Veni Vidi Venedik!

“Veni, vidi, vici!”  ‘Geldim, gördüm, yendim’
“Veni, vidi, vici!” ‘Geldim, gördüm, yendim’

Adriyatik’in bin 600 yıldır ağlayan kraliçesi. Kanallar ve köprüler şehri Venedik. Gerçek olamayacak kadar masalsı tatil şehri. Meşhur Roma İmparatoru Gaius Iulius Caesar, ünlü “Veni, vidi, vici!” sözünü elbette Venedik için söylemedi ama Fransız devriminin Generali Napoléon 1797’de şehri fethettiğinde bin yıllık Roma tarihini sona erdirmişti. Venedik, tam da o tarihte dondurulmuş gibi... Değişen tek şey, ‘vaporetto’ların motor sesi.

Bir Orta Çağ filmi için özel olarak kurulmuş bir plato sanki Venedik.

Kuşbakışı görüntüsü balığa benzeyen bir lagün burası. Şehri, ters ‘S’ şeklinde ikiye ayıran Canal Grande’nin (Canalosso) etrafında uzayan 177 kanal ve onların üzerinde kurulu 430 köprüden oluşuyor. Ne araba sesi var ne egzoz kokusu ne de trafik. Ulaşım sadece vapur ve teknelerle sağlanıyor.

Canal Grande’yi çevreleyen ve çoğu 18. yüzyıldan kalma saraylardan oluşan yapılar topluluğunun değil şekli, rengi bile değişmemiş. Hani bir günbatımında üzerinizde kostümünüz, kulağınızda Vivaldi’nin konçertoları ile San Marco Meydanı’na doğru ilerlerken Academia Köprüsü’nde karşınıza Casanova çıksa şaşırmayacağınız kadar gerçek.

Venedik, tarihte adlandırıldığı gibi hâlâ parlak, sakin ve huzurlu’. 300 yıldır başarıyla korunan maskeler ve gondollar şehrini; dört köprü, bir meydan ve iki adayla özetlemek mümkün.

İşte yeni başlayanlar için kısa Venedik rehberi.

Venedik.
Venedik.

Köprü köprü örülen şehir

Şehre, Marco Polo Havaalanı’ndan veya Santa Lucia Tren İstasyonu’ndan giriş yapılıyor. Her iki noktanın çıkışında sizi karşılayan, 177 kanalın en büyüğü Canal Grande.3 bin 800 metre uzunluğundaki kanalın ilk köprüsü de Ponte della Costituzione yani Anayasa Köprüsü. İtalyan Anayasası’nın 100. yıldönümünde açıldığı için bu isimle anılıyor. Venedik’in en yeni köprülerinden biri olarak 2008 yılında kullanıma açılıyor. Köprü Santa Lucia Tren İstasyonu’nu, Roma Meydanı’na bağlıyor. Klasik mimariye ters düşmesi, yüksek maliyeti ve basamakların sisli havalarda kayganlaşmasından dolayı Venedik halkının biraz hoş bakmadığı bir köprü...

Canal Grande üzerindeki ikinci köprünün adı Ponte degli Scalzi yani Yalınayak Köprüsü. En sade ve en gösterişsiz olanı diyebiliriz. Taştan yapılmış, basit bir tasarıma sahip. 1934 yılında kullanıma açılan köprü, 40 metre uzunluğunda ve 7 metre yüksekliğinde. Tren istasyonunun önünde yer alan köprünün isim babası, ‘yalınayak keşişler’ anlamına gelen hemen yanındaki Scalzi Kilisesi.

Büyük Kanal boyunca Venedik’in sembolü San Marco Meydanı’na doğru ilerlerken geçilen üçüncü ve esas köprü ise Ponte di Rialto. ‘Yüksek nehir’ anlamına gelen köprü, San Polo ile San Marco’yu birbirine bağlıyor. Tarihi dönemde şehrin finans ve ticaret merkezi olan Rialto Mahallesi’nde yer alıyor. 1588 yılında inşa edilen en eski köprü ve aynı zamanda şehrin en popüler mekânlarından biri. Muhteşem kanal manzarasına sahip olması bu popülerlikte etkili diyebiliriz.

Ponte di Rialto köprüsü
Ponte di Rialto köprüsü

Köprü, 425 yıldır üzerinde kuyum ve tekstil ürünleri satan dükkânlara ev sahipliği yapıyor. Gondolcu tişörtlerinden Murano camından objelere kadar her çeşit turistik eşyayı burada bulmak mümkün.

