2020 yılında daha iyi ekonomik performans

Prof. Dr. Ahmet Ulusoy.
Prof. Dr. Ahmet Ulusoy.

Son aylarda hükümetin ekonomiye müdahalesi (kamu bankalarının özellikle konut kredi faizlerini indirmesi, vergisel teşvikler) ve Merkez Bankası’nın politika faizlerini indirmesiyle başlayan iç talep canlanması, devletin harcama artışı ve ihracat büyümeye katkı veren önemli kalemler olarak görülmektedir.

Kurlardaki artış ihracat sektörünün daha rekabetçi hale getirerek büyümedeki daralma marjının açılmasını engellemiştir. İhracatın büyüme üzerine katkısı devam etmekle beraber, kur artışı avantajının çok da iyi değerlendirildiği söylenemez. Bunu ihracat değer endeksinin miktar endeksi altında bir artış göstermesinden de anlamak mümkün. Yani daha çok miktarda mal ihraç ederken, birim ihracat değeri azalıyor.

Diğer yandan, dünya ekonomisinde yaşanan daralma da ihracatın dış talebini kısıtlamaktadır. Bu nedenle 2020 için konulan büyüme hedefinde ihracatın çok büyük katkı vermesi beklenmemelidir.

Türkiye ekonomisi pozitif bir ivme yakaladı ama bazı kırılganlıklar hala devam ediyor. Cari açık, enflasyon ve işsizlik ekonominin en önemli kırılganlık alanları.

2019 yılında ekonomi cari denge fazla verdi ve ithalattaki azalma sonucu 50 milyar dolarlık bir tasarruf sağlandı. 2020 yılında da cari dengede önemli bozulma beklenmiyor.

Kasım ayı enflasyonu yüzde 10,56 olarak gerçekleşti. Yıl sonu hedefi yüzde 11-12 aralığında gerçekleşmesi bekleniyor.

Uzun vadeli yüzde 5 hedefinin üzerinde ama yine de yüzde 24’den bu seviyeye inmesi önemlidir. Kamunun idari fiyat artışlarının enflasyona yukarı doğru baskılayıcı etkide bulunacağı açık (elektrik ve doğalgaz zamları v.s.).

Yine düşen faizler nedeniyle artma eğilimine giren tüketici talebi, ertelenen fiyat artışlarıyla enflasyonun düşüşünü engellemektedir.

Dünyada dezenflasyon süreci yaşanmasına rağmen, yüzde 5 enflasyon hedefine ulaşılamayışının arkasında enflasyonist atalet denilen geçmişteki enflasyonla bağlantılı yapısal rijitlikler söz konusudur. Yani enflasyonu hedefleme politikaları başarılı olamamış, fiyat artışlarını geçmişten koparamamıştır.

Dolayısıyla sıkı para ve maliye politikalarının devamı enflasyonun kontrolü için önemini devam ettirmektedir.

Yatırımları artırmak için ekonomiye güven son derece önemli.
Yatırımları artırmak için ekonomiye güven son derece önemli.

2020’de piyasalar yüzde 3-4’lük büyüme bekliyor. Hükümetin beklentisi ise yüzde 5. Tüketim harcamalarının artış trendine girmesiyle büyümeye pozitif etkisi beklenmektedir. İhracatın pozitif etkisi 2019 yılına göre daha düşük düzeyde olsa da devam edecektir. İhracat dış talebinin azalması (dünya ekonomisinde durgunluk eğilimi) nedeniyle büyüme üzerindeki etkisi sınırlı kalacaktır. Yine, perakende satış endeksi ve sanayi üretim endeksi artışları ekonomide büyüme sürecinin sektörel yaygınlığını ve devam edeceğini destekleyen diğer önemli göstergeler.

Özel tüketimin hızla toparlanmasına karşın özel sektör yatırımları azalmaya devam ediyor.

Özel tüketim; yüksek işsizlik ve hane halkı güvensizliği ile baskılanmış, özel bankalar kredi vermede ihtiyatlı davranırken, kamu bankalarının faiz düşürerek kullandırdığı tüketici kredileriyle artmıştır.

Bazı firmaların zor durumda olmaları nedeni ile başlatılan iflas koruma uygulamaları ve finansman kısıtlamaları yatırım kapasitelerini azaltmıştır. Yatırımlardaki azalış 3. çeyrekte de devam etmiştir.

Yatırımları artırmak için ekonomiye güven son derece önemli.

Güvenin sağlanması Ağustos 2018 tarihindeki dolar şokundan sonra hızla artan, son dönemdeki makro ekonomik göstergelerdeki iyileşme ile azalma eğilimine giren, hem borçlanma maliyetlerini hem de yabancı sermaye girişini etkileyen CDS primlerinin makul seviyelere inmesi (200 puan altı) için de çok önemli.

Bunun için izlenen makro ekonomik politika çerçevesi daha şeffaf hale getirilmeli, kurumsal yapı güçlendirilmeli, basitleştirilmeli ve politik risklerden olabildiğince kaçınılmalıdır.

Özetle, 2020 yılı ekonominin normal trendlerine (potansiyel büyüme patikasına) dönüş yılı olarak düşünülmektedir. Esas olan bu trendi daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmaktır. Bunun için; teknolojik bilgileri doğru kullanan, yeni ürün tasarlayan, ileri teknolojili ürün üreten bir yapısal dönüşümle verimli büyüme sürecinin başlatılması gerekmektedir.