Unamuno'yu öldüren altın şehir: Salamanca

Salamanca, İspanya'nın Kastilya Leon özerk topluluğu içinde bir şehir.
Salamanca, İspanya'nın Kastilya Leon özerk topluluğu içinde bir şehir.

Sana İspanya'mdan bahsettiğimde, aslında Salamanca'dan bahsediyorum. Miguel de Unamuno Unvanı “La Dorada” yani Altın Şehir. Turistlerin vazgeçilmezi, gezginlerin adresi, seyyahların sığınağı değil. Bugün İspanya dediğimizde adları hemen bir çırpıda sayılacak o popüler şehirler arasında sıralamaya bile giremez belki. Ama İspanya’nın kültürel sütunlarından, siyasi kalelerinden ve ana omurgalarından biri, öyle bir şehir.

Tarihin kalbinde sessiz ve gizemli bir güzel. Varlığını bütün görkemiyle sürdüren Salamanca, iç savaş yıllarından yadigâr tarihsel önemi, 1930’larda İspanya’nın yeni başkenti, saf İspanyolcanın mabedi ve General Franco’nun daimî evi. İspanya’nın kuzeybatısındaki Kastilya-Leon özerk bölgesinde, Tormes Nehri boyunca birkaç tepeye doğru uzanan şehir, tamamı sarı renkli kumtaşlarından yapılmış binalarına vuran akşam güneşiyle birlikte giydiği o altından elbisesiyle meşhur. Görenleri kendisine hayran bırakan turuncu-sırma renkleriyle göz alıcı bir günbatımı parlaklığına kavuştuğu her günün sonunda, şehrin duvarlarında aynı sözler tekrar ediliyor sanki: “Burası Salamanca eski İspanya’nın ruhu.”

Salamanca ismiyle beraber anılan Miguel de Unamuno, bahse konu bu ruhu oluşturan en önemli yazarlardan biri. Bilbao doğumlu bir Basklı aynı zamanda. Bütün hayatı Salamanca’yla geçmiş Büyük İspanya’ya inanan bir idealist. İspanyolcanın büyük şairi Lorca’nın yakıştırmasıyla “İlk İspanyol” o.

Unamuno 27 yaşında kaderinden pay aldığı Salamanca Üniversitesi'nde Yunan Dili ve Edebiyatı profesörü olmasının ardından, 1901'de 37 yaşındayken bu üniversiteye rektör seçilecekti. 1914’te azledilip, 1924’te sürgüne gönderilse de 1930’da yeniden döndüğü Salamanca’da bu kez diktatör Franco’nun karşısına dikilmiş bir direnişçiydi.

İç savaş yıllarının Salamanca’sı; Franco’nun karargâhı, Unamuno’nun sığınağıydı. Don Miguel’in 3 kez kovulup, 3 kez geri döndüğü ve her dönüşünde “dün nerde kalmıştık” diye ilk dersine başladığı şehriydi burası. Bütün kovulmuşluklar ve taze başlangıçlar adına kutsal Salamanca...

Unamuno, Salamanca’ya ilk geldiğinde, kasvetli atmosferi, ölü şehirlere benzeyen sokakları ve asfaltsız çamurlu yollarıyla pek hoşlanmadığı bir şehirde olduğunu söylemişti dostlarına. Madrid ya da Bilbao’da değildi. Ama çabuk alıştı ve çok sevdi burayı. Ruben Dario'ya yazdığı mektupta: “Bu küçük kasaba benim sevgimi kazandı; onun manastır hayatı beni baştan çıkarıyor. Burada düşünmeyi ve kendinizi duyabilirsiniz” diyordu. Zaten şiirlerinde, “benim Salamanca’m” diye seslenecek kadar bağlanacaktı bu şehre şair, profesör. “Senin taşlarından topladım ruhumu”, dizesini “villamayor” adı verilen kumtaşlarıyla parlayan güzel Salamanca’sı için yazmıştı.