Şehir, Adriyatik denizinin nimetlerini de sonuna kadar sunuyor. Köprünün San Marco kanadında kurulan Mercati di Rialto yani Rialto Pazarı’nın tezgâhları, belki ilk defa göreceğiniz balık ve deniz ürünleriyle dolu. Ve Canal Grande’nin ahşaptan tek ve son köprüsü Academia. İsminin hemen yanı başındaki güzel sanatlar akademisinden (Accademia di Belle Arti) alan köprünün tarihi 1854 yılına kadar dayanıyor.

Unutmadan, Leonardo da Vinci’nin ünlü ‘Vitruvius Adamı’ çiziminin, bu akademinin galerisinde sergilendiğini söyleyelim. Akademi, bu yönüyle de Venedik’in en çok ziyaret edilen müzelerinden biri. 48 metre uzunluğundaki Academia Köprüsü, sabah saatlerinde gün doğumunu yakalamak isteyenlerin uğrak yeri.

Renklerin dansı...
Renklerin dansı...

Şehrin koruyucusu San Marco

ACTV diye adlandırılan vapurla yarım saatlik bir yolculuktan sonra varılabilen San Marco Meydanı, Venedik’in özeti gibi. San Marco Bazilikası, Çan Kulesi, Dükler Sarayı, mahkeme ve mahkemeyi hapishaneye bağlayan Ahlar Köprüsü görülmesi gereken mekânlardan.

San Marco Meydanı, Venedik
San Marco Meydanı, Venedik

Meydana adını veren ünlü İncil yazarı Aziz Marco’nun hikâyesi ilginç. Venedikli iki tüccar, 828 yılında San Marco’nun Mısır’ın İskenderiye şehrinde bulunan kemiklerini kaçırma planı yapıyor. Araplara yakalanmamak için de sepet içine koydukları kemiklerin üzerine domuz eti yerleştiriyorlar. Böylece ‘mukaddes kalıntılar’ başarıyla Venedik’e taşınıyor.

Meydana gömülen kemiklerin üzerine bazilika inşa ediliyor ve o tarihten bu yana meydan San Marco’nun adıyla anılıyor. Şehrin her yerinde görülen kanatlı aslan da aziz Marco’nun sembolü ve inanışa göre San Marco şehrinin de koruyucusu.

Kanatlı aslan, aziz Marco’nun sembolü, San Marco şehrinin de koruyucusu.
Kanatlı aslan, aziz Marco’nun sembolü, San Marco şehrinin de koruyucusu.

Bazilikada İstanbul’dan izler

Bizans mimarisinin en ünlü eserleri arasında sayılan San Marco Bazilikası, ilhamını Ayasofya’dan almış. Altın yaldızlı mozaiklerle bezenmiş, farklı ebatlarda beş kubbesi var. Bu nedenle Chiesa d’Oro yani ‘Altınların Kilisesi’ olarak da anılıyor. 9. yüzyılda inşa edilen bazilikanın girişindeki duvar resimleri sembollerle dolu.

Bizans mimarisinin'Altın kilise' en ünlü eserleri arasında sayılan San Marco Bazilikası, ilhamını Ayasofya’dan almış. Altın yaldızlı mozaiklerle bezenmiş, farklı ebatlarda beş kubbesi var. Bu nedenle Chiesa d’Oro yani ‘Altınların Kilisesi’ olarak da anılıyor. 9. yüzyılda inşa edilen bazilikanın girişindeki duvar resimleri sembollerle dolu.

En soldaki freskte, Ayasofya betimlenmiş. Ortada, İsa’nın huzurundaki bir ân. Sağdaki iki resimde ise Aziz Marco‘nun kemiklerinin İskenderiye’den kaçırılışı anlatılıyor.

Betimlenmiş Ayasofya...
Betimlenmiş Ayasofya...

Bazilikanın en üst noktasında İsa heykeli yer alıyor. Onun biraz altında ise altından bir San Marco aslanı. Fotoğraf çekimine izin verilmeyen bazilikanın iç bölümlerinde bulunan altın heykeller, harika cam ve oyma eserler görülmeye değer.

