vakitler Dostoyevski’nin kitaplarının ülkenin her yerine dağıldığı kitap deposunu görüyoruz ilkin. Ardından karşımıza Dostoyevski’nin çocukları Luibov ve Fyodor’un odaları çıkıyor. Onlara ait pek çok özel eşya da burada sergileniyor.

Dostoyevski’nin çocukları Luibov ve Fyodor’un odası.
Dostoyevski’nin çocukları Luibov ve Fyodor’un odası.

Dünyanın en büyük yazarını küçücük kalbine sığdıran Anna…

Anna, Dostoyevski’nin ikinci eşi ve dört çocuğunun annesi. Fakat çiftin kızı Sonechka üç aylıkken, oğlu Alyosha da üç yaşındayken vefat etmiş. Özellikle oğlunu kaybetmek Dostoyevski’yi çok üzmüş. Hatta Karamozov Kardeşler’i okurken oğlunu yitiren Snegirev’in yakarış cümlelerden yazarın acısını pekala anlayabiliriz. Dostoyevski çocuklarına oldukça düşkün bir baba olarak biliniyor. Bunu onlara yazdığı harika mektuplarda bir bir okumak da mümkün. Çocukların odasını geçince, Anna’nın odasını buluyoruz. Burası bir çalışma ofisi düzeninde kurulmuş. Anna’nın Dostoyevski’yi çok sevdiği ve ona ömrünü adadığı dillere destan… Bu odada, eşine her zaman destek olmuş, yazılarını editlemiş, daktiloyla kağıda aktarmış, kitapların basımıyla, çoğaltılmasıyla ilgilenmiş bir kadının izlerini buluyoruz. Bütün bunların yanında çocuklarını da büyütebilen bir kadının…

Anna’nın odası bir çalışma ofisi düzeninde kurulmuş.
Anna’nın odası bir çalışma ofisi düzeninde kurulmuş.

“Her başarılı erkeğin arkasında güçlü bir kadın vardır” “…” O halde Anna’dan biraz bahsetmek kaçınılmaz. Anna, Dostoyevski ile tanıştığında henüz 20 yaşında bir genç kız. Dosteyevski’nin önce asistanı olan Anna, yazarla arasında filizlenen büyük aşkın sonunda eşi olmuş. Burada, Dostoyevski’nin vefatının ardından diğer ünlü bir Rus yazar Tolstoy’un “Eğer Dostoyevski’nin eşi gibi eşleri olsaydı birçok Rus yazar kendini çok daha iyi hissederdi” sözünü hatırlayalım. Ve Dostoyevski’nin hala okuduğumuz büyük romanlarında büyük emeği olduğunu…

Bütün ailenin akşam yemeğinde buluştuğu oda.
Bütün ailenin akşam yemeğinde buluştuğu oda.

Bütün odalar birbiriyle iç içe…

Dostoyevski’nin evinde tüm odalar bir diğerine açılıyor. Bütün odalar birbiriyle iç içe de diyebiliriz. Anna’nın odasından sonra yemek odasını görüyoruz hemen. Bütün ailenin akşam yemeğinde buluştuğu, en mutlu gülüşlerin, en tatlı sohbetlerin yaşandığı oda. Dostoyevski, akşam yemeği ardından gece 12 gibi yazmaya otururmuş ve sabahın ilk ışıklarına kadar çalışırmış. Öğlen uyandıktan sonra akşam 6’ya kadar yine yazdıklarıyla ilgilenirmiş. Yemek odasının ardındaki oda ise Dostoyevski’nin sabahlara kadar eserlerini yazdığı o sessiz mekan, çalışma odası. Burada romanlarının yanı sıra, kendisine gelen mektupları da cevaplamış. Evin geri kalan her yerinde Dostoyevski’nin el yazıları, gençlik fotoğrafları eşlik ediyor bize. Budala’nın da bir portresini burada görmek mümkün. Hatta Raskolnikov’un evinin ve Sonya ile karşılaşmalarının bir tasvirini de…