Şair Yolcu ve derviş: Puşkin

Aleksandr Puşkin.
Aleksandr Puşkin.

Modern Rus edebiyatının kurucu isimlerinden Puşkin 1799 yılında zengin bir ailenin çocuğu olarak Moskova’da doğar. Rus edebiyatının ilk büyük edebi dehası sayılan Puşkin’den önce Batı’ya dönük olan Rus edebiyatı, onunla birlikte “milli edebiyat” dönemine girer.

Büyük şairinin “Erzurum Yolculuğu” ise 1829 yılında Rus ordusuna dâhil olmasıyla başlar. Erzurum Yolculuğu, Puşkin’in ordu sürecindeki gözlemlerinin belgesidir. Yolculuk esnasında Puşkin, Türk-Rus çatışmalarının ortasında kalır, Erzurum Seraskeri ile tanışma fırsatı bulur, bölgedeki veba salgınına tanıklık eder. Ancak sadece bir belge olarak değil, edebi olarak da başyapıttır Erzurum Yolculuğu. Örneğin kitaptaki savaş alanı betimlemeleri, dönemin sosyal ve siyasi şartlarının ötesinde, insani bir tavır da sergiler: “Yolda yanlamasına uzanmış yatan genç bir Türk’ün cesedi önümde durdu. 18 yaşlarında bir delikanlıydı bu. Bir kızınkini andıran solgun yüzü henüz tazeliğini yitirmemişti. Sarığı tozlar içinde, yatıyordu. Tıraşlı ensesinde bir kurşun yarası vardı.”

1850'lere ait Erzurum Gravürü.
1850'lere ait Erzurum Gravürü.

Erzurum Yolculuğu, yalnız savaş meydanıyla sınırlı değil elbet. Savaş notlarından önce şehri uzun uzun anlatır Puşkin. Ona göre, şehrin sokakları dar ve eğri, yapılarsa oldukça yüksektir. “Başı bir kale ile taçlı kayalığın eteğinde kurulu olan” Erzurum’un anahtarı, Hasankale’dir; Erzurum ise, “Asya Türkiye’sinin başkenti...” Başkent olmasına rağmen şehir topraksızdır. Fakat buna rağmen verimlidir. Çünkü “pek çok kaynaklar onu sular ve her yanı su kemerleriyle örülüdür.” Tam bu noktada, Erzurum’un suyu ile ün saldığını söyleyen Puşkin, her yerde bolca çeşme olduğunu, çeşmelerin hepsinde ise zincirle bağlı madeni taslar bulunduğunu söyler: “İyi yürekli Müslümanlar bu çeşmelerden su içip, yaptıranlar için dua ederler.”

Erzurum Yolculuğu; savaş notları, şehir betimlemeleri ve kişisel deneyimler olmak üzerine üç temel başlıkta okunabilir. Kişisel deneyimlerin en dikkat çekeni ise, kendisinin Erzurum’da şair olarak tanıtılmasıdır: “Paşalardan biri bizim generallerle konuşuyordu. Beni görünce kim olduğumu sordu. General beni şair diye tanıttı. Paşa ise ellerini göğsüne koyarak şunları söyledi: “Bir şairle karşılaşmakta hayır vardır. Şair dervişin kardeşidir. Onun dünya nimetlerinde gözü yoktur. Biz zavallılar şan ve şöhreti düşünürken o yeryüzünün hâkimleriyle aynı sıra durur.” Puşkin, şairler hakkında söylenen bu sözlere karşılık, “Paşa’nın Doğulu gönülokşarlığı hepimizin hoşuna gitti” diyerek, bir Türk’ün ve bir Türk paşasının şaire verdiği öneme ilk elden tanık olur. Dolayısıyla bu anı, neredeyse tüm hayatı saraylarda geçen aristokrat bir şairin, devrin Türk paşalarının yüksek kültürlerini gözlemlemesi yönünden epey ilginçtir.

Erzurum Yolculuğu; edebiyat, sosyoloji ve siyasi tarih meraklıları için oldukça önemli bir belge niteliği taşır. 1830’da kısmen yayımlanan Erzurum Yolculuğu, yeniden düzenlenerek 1836’da Sovremennik adlı dergide yayımlanır. 1937’de Sovyet dönemi Rusya’sında filme uyarlanan kitap, bütün bir Erzurum’un şair ve yolcu Puşkin’in kaleminden yansıyan görüntüsüdür.