Gelelim bu devasa kilisedeki İstanbul izlerine. 1204 yılında gerçekleştirilen 4. Haçlı Seferleri ile İstanbul’dan akın akın sanat eserleri taşınıyor Venedik’e. Bazilikanın girişindeki bronzdan 4 at heykeli o eserlerin başlıcası. Bir zamanlar Sultanahmet Meydanı’nı süsleyen atlar, 1797’de Napoléon tarafından bir zafer anıtının tepesine yerleştirilmek üzere Paris’e götürülüyor. Fakat 20 yıl sonra Venedik’e geri getiriliyor. 1970 yılına kadar San Marco Meydanı’nı seyreden atlar daha sonra bazilikanın hazine kısmına kaldırılıyor ve yerlerine kopyaları yerleştiriliyor.

Bronzdan 4 at heykeli...
Bronzdan 4 at heykeli...

İstanbul’dan kaçırılan iki sütün ve 4 kral da bazilikanın köşesinde. Hatta Romalı imparatorları temsil eden heykellerden birinin yağma sırasında kırılan ayak kısmı günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. İstanbul Fatih’teki Zeyrek Molla Camii’nin mermerleri de bazilikanın dış cephesini süslüyor. Bazilikadaki çiçek bezeli sütunların aynısını da İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde görmek mümkün. Bazilikaya giriş serbest ancak iç kısımdaki kutsal hazineler bölümü ve üst kata çıkış ücretli.

Şehir, kanatlarının altında

Bazilikanın çaprazındaki Campanile di San Marco yani Aziz Marco’nun Çan Kulesi, şehirdeki en yüksek yapılardan biri. 98 metre uzunluğunda ve 1549 yılında bugünkü halini almış. Ancak 1902 yazında temelinde oluşmaya başlayan çatlak yüzünden yıkılmış ve 10 sene içinde yeniden yapılmış. Ünlü Alman yazar Goethe’nin bir zamanlar bu manzaradan ilham aldığını düşünerek şehri seyretmek bambaşka bir zevk. Deniz ve atış kulesi olarak kullanılan yapı, sonraları turizme açılmış. İtalya’daki tek yamuk kulenin Pisa olmadığını bu yapının da yan yatmaya başlamasından anlamak mümkün.

Dükler Sarayı

Bazilikanın yarım kalmışlığını, Palazzo Ducale yani Dükler Sarayı tamamlıyor. Venedik’in en çok ziyaret edilen noktalarından biri. Venedik Cumhuriyeti’nin yüksek yetkilisi dük’ün evi, 9. yüzyılda şato olarak inşa edilmiş. Dük ve hükümet buradan cumhuriyeti yönetmişler. Yangınlar yüzünden birçok kez yıkılıp yeniden yapılan saray, 1923 yılında müzeye dönüştürülmüş. Dükün emirlerinin asıldığı, 15. yüzyıldan kalma Porta della Carta (Kâğıt Kapısı) görülmeye değer. Düklerin odalarında çeşitli sergiler de ziyaret edilebilir. Ama sarayın elçi kabul salonu, önemli kararların alındığı senato ve toplantı odası unutulmayacaklar arasında. Özellikle tavan süslemeleri ve sembollerle dolu duvar resimleri benzersiz.

Dükler sarayı
Dükler sarayı

Venedik’e son bakış

Dükler Sarayı’nın doğu ucunda mahkeme yer alıyor. Mahkemenin karşısında ise hapishaneyi görmek mümkün. Kanalla ayrılan iki binayı birbirine bağlayan köprünün adı oldukça dramatik: Ahlar Köprüsü (Ponte dei Sospiri). Bu yakıştırma, ünlü İngiliz şair Lord Byrn’a ait. Yakıştırmanın sebebi ise eski zamanlarda duruşmanın ardından mahkûm edilenlerin bu köprüden geçerek hapse girmesi. Yani iç çekerek son kez Venedik’e bu köprüden bakmaları.

Murano ve Burano

Venedik’e gelmişken görülmeden dönülmemesi gereken iki ada Murano ve Burano. İlki cam, ikincisi ise dantelleriyle ünlü. ACTV vapurlarıyla Fondamente Nova durağından yaklaşık 10 dakikalık bir yolculukla Murano’dasınız. Burası, cam işçiliğinin merkezi, küçük, şeker bir ada. Pirinç tanesi kadar küçük kadehten, devasa avizelere kadar her boyuttan cam objenin bulunabileceği tek adres.

Adanın, ismini ‘S’ şeklinden alan meşhur ‘Esse’ kurabiyeleri de tatmaya değer lezzetlerden. Murano’dan 15 dakikalık vapur yolculuğuyla ulaşılabilen Burano, hem Venedik’ten hem de Murano’dan farklı. Adaya ayak basar basmaz renkli evler karşılıyor sizi. Burası iğne işi dantelleriyle ünlü. 1872’da adada dantel okulu bile varmış. Ada sakinlerinin gelir kaynağı hala dantel. Fakat el yapımı olduğu için oldukça pahalı.

