Ekonomide güven ve terörle amansız mücadele

Prof. Dr. Ömer Bolat- Albayrak Grup CEO.
Prof. Dr. Ömer Bolat- Albayrak Grup CEO.

Dünya ekonomisi için 2016 yılının çalkantılı ve zor geçeceği endişelerini ortaya çıkaran olumsuz gelişmelerle yıla başlamıştık. Ocak ayından Şubat ortasına kadar başta Çin, ABD ve Avrupa borsaları ciddi düşüşler yaşamış, emtia fiyatları ve başta petrol enerji fiyatları dip yapmış, dünya ekonomisi için ekonomik büyüme tahminleri ortalama % 3 civarına düşürülmüştü. Daha sonra, başta Japonya Merkez Bankası ile Avrupa Merkez Bankasının zımni bir uzlaşma ile gevşek para politikası izlemesi ve ABD Merkez Bankası’nın yılın ilk çeyreğinde faiz artışı yapmama kararı gibi gelişmeler, dünya hisse senedi ve emtia piyasalarına yeniden ralli yaptırdı. Yılın başındaki büyük kayıplar geri alındı. Büyüme oranı ve işsizlik azalışı gibi göstergelerde iyimser bir beklenti geri geldi.

Türkiye ekonomisi de, 1 Kasım 2016 seçim sonuçlarının getirdiği siyasi istikrar ve ekonomik istikrar ile güven ortamının olumlu etkisiyle, özellikle sanayi üretimindeki artış ve inşaat, otomotiv ve dayanıklı tüketim ürünlerindeki yüksek iç talebin desteklediği ekonomik büyüme, bütçe açığı ile cari açığı düşürme, mali disiplin trendini 2015’in son çeyrek dönemi ile 2016 yılının ilk çeyreğinde devam ettirmektedir. Faiz oranlarında düşme, döviz kurlarının 5 aydır yerinde sayması, hisse senedi borsasındaki olumlu beklentiler, mali piyasalarda da güven ve istikrar ortamının işaretleri olarak görülmektedir.

Buna karşın, Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinde bölücü teröristlere karşı amansız bir mücadele verilmesi ve bu uğurda kahraman polislerimiz ve askerlerimizin şehadet haberleri, 20 Temmuz 2015 tarihinden buyana hepimizi üzen bir durumdur. Bunun yanında güney sınırımızda Suriye ve Irak’ın iç savaş ve fiili parçalanma durumları, ve böyle bir ortamda bölgede bölücü terör gruplarının ortaya çıkarak Türkiye’mizde ve Fransa, Belçika gibi ülkelerde kanlı terör eylemlerinde bulunmaları yürek yakan olumsuz gelişmeler olmuştur.

İstanbul ve Ankara’daki canlı bomba terör eylemleri, Türkiye’ye karşı ittifak kuran üst akıl öncülüğündeki şer ekseni güçlerinin Türkiye’nin yükselişini durdurmak için en son başvurdukları yöntem olmuştur. Milli ve bağımsız duruşu, bölgesinde ekonomik ve siyasi güç önderliğine yükselmesi, Mayıs 2013 itibariyle son 110 yıllık tarihinin en iyi ekonomik göstergelerine sahip olması, İMF prangasından kurtulması ve mega kalkınma projelerine başlaması, küresel güçleri, sözde müttefikleri ve bazı komşu ülkelerini çok rahatsız etmişti. 2013 Mayıs sonunda başlayan Taksim – Gezi kalkışması ile, daha sonra 17-25 Aralık 2013’deki paralelci emniyet ve yargı darbe girişimi, 6 – 8 Ekim 2014’deki Kobani bahaneli ve 50 cana maolan Güneydoğu’daki kalkışma, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde bölücü siyasi partinin parlatılması, ardından 20 Temmuz 2015’de bölücü terörün kırsalda ve Güneydoğumuzdaki bazı ilçelerde, şehirlerde hendek kazma ve barikat destekli alan hakimiyeti kalkışmaları, son olarak da terör örgütlerinin son 8 aydır Suruç, Ankara ve İstanbul’da yüzlerce masum insanın hayatını kaybetmesine yol açan beş ayrı canlı bomba terör eylemleri, yeni ve yükselen Türkiye’yi durdurmak ve düşürmek için açılan savaşta başarısız olan hamleler olmuştur. Bütün bu hamlelerde ön cephede içeride taşeronluğu ve piyonluğu kabul etmiş bir kısım partiler, medya, akademi, sözde STK unsurları kullanılırken, akıl hocalığının küresel merkezden geldiği çok aşikar. Anlaşılıyor ki, demokrasi, milli irade tercihi ve sandık sonuçları ile istediğini elde edemeyenler, akla hayale zor gelebilecek her türlü gayrimeşru ve demokrasi dışı yöntemlere hamlelere başvurmaktan çekinmiyorlar. Bu mücadele inşaallah Hakk’ın, milli iradenin, halkın zaferiyle sonuçlanacak, ama kendi ülkesine ve halkına karşı her türlü hainliği, fitne ve fesadı, ajanlığı, taşeronluğu yapanlar, tarihte, halkın vicdanında ve Allah’ın indinde, hiçbir zaman silinemeyecek utanç ve zillet içinde kalacaklardır.

Diğer taraftan, Türkiye’yi düşürmek, zayıflatmak için son hamlede terör örgütleri ile işbirliği yapan, destekleyen sözde batılı müttefik ülkeler ve sözde komşu ülkeler de, vahşi terör belası kendi ülkelerini vurunca uyanabildiler mi acaba ? Sovyetler Birliği önderliğindeki komünist bloku çökerttikten sonra, İslami değerleri, İslam inancını kendilerine hasım olarak gören ve dünyaya İslam korkusu yayarak İslamı kötülemeye çalışan bu batılı sözde müttefikler, terör belasının sonuçları ve etkileri konusunda bile ayrımcılık, iki yüzlülük, çifte standart yapmaktadırlar. Türkiye’de yaz ortasından beri 5 ayrı canlı bomba terör eylemine, şehirlerdeki hendek ve barikat destekli ayaklanma girişimlerine, ve yüzlerce güvenlik görevlimizin şehit edilmesine, laf olsun kabilinden ve dudak ucuyla kınama ile yetinenler, destekledikleri terör dönüp kendilerini vurunca dünyayı ayağa kaldırmaktadırlar. Paris’te, Brüksel’de menfur şekilde öldürülen masum insanlar kadar, Ankara ve İstanbul’da bombalı eylemlerde hayatını kaybeden masum insanlar ile, ülkesini savunmaya, teröristleri altetmeye çalışan şehit güvenlik görevlilerimiz de o kadar kıymetlidir. Halkımız herşeyi çok net görmekte ve bu topraklardaki 1000 yıllık tarihimiz boyunca nasıl şanlı direnişlerimizle bugünlere ulaştıysak, bu saldırıları da, terör belasını da, bu aziz milletimiz hüsrana uğratacaktır.

Türk halkı zor zamanlarda kenetlenir, çok şiddetli bir dirençle, bu aziz topraklarda vatanımıza, halkımıza, değerlerimize ve kutsal inançlarımıza karşı saldırıları yok edecek kudret ve güce sahiptir. Hakk’ın rızası ve halkımızın duası, Türkiye’mizi her zaman muzaffer eyleyecektir.