Şehir Romalılardan önce bölgede yaşayan Kelt - İber halkları tarafından Helmántica adıyla kurulmuştur.
Şehir Romalılardan önce bölgede yaşayan Kelt - İber halkları tarafından Helmántica adıyla kurulmuştur.

Hafızanın zindanı

Unamuno’nun Salamanca’yla kurduğu ilişki, dağlarda Don Kişot gibi yalnız kaldığı bir zamanın acı hatırasını da barındırıyor. General Franco’nun Hristiyan Batı Uygarlığını kurtaracak bir hareket başlattığına inanarak, ilk başta bu hareketi tüm kalbiyle desteklediğini ilan etse de İspanya’nın sürüklendiği dehşetli militarizm atmosferiyle şekillenen rejimin büyük bir korku imparatorluğuna dönüşmesi karşısında sesini yükseltmekten de çekinmeyecektir. “Yenebilirsiniz, çünkü güçlüsünüz fakat asla ikna edemeyeceksiniz” diyecektir onlara. Bu sözlerinden sonra Salamanca sokaklarını bir daha hiç göremez. Franco’nun generallerine isyan bayrağını çekerek, yalnızca inandığı gerçeğe sadık olduğunu göstermiştir herkese. Ev hapsine alındığında durumunu şöyle anlatır: “Gözetleniyorum, dışarı çıkmama izin vermiyorlar ama henüz beni vurmadılar.’’

Unamuno’nun 72 yıllık hayatının 45 yılını adadığı Salamanca’daki ayak izleri, yüzüne karşı coşkuyla fırlatılmış olan “Viva la muerte!” (Yaşasın ölüm!) sloganları eşliğinde yürüdüğü sokaklarda hâlâ aynı tazeliğini koruyor. Ama “Yaşasın Unamuno” sesleri yankılanıyor artık yalnızca. Başka bir slogan yok etrafta. Onun yok olmasını arzulayanlar çoktan öldü. Her sokak başında ayak sesleri duyulan beyaz sakallı dalgın profesör ise kelimeleri ve ruhuyla yaşamaya devam ediyor. Salamanca bunu gayet iyi biliyor. Onun şehrin en eski kahvesi olan Novelty’deki günlük toplantılarını, tarihi üniversite binasının yanındaki evinin güzelliğini, San Esteban Manastırı’na dua etmek için kapandığı huzursuzluk gecelerini, Novelty’nin terasından seyrettiği İspanya’nın en görkemli şehir meydanını ve her sabah elindeki çantasıyla ağır adımlarla üniversiteye doğru yürümesini…Salamanca’nın ruhuyla özdeş bir şehir hafızası olarak hatırlanıyor bütün bunlar. Salamanca’nın varlığı Unamuno’nun yaşadığına delildir.

 MÖ 3. yüzyılda şehir Kartacalı Hannibal tarafından kuşatılmıştır. Şehrin tekrar Romalılar eline geçmesiyle adı da Salamanca'ya dönüşmüştür.
MÖ 3. yüzyılda şehir Kartacalı Hannibal tarafından kuşatılmıştır. Şehrin tekrar Romalılar eline geçmesiyle adı da Salamanca'ya dönüşmüştür.

Unamuno yel değirmenlere karşı, İspanya bildiği Salamanca’yı savunurken, gözlerini bağladıkları Lorca’yı kurşuna dizeceklerdi. İspanya’da Franco yanlılarının söylediği gibi yalnızca ölüm yaşıyordu. Yaşasın ölüm! Yine de sözünü söylemeye devam etmeyi seçen bir Unamuno. “Beni henüz vurmadılar” diyerek anlattığı Salamanca'daki ev hapsi cezası sırasında, İspanya yorgunu kalbinin infilak etmesiyle 72 yaşında şair gözlerini dünyaya kapatırken, geride onurlu sözleriyle kumtaşı gibi parlayan bir ömür bıraktı. San Carlos Borromeo mezarlığında daha önce 3 kez kovulduğu şehrinin şefkatli koynunda huzur içinde uyuyor şimdi. Salamanca, Unamuno’yu öldüren ve doğuran şehir. Ve yaşamın trajik duygusu...