Venedik, Murano
Venedik, Murano

Gondollar hâlâ yasta

Venedik’in sembolü gondollar, 800 yıllık geçmişe sahip. Aktif olarak hizmet veren gondol sayısı 400 ve hepsinin rengi siyah. Bu seçimde, tarihi bir acının izi var. Venedik, 1630 yılında veba salgınından nüfusunun üçte ikisini kaybediyor. Evlerden çıkarılan cansız bedenler, o dönüm gondollarla şehir dışına taşınıyor. Gondollardaki simgeler renkle sınırlı değil. Her gondolun başında aynı başlık bulunuyor. Bu, düklerin giydiği geleneksel başlık. ‘S’ biçimindeki gövde, şeklini Büyük Kanal’dan alıyor. Başlıktaki 6 çıkıntı, Venedik’in 6 mahallesini temsil ediyor. 25 dakikalık gondol gezisi, 80 ila 100 Euro arasında değişiyor. Bir gondola en fazla 6 kişi binebiliyor.

Masken kadar konuş!

Venedik’te alınabilecek ilk şey maske. Her üç mağazadan birinde mutlaka maske var. Bugün yüzlerce rengi ve şekli olan maskelerin hikâyesi, dükler dönemine dayanıyor. Eğlencelere katılanlar arasındaki zengin-fakir ayrımını ortadan kaldırmak isteyen dük, maske formülünü buluyor. Bu maskeli gelenek hâlâ her yılın başında San Marco Meydanı’nda ‘Venedik Festivali’ adı altında devam ettiriliyor. Ancak bir farkla. Bugün maskeler, kalite çeşitliliğiyle zenginliği de ele veriyor. En pahalı olanlar porselenler ve 60 Euro’dan başlıyor. El yapımı olanlar 40, Çin malı maskeler ise 10 Euro’ya satılıyor.

Masken kadar konuş!
Masken kadar konuş!

‘Veni, vidi, vici’nin tarihi

Türkçe karşılığı ‘Geldim, gördüm, yendim’ demek olan ‘Veni, vidi, vici’ sözünün, Roma İmparatoru Gaius Iulius Caesar’a ait olduğu söyleniyor. Tahminlere göre MÖ 100 yıllarında yaşayan Caesar, Pontus asıllı Basforos Kralı II. Pharneke’ye karşı, Tokat’ın Zile ilçesinde kanlı bir mücadeleye girişir. Savaşı Caesar kazanır ve zaferini, hafızalara kazınacak o ünlü sözü söyleyerek Roma’ya bildirir. Caesar, ‘Veni, vidi, vici’ sözünü kitabeye de yazdırarak kalıcı hale getirir fakat bu kitabenin aslının bugün nerede olduğu bilinmiyor. Ancak bu sözün Zile’de söylendiğini tüm kaynaklar doğruluyor. Şu an Zile Kalesi’nde kitabenin tarihi değeri olmayan imitasyonunu görmek mümkün.

Gezi için ipuçlar

Venedik, 3 günde her yeri gezilebilecek bir şehir, hem de yürünerek. Şehir turundan zevk almanın yolu ise kaybolmak. Evet şehir labirent gibi ama haritada iz sürmeye kalkarsanız keyfiniz kaçabilir. Kimi yerde artan kimi yerde azalan kapı numaralarını da boş verin.

Gezerken Büyük Kanal’ın nerede kaldığına dikkat edin yeter. Nasıl olsa kanalın bir ucu sizi San Marco’ya, diğer ucu da Roma Meydanı’na çıkaracak. Haritada kabaca bunlara bakıp yönünüzü belirleyin, sonrasını planlamayın. Türkiye’den Venedik Marco Polo Havaalanı’na seferler var.İtalya’nın diğer şehirlerinden de hızlı trenle Venedik Santa Lucia İstasyonu’na ulaşım mümkün.

Şehir içinde alacağınız günlük, 2 veya 3 günlük vapur biletleriyle de ulaşım sorununu çözebilirsiniz. Tarihi mekânları ekonomik olarak gezebilmek de mümkün. Müze müze gezmek istiyorsanız geniş kapsamlı Venice Card, sadece San Marco Meydanı’ndaki yapıları görmek istiyorsanız San Marco Card size yardımcı olacak.